Eve geldikten sonra üzerimi değiştirdim ve biraz televizyon izleyerek biraz kitap okuyarak biraz da derslerime bakarak zaman öldürdüm. Ama aklım beş karış havadaydı. Beynimden bugün yaşadıklarımı silemiyordum. Özellikle de Defne'ye çok kızmıştım ama abartmış mıydım? Galiba evet.
Siz olsaydınız benim yerimde ne yapardınız? Abatmaktan başka yapabileceğiniz bir şey var mıydı sanki?
Yoktu. Abartmaktan başka yapabileceğim bir şey yoktu.
Gerçi hemen depresyon havası da vermemek gerekir. Atarlı ergen modlarına geçme gibi bir isteğim yok.Telefonumdan saate baktığımıda 18.57 yi gösteriyordu.
Annem gelmişti sanırım.Sesini duymamıştımama saat de epey geç olmuştu. Odadan çıkıp mutfağa doğru ilerlemeye başladım. Annem bir taraftan yemeği yapıyor, diğer taraftan telefonla konuşuyordu.
"Ali Bey haklısınız ancak benim yurtdışına çıkmam şu aralar gerçekten imkansız. Hem pasaportuma vize yaptır..."
Yurtdışı mı? İlgimi çekmişti şimdi. Sessiz sessiz dedektif pozisyonuna geçtim. Annemin sürekli sözü kesiliyordu.
"Bakın bu konuyu eşimle..."
"Peki Ali Bey."
"Anladım Ali Bey. "
"Yo yoo. Eşim de zaten aynı şirkette çalışıyoruz. Bir şekilde o da kabul eder."
İkna olmuş gibiydi. Ama neye? İşte sorunun cevabı beni daha çok ilgilendiriyordu.
"Peki Ali Bey. Ne zaman çıkmamız gerekiyor?"
"Anladım Ali Bey."
Adamın ismini mi ezberlemeye çalışıyor anlamadım ki...
"Peki Ali Bey hangi amaçla yurtdışına çıkacağız?"
O-H-A Ne amaçla çıkacağını bilmiyor ama teklifi kabul ediyor. Oldu mu şimdi?
"Ama efendim.."
"Peki efendim. Eşim eve gelir gelmez derhal bu konuyu açacağım."
"Aaa öyle mi." "Bir ben bilmiyorum yani.." diye de mırıldanmıştı.
"Hayır efendim bir şey demedim. Ben gerekli hazırlıkları yaparım. Vize olayını da hallettim mi de gideriz."
Telefonla konuşma bitmişti. Bitmişti, ancak annemin köle gibi Evet Ali Bey, Peki Ali Bey , Tabi Ali Bey... vs. cümlelerinden ve hitap tarzından rahatsız olmuştum. Benim için bu saygı göstergesi değil, yağcılık partisiydi.
Olduğum yerde biraz beklemiştim. Neler oluyordu? Yurtdışı olayları falan... Hem son söylediği cümleye bakılırsa babam bir şeyler biliyordu.
Sonra lanet olasıca telefon çalmaya başladı ve ben bir anlık boşluğuma geldiği için telefona küfrettim. Defne arıyordu. Annem gürültüye gelmişti ve galiba onu dinlediğimi de anlamıştı.
Anneler herşeyi bilir!
Sanki aramızda hiçbirşey yokmuş gibi açtım.
"Alo Defolu mal. Naber?"
Bugün olanlardan annemin heberi yoktu. Gerçi annemin Yağız'dan haberi yoktu.Şimdi Defne'ye tripli bir şekilde konuşursam, olanlardan dolayı sesimin kötü olacağını düşünecekti. Her zamanki gibi gene çok zekiyim.
"Aa-lo Eylül, sen şey.."
"Bak bak defolu olduğun nerden belli." dedim.
"Anlamadım? Ya sen bana kızmadın mı yani?"
"Haa evet ben de yapmadım o ödevi. Ama 1 haftası var daha." Annem şaşkın şaşkın bana bakıyordu. Ama hiç bozuntuya vermedim.
"Evet canım ben bakayım öyle söyleyeyim sana."
"Hayırdır Eylül ya?"derken ,
"Bende canım bende." dedim ve telefonu kapattım. Annem dikilmiş bana bakıyordu. Onu dinlediğimi farketmişti sanırım.
"Bir sorun mu var?" diye sordum.
"Aynı şeyi bende sana soracaktım. Telefon çalınca pek bir korktun."
"Boşluğuma gelmiş." diye geçiştirdim.
"Duvardan dinleyeceğine keşke yanımda olsaydın. Belki daha rahat anlardın konuşmalarımızı. " Off çok fena bozdu şimdi.
"Ne yurtdışı olayları falan?"
"Oo demek yanılmamışım. Gerçeten dinlemişsin"
Tuvalette yapılan şu eylem varya... O oldu şimdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇÜNKÜ SENİ SEVİYORUM
Teen FictionSessiz... Suskun... Ve gereğinden de sakin... O Yağız Tunç ve ben susmayı o adamdan öğrendim.. Bir durum hariç her şeye sakin kalan adamdan.. Yağız Tunç sadece aşık olunca sakin kalamıyordu.. Ve ben sanırım bu huyumu da ondan aldım..