5K ya oldukça yakın bir bölümle geldim. Önceki bölümdeki yorumlarınızı aratmayın lütfen (。・ω・。)ノ♡
Ve gece yarısına doğru multimedyadaki müziği dinleyerek okumanızı tavsiye ederim~
Galaksinin Batı Sarmal Kolu'nun bir ucunda, haritası bile çıkarılmamış ücra bir köşede, gözlerden uzak, küçük ve sarı bir güneş vardır. Bu güneşin yörüngesinde, kabaca yüz kırksekiz milyon kilometre uzağında, tamamıyla önemsiz ve mavi-yeşil renkli, küçük bir gezegen döner. Gezegenin maymun soyundan gelen canlıları öyle ilkeldir ki dijital kol saatinin hâlâ çok etkileyici bir buluş olduğunu düşünürler.
Elimdeki Douglas Adams'ın bilimkurgu türündeki kült romanlarından biri olan 'Otostopçunun Galaksi Rehberi' isimli romanı daha ilk cümlesinde bile beni etkiliyordu. İnsanın kafa boşaltmak adına kitap okumak istemesi en doğal haklarından biriydi belki de. Ben de o yolda ilerliyordum, haftalardır Taehyung'un bana karşı olacak atağını beklemekten ne başka bir konuya kafa yorabiliyor ne de bu durumu düşünmekten geri kalabiliyordum. Tıpkı Adem'in cennetten kovulacağını bildiği halde yasak elmayı yemesi, korku filmlerinde kurbanın başına bir iş geleceğini bile bile boş karanlığın içine dalması gibi bir durumdu. Biliyordum, sonuna kadar başıma bir iş geleceğini, zararlı tarafın ben olacağımı biliyordum. Yine de bile bile kendimi ateşe atsam da, onun benim gibi yanmasını istemiştim.
Aklıma o odada olanlar geliyordu. Taehyung'un beni masaya yatırarak öpmesi, bacaklarımın arasına girmesi, kasıklarımızın birbirine değmesi ve işyerindeki o odada olan tüm o anlamsız detaylar... Tüm bunları ilk düşünüşüm değildi ancak şu an daha dayanılmaz bir seviyedeydim. Birden tıpkı o günkü gibi devamını istemiş, farkında olmadan bacaklarımın arasındaki yastığa sımsıkı yapışmıştım.
Evet, kesinlikle zevk almıştım. Kendimden geçmiş, o an her ne kadar kucağından kalkıp senden etkilenmiyorum pozları kessem de içim içimi yiyor, daha fazlası için yanıp tutuşuyordum. Bir anlık cesaretle nasıl onu o halde bıraktığım, nefsime hakim olduğumu bilmiyordum ama o günden bu yana kendimi alkışlıyordum. Oysaki kucağında hoplayıp zıplamak için can attığım adamı elimin tersiyle itip sana duyduğum arzu her an vazgeçebildiğim kadar demiştim. Mükemmeldim, Kim Taehyung'a hayatının kazığını atmıştım, ömrü boyunca belki de unutamayacak kadar büyük bir kazıktı hem de. Tabi bunun yanında kapıdan çıkmadan önce bana bahsettiği 'büyük bedel' isimli sanat eseri de beni heyecanlandırmıyor değildi. Sıradaki hamlesi için elbette can atıyor değildim hatta günlerce uyuyamamama neden oldu desem yalan olmazdı. Sanki Taehyung gece evime girecekmiş gibi olabildiğince akşamları balkon kapısını kilitli tutuyor, onun işe giriş çıkış saatlerinde ortalıkta gezmiyor, asansöre dahi binmiyordum. Evet, artık bir an önce ne yapacaksa yapsın da kurtulayım diyordum çünkü haftalardır ondan bir türlü gelmeyen ataklara sevinsem mi üzülsem bilemiyordum. Ya bu işin sonunda beni mutlu etmeyecek büyük bir sürpriz bekliyordu, ya da Kim Taehyung gerçekten beni daha fazla umursamamaya karar vermişti.
Daha fazla onu düşünüp kafa patlatmak istemediğimden elimdeki romana gömülüyordum lakin açıkçası gelin görün ki pek de işe yaradığı söylenemezdi.
Telefonuma gelen görüntülü aramayla dikkatim tamamen dağılmışken ekrandaki isme yanıt verdim. Arama tahmin ettiğim gibi annemdendi, günlerdir ısrarla arıyor, beni rahatsız etmekten geri kalmıyordu. Normalde de nerdeyse her gün konuşurduk ancak son zamanlarda bu sık çağrılarının bir nedeni vardı.
"Ayhhh.... Sevgili oğlum Jiminshii, nasılsın bebeğim. Annecik seni çok özlediii"
"İyiyim anne, sen nasılsın?" Annem sanki beni değil de etrafı izlemek için aramış gibi gözünü hep evimin belli köşelerinde gezdiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ʜᴀʀᴅɪɴᴇss ~𝓥𝓶𝓲𝓷
FanficJimin: var mısın? Taehyung: nesine? Jimin: Asansörde tek tek soyunmaya başlayacağız ereksiyona giren kaybeder Taehyung: hah.Çocuk musun sen? Bunun için soyunmama gerek bile kalmayacak Texting//Düz yazı (02.01.21) vmin #1 (+74837484. kez) (30.01.21)...