yirmi üç

1K 80 56
                                    

Nasıl olmuştu veya Tae'ye nasıl yardım etmeliydim bilmiyordum. Bu yıl hayatımda bir sürü duyguyu ilk kez yaşamıştım ve şuan Tae'yi üzgün görmem içimde tarif edemeyeceğim bir acıyı tetikliyordu. Yan yana oturuyorduk belki ama o kadar uzak hissediyordum ki şuan ona, sırtını sıvazlamak için elini uzatsam değemeyecekmişim gibi geliyordu.

Bir anda Tae'nin konuşup bana olayları başından anlatmasını beklemiyordum. Zaten üzgündü sorup onu üzmek istemiyordum ama kendisi anlatmıştı. Sonuna geldiğinde hıçkırıkları yüzünden dayanamamıştı.

Ne mi olmuştu, Tae'nin babası Tae'nin gözünde ölmüştü fakat kendi elleri ile öldürene kadar içi rahat etmeyecekti. Tabii bunu yapamazdı, o da benim kadar iyi biliyordu.

Annesinin olduğu yoğun bakımdan bir kaç kişi çıkmış Tae onları görür görmez oraya gitmişti.

"Jungkook." ismimin söylenilmesi ile görüş açımdan Tae'yi çıkarmış bana doğru gelen Jimin ve Yoongi'ye bakmıştım.

"Ne oldu?"

"Babası... yani Tae öyle düşünüyor."

"Ne, ne-neden?"

"Hyung, babası Tae'nin eşcinsel olduğunu öğrendiğinde onu reddetmiş. Hyung kimse yanında durmamış. Annesi... annesi sonradan..." hıçkırıklarıma engel olamıyordum. Güzel sevgilimin, içi o kadar temiz ve güzelken nasıl olur da böyle kanatırlardı onu.

Üçümüz de susmuş doktorlar ile konuşan Tae'ye bakıyorduk. Akan göz yaşları için bile her şeyi feda ederdim ben.  Koltukta duran Tae'nin telefonu çalınca ben açmıştım, zaten Tae duymamıştı.
Telefon karakoldandı. Tae'nin babasını bulmuş ve sorguya çekmişlerdi. Ben Tae'ye haber vermeden gitmek istiyordum ama bana çok kızar mıydı?

"Hyung, karakoldan arıyorlar. Bulmuşlar babasını ve ifadesini alıyorlarmış. "

"Jungkook istiyorsan sen git, biz burada Tae'nin yanında dururuz."

Başımla onaylamış ve ceketimi alıp çıkmıştım. Tae'nin pislik babası ile yüz yüze gelmesini istemiyordum.  Aradan çok geçmeden karakola varmıştım. İnanın vardığım için lanet etmiştim çünkü o adamın ifadesi küplere binmeme neden olmuştu.

"Sen kimsin? Tae nerde?"

"Ben Tae'nin sevgilisiyim. İnanın sizin gibi birisini onun kadar değerli bir kişilik ile karşı karşıya gelmesine izin veremezdim." iğrenç bir gülüş bırakmıştı pislik suratına.

"Yine kendi gibi iğrenç birisini mi bulmuş. Sizin için tedavi yapmalılar."
dişlerini tek tek söküp bir yerlerine sokmak istiyordum. Sinirime hakim olmalıydım çünkü Tae'nin yanında durmalıydım. Konuşmama izin vermeden iğrenç ses tonu ile devam etmişti konuşmaya.

"Neden annesini öldürmeye çalıştım biliyor musun? Ağır hastalıklı bir çocuk doğurmuştu. Öyle birinin hayatına devam etmemesi gerekiyordu."

Sakin kalamıyordum. Etrafımızda polisler olmasa inanın şuracıkta gebertmiştim. Sanırım bilmiyordu babalarında çocuk yaparken işe yaradığını. Ağzımı açmamıştım. Diyecek bir bulamadığımdan değil tam tersine güzel nefesimi bu pislik için heba etmek istemiyordum. Sadece ellerim sızlıyordu o güzel yüzüne yumruk atmadığım için. Polislerden bir kaç bilgi almış ve hastaneye dönmüştüm. Yüzde yetmiş ihtimal içeri tıkarlarmış. Fakat yüzde otuz ihtimal olup Halide girmezse gerekirse ben hapse girer onu tabuta sokardım.

Bedenimi sinir gözümü yaş kaplamıştı. Hastaneye geldiğimde bile sendeleyerek yürüyordum. Uzaktan güzel sevgilimi gördüğümde bedenimdeki sinir gitmişti. Derin nefes alıp yüzüme hafif bir tebessüm kondurmuştum.

Jeon Jungkook To EveryoneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin