Vermiş olduğum bu kararı sorgulama gereği duymuyordum. Zaten olanları öğrenince küçük çaplı bir şoka girmiştim. Bu kadar şeyin ard arda gelmesini kaldırabilecek miydim? Tek başıma , hayır. Ama tek değildim. Yağız da vardı ve ailemi bulacaktı.
Onun gözlerinde ,yeşilin güven verici tonunu buluyordum. Bu nedenle çok çabuk güvendim ona. Benim gibi daha bir sürü kişi olduğundan söz etmişti. Ailesi, önlerine geleni dolandırmışlar. Ve ailesi yüzünden Yağız, içine kapanık fakat bir o kadar da öfkeli yetişmiş.
Arabadan inmeden önce bana "Okuldayken hiç kimseye -ki bu hiç kimse grubuna daima takıldığın arkadaşların da giriyor- bu durumdan bahsetme Eylül. Umarım kimseye de konuştuğumu söylememişsindir." demişti. Söylememiştim tabii. Ama yakın arkadaşlarım olarak bilmeleri gerekiyordu.
"Tamam, işbirliği içinde olduğumuzu kimseye söylemem." demiştim çünkü kızlara olanları anlatsam benden uzaklaşacaklarını düşünüyordum.
"Konuşabildiğimi de kimseye söyleme." dedi.
"Söylemem de, niye büyüttün ki bu mevzuyu. Yani aslında konuşabildiğini ama..."
"Eylül." diye sözümü kesmişti. "Söyleme işte. Sen biliyorsun zaten.Hadi artık evine git."
"Yağız bu eve onlar tekrar gelir mi?" diye soru yönelttiğimde de kesin bir ses tonuyla "Gelmezler merak etme." demişti.
"Neden bu kadar eminsin? Nerden biliyorsun ki gelmeyeceklerini?"
"Hiçbir şey bulamadılar çünkü." demişti. Sonra devam ettirdi. "Hava çok soğuk. Gir artık eve."
"Tamam." demiştim. "İyi geceler."
Gülümsemekle yetinmişti. Ve arabasına bindiği gibi ordan uzaklaşmıştı.
İç sesim "Ehliyet için yaşının küçük olduğunu, buna rağmen nasıl trafikte araba kullanabildiğini sormadın" diye soru göndermişti.Bu soruyu es geçmiştim, çünkü kafamda daha farklı düşünceler vardı.
Eve girdiğimde kulakları sağır eden sessizlikle karşılaştım. Yalnızdım ve ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Belli bir zaman sonrasında param bitecekti. Çalışmam gerekiyordu ama henüz reşit bile değildim ve reşit olmam için bir buçuk yıl gibi uzun bir süre vardı.
Saat 10'u geçmişti. Henüz uykum yoktu ama evdeki rahatsız edici olan bu sessizlikten kurtulmak için en iyi yolun uykudan geçtiğini adım gibi biliyordum.
Yatağıma uzandığımda son bir kez telefonumu kontrol ettim. Ailemin aramasını istiyordum. Telefonu açtığım anda Yağız'ın söylediklerinin yalan olduğuna inanmak istiyordum. Ama hala aramamışlardı. Belki yolculukları henüz bitmemiştir gibi düşüncelere kendimi avutsam da bu gerçekle er veya geç , yüzleşeceğimi biliyordum.
Onlarla konuşmak istiyordum. Açmayacaklarını bildiğim halde aradım, ne babam,ne de annem açtı. Oflayarak yatağımda dönüp dururken telefonumun çalmasıyla yerinden şıçradım. Acaba ailem miydi? Yağız yalan mı söylüyordu?
Telefonu elime alınca hayalkırıklığı yaşamıştım. Ama arayan Ege idi. "Bu saate" diye şaşırmıştım. Acaba Damla ile aralarında bir şey mi olmuştu?
"Ne oldu Ege?" diye başlamıştım konuşmaya.
"Ya Orkun'un telefonu cevap vermiyor. Haberin var mı?"
Aman Allah'ım! Bir an için Orkun kim diye soracaktım az daha. Kafam o kadar doluydu ki çok yakın arkadaşlarımın isimlerini bile unutuyordum.
"Yoo. Hiç görüşemedim." dedim.
"Bugün sabah, annesiyle kavga etmiş, annesi de merakta kaldı. Hayır bir şey değil, fenalaşacak kadın. Ondan korkuyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇÜNKÜ SENİ SEVİYORUM
Teen FictionSessiz... Suskun... Ve gereğinden de sakin... O Yağız Tunç ve ben susmayı o adamdan öğrendim.. Bir durum hariç her şeye sakin kalan adamdan.. Yağız Tunç sadece aşık olunca sakin kalamıyordu.. Ve ben sanırım bu huyumu da ondan aldım..