yirmi iki

1K 80 75
                                    

İlk görüşte aşk gibi gelmişti bana, ne kadar inanmasam da öyle şeylere. Hızlı gelişti her şey ve karşımda gördüğüm görüntü aklımda bir sürü soruya neden oluyordu.

"Tae'yi gerçekten tanıyor muyum?"
veya
"Tae gerçekten duygularında ciddi miydi?"

Aklım o kadar karışmıştı ki. Belki yanlış anlaşılmadır demek istiyordum. Tae'yi uzun zamandır görmediğim için halüsinasyon görüyorum demek istiyordum. Öyle inandırmak istiyorum kendimi.

Şuan ne yapmalıydım, gördüklerimi unutup hiç bu konuyu açmamalı mıydım yoksa yanlarına gidip Tae'yi onun elinden mi almalıydım?
Sakince ama bir o kadar da hızlı düşünmem gerekiyordu. Her an karşımdaki iki kişi hiç beklemediğim şeyler yapabilirdi. Göz yaşlarımı tutamadan yerde ezilmiş duran çiçekleri alıp yolun karşısına geçtim. Hızlı ve büyük adımlarla onlara doğru yaklaşıyordum. Tae sarhoş olmalıydı ve karşısındakine çok yakın durması benim sinirlerimin çoğalmasına neden oluyordu. Sinirden fark edemediğim, çalan telefonumu cebimden çıkarırken bir yandanda Tae'nin yanına gidiyordum.

Arayan Jimindi. Büyük ihtimalle Instagram'da bir fotoğraf görmüş ve bana haber vermek istemişti. Kim bilir nasıl fotoğraftı, bilmek istemiyordum. Bu yüzden aramayı meşgule atıp kaldırımda birbirine çok yakın duran iki kişiye, hayır böyle güzel olmuyor, sevgilime ve diğer adama yaklaşmıştım.
Tae'nin arkadaşının dikkatini çekmiştim fakat Tae'nin kafası hala iyiydi ve ağaç ile konuşuyordu. Tae ile konuşabilmek için ona yönelip kolundan tutup kendime çevirecektim fakat yanımdaki kişi sıkıcı bileğimi tutmuş ve Tae'yi tutmamı engellemişti.

Sinirlerimi irislerime kadar hissediyordum.

"Sen kimsin?"

Histirik bir gülüş atmış ve kolumu sertçe büyük elin altından çekmiştim.

"Tae'nin sevgilisi."

İnanmamış gibi bakıyordu yüzüme ve bana bakan gözlere yumruk atmamak için zor duruyordum.

"Tae'nin sevgilisi yok." sessiz sokağa dökülen sinirli kahkahlarım Tae'nin kulağına ulaştığında dikkatini çekmiştim. Bana döndüğünde yüzüne kocaman bir gülümseme yayılmış kollarını açmış karşımda sırıtıyordu.

"Jungkook!" sendeleyerek yanıma gelmişti. Hızlıca ellerimi elleriyle buluşturmuş ve bedenimin titremesine sebep olmuştum.

"Tae sabahtan beri seni bekliyorum. Neden bu kadar geciktin?"

Tae'nin hemen arkasında duran çocuk her an hamle yapacakmış gibi duruyordu. Hala inanamamıştı, Tae'nin sevgilisi olduğuma.

Tae zaten ayrı dünyadaydı ve sorumu cevaplamamıştı fakat bunu önemsememiş ve kafası iyi olduğu için es geçmiştim.

"Hadi eve gidelim Tae." tuttuğum elleri arkama alarak yürümeye başlamıştım. Bir anda durduğumuzda
Tae'nin arkadaşı engelliyor sanmıştım fakat Tae kendisi durmuş ve hiç bozulmamış gülümsemesiyle bana bakmıştı.

"Jungkook. Seni arkadaşımla tanıştırmak istiyorum."

Ama ben istemiyorum, demek isterdim fakat Tae üzülebilirdi. Bugün onu Seo olayında üzmüştüm veya ben öyle sanıyordum. Ama eğer beni seviyorsa üzülürdü değil mi?

Tae'nin cümlesi ile Tae'nin arkadaşı bize yaklaşmış tedirgin gözlerle bakıyordu.
Hala inanmamış mıydı? sessiz ama anlamlı bir gülüş atmıştım. İnanmaması komik geliyordu.

Şaka gibi ama gerçek, demek istiyordum karşımdaki adama.

"Bak Jungkook. Bu Peak Boy. Uzun zamandır arka-" durmuş ve Karşımdaki adamın bana histirik bir gülüş atmasına sebep olmuştu.

"Tae?" tuttuğum ellerini sallamıştım devam etsin diye ama beni hiç aldırmamış karşındaki adama dönüp
"Bu da Jungkook, benim sevgilim." demişti.
Mamasını almış küçük kedi gibi mutluydum şuan. Karşımdaki adamın inanması için Tae'nin ağzından çıkması gerekti sanırım bu sözler.

"Tae hava soğuyor, yeter bugünlük. Başka gün tanışırız. Hadi gidelim sevgilim."demiş ve Tae'ye bakmıştım. Sadece başını sallamış arkadaşına son bir şeyler deyip onun gitmesini beklemişti.

Tekrar bana döndüğünde yüzünü garip bir ifade almış ve güzel gözleri dolmuştu.

Elimdeki çiçeklere bakarak Tae'ye uzatmıştım.
"Tae, bu çiçekler biraz ezildi. Ama senin için toplamıştım."

"Neden ezildiler?" gerçeği söylemek istemiyordum. Mutsuz olmak istemiyordum veya Tae'den ayrılmak.
Dediğim gibi ilk duyguları Tae'de tattım ve bunların gerçek olduğundan emindim. Onu asla bırakmak istemiyordum. Bu yüzden konuyu kapatacak ve gördüğüm şeyleri unutacaktım.

"Sana olan aşkımdan dolayı ezildiler güzelim."

Gecenin karanlığında ve sokağın derin sessizliğinde gözlerini öperken bile acıtmaktan sakındığım adam karşımda ağlamaya başlamıştı.

"Ta- Tae ne oldu? Neden ağlıyorsun?"

Bir dakika boyunca benimle göz teması kurmamış ve bana cevap vermemişti. Sonunda dayanamayıp dudaklarıma yapışmıştı.

Ben o an anlamıştım. Aramızda ne olursa olsun sonunda varacağımız tek yer birbirimizin yanıydı.

Daha çok öpmek için can atarken arada duruyor, nefes alıp devam ediyordu. Her çiçeklerle süslenmiş dudakları benim gariban dudaklarıma değdiğinde ölüp diriliyordum.

"T-Tae. Burnun donmuş. Hadi eve gidiyoruz." hafif şişmiş dudaklarımı Tae'nin burnuna götürüp hohlamıştım. Huylanmış ve beni gülerek ittirmişti.

"Benim binam burası zaten Jungkook."

"Bakıyorum da ayılmışsın."

"Dudakların Jungkook, aslında daha çok sarhoş ederdi fakat ters etki yaptı bu sefer." dudaklarımın kenarı kıvrılmıştı.

"O zaman binaya girmeni bekleyeyim." ellerini daha sıkı tutmuştum. Ağzım git dese de bedeni yanımdan ayrıldığında büyük boşluğa düşerdim, istemiyordum gitmesini.

"Bebeğim, böyle sıkı tutarsan nasıl gideyim ben, hm?" Birleşik ellerimizi bedenlerimizin arasına alıp kafasını omzuma koymuştu. Burnum esen rüzgarı, binadan gelen yemek kokusunu odak noktasından çıkarmış ve tek içine çekmek istediği Tae'nin güzel kokusu olmuştu.

"Tae git hadi. Hava çok soğudu. Üşüme ve hasta olma." Yüzünü görmesemde gülüşünün düştüğünü hissedebiliyordum.
Sızlanarak başını omzumdan çekmiş, ellerimi bırakmıştı. Bana havadan öpücük atıp binasına girmişti. Biraz daha arkasından bakmış ve gitmek için hareketlenmiştim. Fakat çok geçmeden arkamdan bir yerlerden gelen büyük ve korkunç çığlık sesi hızlıca arkamı dönmemi sağlamıştı. Kimse olmaması beni korkutmuştu. Tekrar gelen sesler ile sesin geldiği yöne doğru ilerlemiştim. Sesin geldiği yer olduğunu düşündüğüm yerde durunca panikleyip hızlıca binaya girmiş ve merdivenleri çıkmaya başlamıştım. Doğru yerde olduğuma emindim fakat böyle bir şey olsun istemiyordum. Tae'nin binası olması beni korkutuyordu. Üçüncü katta açık olan kapıyı görünce hiç düşünmeden içeriye girmiştim.

Tae'yi yerde gördüğümde korkmuştum koşarak yanına gitmiş ve omzunu tutmuştum. Onu kenara çektiğimde gördüğüm görüntü gözlerimin kocaman açılmasına sebep olmuştu.

✨✨✨

😭😭😭😭😭😭😭😭😭


🐁🐁🐁🐁🐁🐁🐁🐁🐁

Fic elden gidiyo HAOSNSOWJEOEKA

Nasılsınızzzz??

Girls bu ne sessizlik böyle
TATİLDEYİZ kendinize gelin

Sizi vahhabi köpekleri çölde buldukları yelpaze kuşuna vermiş gibi, o kadar ıssızdaymışsınız gibi kendinize gelin lan

Bölüm ile alakası olmayan bir medya daha ama hepsi kendinize gelin diye

Jeon Jungkook To EveryoneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin