Multimedia: Eylül
İlk defa Damlalar'a gelmeme rağmen çalıştığım dersten, içtiğim kahveden, yediğim böreklerden hiçbir şey anlamamıştım. Bahçede bağıra bağıra konuşan, şarkı söyleyen kızı bir türlü kafamdan silip atamıyordum.Evde olan olaylar da üzerine eklenince tamamiyle içime kapanır bir vaziyete girmiştim. Bu durumu kızlar fark etmişti, birkaç kez ağzımdan laf almaya çalıştılar,pek bir şey söylemedim.
Ama daha ne zamana kadar bu durum devam edecekti, gerçekten bilmiyordum. Yağız'ın benimle konuşmasını da anlatmamıştım. Aslına bakılacak olunursa son bir hafta içinde yaşadığım hiçbir şeyi onlara anlatmamıştım ve bu durum onların canını sıkıyordu.
Kahvaltıyı yapmış, okula da hazırlanmıştık. Annem ve babama ne kadar kızgın da olsam, onları merakta bırakmamak için "Okula gidiyorum" diye mesaj atmayı ihmal etmemiştim.
Okula varınca sınıfa son süratle çıktım ve yerime geçtim. Gözlerim Yağız'ı aramıştı; yerinde, herzamanki soğukluyla oturuyordu. Yanındaki kişi gelmemişti sanırım. Birkaç kez bakıştıktan sonra arkamı dönüp dersin başlamasını bekledim.Bu bakışma bile kalp atışlarımın tavan yapmasına, midemdeki kelebeklerin uçmasına sebep olmaya yetmişti. Kafamın içerisinde her ne kadar soru işareti bulunsa da bu bakışmanın ardından hafifçe gülümsemeden edemedim. Belki de benden nefret etmiyordur. (Ki böyle bir şey varsa şanslı sayılabilirim.)
Zaman su gibi akıp geçmemişti ne yazık ki. Okuldaydık, böyle bir şeyin olması imkansızdı. Eninde sonunda öğle arasına ulaşmıştık ama. Yemekhaneden çıkan yemekleri aldık ve boş bir masaya geçerek oturduk. Öğle aralarında genellikle burda olurduk. Yemeğe -kibar olarak- daldıktan sonra midem, doydun artık yeter, sinyallerini gönderiyordu. O sırada telefonumun çaldığını fark ettim. Annem arıyordu. Yanımda Defne ve Damla vardı, bu nedenle biraz tedirgin olarak açtım telefonu.
"Efendim" diyerek cevaplamıştım.
"Okulunuzun önündeyim Eylül. Gelsene."
"Yemek yiyiyorum. Telefonda konuşalım." dedim.
"Telefonda değil. Okulunuzun önündeyim. Gel."
Gel. bildiğin gel yani. Gelebilir misin, gelir misin, gelmelisin değil. Basbaya gel.
"Peki " dedim. Gerekli açıklamayı yaptıktan sonra okulun dışına çıkmıştım.Annemi gördükten sonra yanına ilerledim.
"Eylül." dedi.
"Efendim?"
"Biz gidiyoruz biliyorsun."
"Evet."
"Kızım yapma böyle. Ya hiçbir şey bildiğin gibi değil. Biz isteyerek mi yaptık sanki ?"
"Niçin yaptınız?" diyebildim sadece. "Ben buldum galiba" diyerek cümlemi devam ettirdim."Paraya doymak için, değil mi?"
"Senin daha iyi şartlar altında yetişmeni istedik."
"Ahh hadi ama anne. Daha iyi şartlar altında yetişmemi istiyordunuz, öyle mi? "
"Daha iyi bir gelecek için.."
"Duygu sömürüsü yapma. Lütfen. Her şeyi senin için yaptık Eylül, biz senin için şirketi batırdık, senin için 34 milyon euroyu cebe indirdik falan da demeyeceksiniz herhalde."
Kafasını eğmişti sadece. Böyle bir durumda başka ne yapabilirdi ki zaten.
"Anne , gidin Amerika'ya bu işi bitirin. Ben sizi hiçbir zaman reddetemem. Size saygım sonsuz ama lütfen bitirin bu işi. Siz de rahat edin, ben de. En azından siz benim yüzüme rahat bakın, ben de arkadaşlarımın yüzüne utanmadan bakabileyim,olur mu?" demiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇÜNKÜ SENİ SEVİYORUM
Teen FictionSessiz... Suskun... Ve gereğinden de sakin... O Yağız Tunç ve ben susmayı o adamdan öğrendim.. Bir durum hariç her şeye sakin kalan adamdan.. Yağız Tunç sadece aşık olunca sakin kalamıyordu.. Ve ben sanırım bu huyumu da ondan aldım..