Ocak 12, üç gün kalmıştı karantinanın bitmesine. Tae ile güzel şeyler yapmıştık. En güzeli dündü sanırım. Bana çilekli kek yapmayı öğretmiş, bir de saçımı boyatmam gerektiğini söylemiş fakat ben reddetmiştim. Sizden bir teşekkür isterim çünkü o beni ikna edemedi ama ben onu ikna etmiştim. Saçını siyaha boyatacaktı, hem de bana. Sonunda ellerimin hasret kaldığı o ipek gibi saçlara dokunabilecektim. Bugün öğlen dünkü yaptığımız keki yemiş ve sonra Hoseok'u aramıştık çünkü siyah boya almasını istemiştik ve getiririm demişti. Tahminime göre bugün yasaktan önce getirirdi.
"Jungkook, musluk!"
Bağırdığı an salondan banyoya koşmuş ne olduğuna bakmıştım. Musluk bozulmuş su fışkırtıyordu. Taehyung da eli ile kapatmaya çalışıyordu fakat büyük elleri bile kapatmaya yetmiyordu, çok ıslanmıştı. Giydiği beyaz tişört içini gösteriyordu. Onun yapılı vücudundan musluğa odaklanamamıştım.
"Ne bakıyorsun, yardım et!"
Kafamı sallayıp yanına gitmiştim. Ellerinin dolduramadığı kısmı ellerimle kapatmıştım. Ellerimiz üst üsteydi ve ikimiz de ıslaktık.
"Nasıl oldu?"
"İnan bilmiyorum. Sadece musluğu açmıştım sonra ıslandım zaten."
"İkimiz de elimizi çekmezsek suyu kim kapatacak?"
"Vanayı mı kapatacağız?"
Başını sallamış ve düşünmeye başlamıştı.
"Tae sen çok ıslanmışsın. Ben tutarım, sen git kapat hem de üstünü değiştir."
"Kapatıp geri geleceğim Kook."
Ellerini ellerimin altından çekmesi için benim de ellerimi hafif kaldırmam gerekti. Düşünmeden yaptığım hareketten dolayı yüzüme suyun dik şekilde gelmesi Tae'yi güldürmüştü. Arkadan yarısı ıslanmış havluyu alıp kuru kısmı ile yüzümü silmişti. Sonra, vananın nerde olduğunu bilmiyorum, vanayı kapatmıştı.
"Buraları silmemiz gerek Kook. Yoksa düşüp kayarız."
"Ne?"
"Ne ne Kook?"
"Düşüp mü kayarız, bir dakika. Kayıp düşmemiz gerek."
Anlamamıştı ve dediğim şey ile kendi dediği şeyin arasındaki farkı düşünmeye başlamıştı.
"Kook neden gerek olsun?"
Sesli kahkaha atmıştım. Aptal gibi olması çok tatlı ve komikti. Benim gülmeme biraz etkilenmişti sanırım. Yüzü bir anda ciddileşmiş ve aramızdaki mesafeyi kapatmak için harekete geçmişti. Fakat fizik kanunları olsa gerek yerin ıslak olmasından dolayı Tae'ye göre düşüp kaymıştı. Tabii bunu yaparken benim tişörtümden tutup kendisi ile benide düşürmeyi unutmamıştı.
Zeminde halı yoktu bu yüzden poposu çok acımıştı. Bunu yüzünün aldığı ifadeden anlamıştım. Benim yüz ifadem onunkinden farksızdı çünkü diz kapağım ıslak zemine denk gelmişti ve Tae'nin bacakları arasındaydı.
"Jungkook iyi misin? Diz kapağın kırıldı sanırım, ses geldi!"
"Tae... acıyor biraz."
Oturduğu yerde düzelmiş, düzelirken de beni kendisi gibi yere oturtmuştu. Elleri bacaklarıma gitmişti. Eşorfmanımı diz kapağımın biraz üstüne getirip vurduğum yere bakmıştı. Hafif morarmayı görünce ayaklanmış, dikkatlice, lavabonun üstündeki dolaba gidip krem çıkarmıştı ve tekrar yanıma çökmüştü.
"Ben yaparım Tae." diyerek elimi kreme uzatmıştım fakat vermemiş elime elinin tersi ile ittirmişti. Parmakları nazikçe dizimde geziyordu. Bu hareketi içimi huylandırmıştı. Hatta bir an titremiş bile olabilirim. Krem sürdükten sonra eşorfmanımı kapatmamıştı, krem bulaşmasın diye.
"Teşekkür ederim."
Kremi geri yeri koyarken bana dönüp 'rica ederim' demek yerine gülümsemişti. Kalkarken yanımdaki duvardan yardım almıştım. Zemin ıslak olduğu için dikkatlice banyodan çıkıp terliklerimi giymiştim. Tekrardan banyoya gidip yerleri silmeye başladım. Tahminimce Tae üstünü değiştirmeye gitmişti. Yaklaşık on beş dakika sürmüştü banyoyu halletmem. Biter bitmez hızlıca odama gidip ıslak olan üstümü değiştirmiştim. Hasta olmak istemiyordum.
"Jungkook, sıcak çikolata yaptım. Hadi salona gel."
Koşarak Tae'nin yanına gittim.
" Tae bir tanesin. İçim donuyordu."
"Bir tane miyim?"
"Hmhm."
"İnanmadım Kook. İnanmam için başka şeyler yapman gerek."
Fesat biri değildim, bunu yine diyorum fakat cidden masum biriydim ben, ama Tae'nin yanında farklı düşünceler bazen aklımı dolduruyordu. Tae dediği cümle ile öksürmeye başlamıştım.
"Ne... gibi?"
Ama sanırım farklı düşünceler doğru düşüncelermiş. Sorduğum soruyla elindeki kupayı orta sehpaya bırakmış ve koltuktan destek alarak yanıma yaklaşmıştı. Kafamı çevirsem burun buruna geleceğimiz konuma kadar da yaklaşmaya devam etmişti.
"Kook seni öpücem."
Dönmemiştim, tepki vermemiştim. Doğru söyleyeceğim, beni öpmesini çok istiyordum, deli gibi. Ama buna hazır mıydım? Belki ilk kez böyle bir duygu yaşadığım içindi veya çok çabuk yakınlaştığımız içindi, bilmiyorum ama korkuyordum. Ama kaç gündür beni öpmek için veya bana yaklaşmak için elinden geleni yapıyordu. Bu hoşuma gidiyordu fakat sanırım bunu belli edemiyordum. Bazen özür diler gibi bakıyordu parlayan gözleri. Rahatsız olduğumu düşünüyordu ve böyle düşünmesi gayet normaldi. Her yaklaşmaya çalıştığında geri giden bendim. Bu sefer utangaçlığı da geri çekilmeyi de siktir edicektim. Çünkü dudağım deli gibi Tae'nin dudaklarını istiyordu.
Zaman kaybetmeden başımı ona çevirmiştim. Bakışları, yine geri gitsem bu sefer izin vermeyecek türdendi. Gitsem tutacak ve bırakmadan öpecekmiş gibi bakıyor. Bir çok zaman bakışlarına hapis olmuştum. Ama şuan ki bakışı farklıydıi beni benden alıyordu. Gerçekten çok güzel sevecek ve bırakmayacak gibiydi.
Daha fazla bekleyemezdim sanırım. Elimdeki bardağı onun bardağının yanına koyup kucağına oturmuştum. Bakışları çıldırtıyordu beni. Dudaklarım şu an istedikleri yerdeydi. Bedenimin huzur bulduğu başka bir durumdaydım. Ama en iyisi buydu sanırım. Dudağının tadı çilekli keki unuttururdu. Onun kucağına oturmam ile iki eli de belimi bulmuştu. Benim elim onun yanaklarını okşuyordu. Sıcak ellerini tişörtümün altında hissettiğimde dudaklarımızı ayırmıştım. Elleri soğuk tenimi yakıyordu. Gözlerimiz birleştiğinde Tae gülmeye başlamıştı. Sanırım şu an utanmış ve yanaklarım kızarmıştı. Ellerimi Tae'nin yanaklarından çekip, yanaklarımı ellerimin arasına almıştım.
"Kook bebek gibisin, benim bebeğim."
Söylediği şey ile utanmam artmıştı ve daha fazla bastırmıştım elimi yanaklarıma. Ellerimi tutup kucağına indirmişti ve iki yanağıma da öpücük kondurmuştu. Beni gördükçe sırıtıyordu, ben de onu gördükçe daha fazla utanıyordum. Ellerimizi ayırıp Tae'nin ince beline sarmış, kafamı da göğsüne yaslamıştım. Bu gece ile hatırladığım son şey kokusu burnumda, bedenimin bedeni ile olmasıydı.
✨✨✨
Why is your scent reminiscent of heaven?
Sarı Jeon Jungkook'u unutanın kendisine saygısı yoktur.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Jeon Jungkook To Everyone
Romance°𝙏𝙖𝙚𝙆𝙤𝙤𝙠° Jeon Jungkook ve Min Yoongi'nin sınıfı fizik dersinde birleşiyordu. Bu birleşme Jeon Jungkook için yeni ilişkiler demekti.