ep 21

2.3K 271 237
                                    

"Uykum geldi"

Esneyerek yanımda oturan Jungkook'a yandan bir bakış attım. Saatlerdir Playstation oynuyorduk ve tek bir elini bile alamamış, sıkıntıdan patlamıştım. "Olmaz, hadi ama Chimchim çok kolay yeniliyorsun."

Sızlana sızlana son kez oyunu başlattığımda yenilme hırsıyla olduğum yerde sıçradım. Dağınık masanın üzerindeki cipslerden birini ağzıma attığımda koltuğun üzerinde sıçrayarak bir hamlede bulunmam bir olmuştu. Ancak yine yenilme korkusu tüm bedenimi sardığında ellerimden birini koluna atarak çekiştirdim.

"Hilebazsın" dedi bana dönüp sızlanırken. "Tek elimle bile yenerim seni" diye de sürdürdü.

İkimiz de LCD'ye gömülmüş ellerimizdeki kolonlarla hararetli hararetli tuşlara basarken  koltukta onu çekiştirme çabamın ardından ittirdim. Hile yapıyordum ve bu durum karşısında ikimiz de eğleniyoruk.

"İşte son hamleee" diye bağırdığımda ekranda beliren game over yazısının ardından benim tarafımda yanıp sönen loser yazısı belirdi.

"Yahhh" kafamı arkaya atıp tekrar yenilme hırsıyla sızlanırken dizimle Jungkook'u ittirmeye devam ediyordum.

"İşte bu" dedi yumruğunu havaya doğru savururken. Bense dudaklarımı büzüştürüp sıkıldığımı belli eden sesler çıkartmaya başlamıştım.

"Hatırlıyor musun?.." dedi elindeki konsoldan bakışlarını çekip bana bakarak "..mezuniyet partisini"

Mezuniyet partisi, Jungkook'un babası gitmesine izin vermediği için gidemediği parti... Sırf o gelmiyor diye ben de gitmemiştim ki Jungkook olmadan eğlenmek nedir bilmezdim. O ve ben nerdeyse birbirimizin tek arkadaşı sayılırdık. O yüzden o gece onun evine gidip sabaha kadar atheri oyunları oynamıştık.

Gözünü belli bir yere dikip devam etti. "Benim yüzümden sen de gidememiştin" 

Ona karşı büyük fedakarlıklar yapmış olabilirdim ancak onun bana yaptıklarının yanında hiçbir şey sayılmazdı. Boktan lise hayatımın tek eğlenceli kısmı o olmuştu bir kere.. veya her pazartesi istekle okula gitmemin tek nedeni oydu.

"Jungkook, o gece partiye gitsem bu kadar  eğlenemezdim." Dedim kollarımı ona sararken. Tereddüt etmeden saçlarımı okşayarak beni kendine çekmişti.

İkimiz yoğun şekilde anılara dalmış eğlenceli anlardan bahsederken cebimdeki telefonun titreşmesiyle bulunduğum ortamdan sıyrılmıştım. Ekranda çıkan 'balkona gel' yazısını gördüğümde oturuşumu dikleştirip cevap yazmakla ilgilenmeye başlamış artık Jungkook'un söylediklerini duymuyordum bile.

Biraz sonra Jungkook esneyerek uykusunun geldiğini belirttiğinde odasına doğru adımlamıştı. Ben ise karanlık biraz daha bastırırken sorgulamadan odama geçip üzerime kalın bir sweat geçirmiştim. Bedeni bana göre iki beden daha büyük olacak şekilde almıştım, öyle ki kolları sadece parmaklarımın ucunu gösterecek uzunluktaydı. Şapka kısmını düzleyerek saçlarımın uçlarını iki yandan kenara atıp eşitledim.

Çalışma masamın üzerindeki saatlerdir uğraştığım çizimleri özenle alırken parmak uçlarımda yürüyordum çünkü şuan Jungkook'u uyandırmak istediğim en son şey bile değildi.

Sessiz sedasız suçlu edasıyla ışıksız odadan  çıkarken balkonun sürgülü boydan boya cam olan kapısını çekerek dışarının ılık havasını yüzümde hissettim. Son bir kaç gündür havalar biraz daha ılıktı ancak yine de dışarı çıkıp oturulacak bir hava olduğu pek de söylenilemezdi. Bu yüzden üstümdeki içi pamuklu, yumuşak sweate biraz daha sarıldım. 

Elimdeki kağıtlarla beraber balkona çıktığımda dolunayın etrafı aydınlattığı kadarıyla etrafı incelemeye başladım. Taehyung'la balkonlarımız yan yana iki balkondan çok, kocaman bir balkon ikiye ayrılmışcasına ortaktı. Aramızdaki büyük çit ve etrafı bitkilerle kaplı otantik sarmaşıklar engel niteliğinde olsa da kolaylıkla karşıya gelip geçilebiliyordu. Hatta birbirimizin balkonları iki taraf için de açık şekilde izlenilebilir durumdaydı. Büyük iki oda genişliğinde olan iki balkon tarafında da bir kaç basamak çıkılarak kullanılabilecek orta büyüklükte bir havuz vardı. Aslına bakılırsa parlak mermerle döşenmiş bu alan lüks sayılabilecek düzeyde ancak sadece yaz ayında değerlendirilebilirdi.

 ʜᴀʀᴅɪɴᴇss  ~𝓥𝓶𝓲𝓷Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin