Yatağımda oturur vaziyetteydim ve elimde Yağız'ın "Son Sanş" olarak nitelendirdiği kağıt vardı. Kağıttaki telefon numarasına bakıyordum. Sanırım Yağız'ın numarasıydı. Ama şöyle bir ayrıntı vardı, ben Yağız'ın numarasını bir öğretmen aracılığı ile 2 sene önceden ödev yapmak amacıyla almıştım. Mesaj atınca cevap vermemişti gerçi.-hatta tüm ödevi ben yapmıştım-
Yazmış olduğu numarayla rehberimdeki numarayı karşılaştırdım ilk olarak. Alakası yoktu. Bu numara O'na mı aitti bilmiyordum ama öğrenmek için can atıyordum.
Fakat evden kovmuştum ve aramaya yüzüm yoktu. İlk zamanlar, kovduğum için hiç pişman değildim.Aileme laf söylemesi hoşuma gitmemişti ama sonuçta doğru bir şey söylüyordu. Ailem, pislik bir işe bulaşmıştı ve maalesef Yağız'ın babası da işin içindeydi. Yağız'ı kovmamın sebebi de şuydu aslında: Babasının canını sıkan insanların evindeydi. Bana zarar vermesi muhtemeldi. (Her ne kadar evime giren abaza adamlardan beni o kurtarsa da.)
Beynimdeki düşünceler bir o tarafa, bir bu tarafa doğru sallanırken, bana şu anda en iyi gelebilecek şeyin duş almak olduğunu farkettim ve vakit kaybetmeden kendimi banyoya attım.
Çıktıktan sonra rahatlamış mıydım? Hayır tabikide. Belki biraz abur cubur eşliğinde film, kafamı dağıtmaya yardımcı olabilirdi.
Mutfağa indim. Abur cubur anlamında hiçbir şey yoktu. Küçük bir "Off" diyemeden edemedim. Markete gitmem gerekiyordu anlaşılan. Montumu giyip kapıya doğru yöneldim. Yağız'ın evdeyken duvara dayadığı adamın bırakmış olduğu sarı sıvıyı temizlediğim yer, pırıl pırıl olmuştu. Hayatımın hiç unutamayavağım deneyimlerin arasına girmişti.
Markete doğru yürürken, ailemin iş arkadaşlarıyla karşılaştım. Evimiz şirkete çok yakındı bu nedenle şirkette çalışan çoğu kişi bizim sitede oturuyordu.
Bana verdikleri selamı soğuk bir şekilde karşılamıştım. Sonuçta ben,kafamı dağıtmak için dışarı çıkıyordum. Olanlardan uzaklaşmak, bir saniye de olsa kafamı dağıtmak istiyordum. Ama bu mümkün olmuyordu tabii.
Markete vardığımda gözüme ilk önce cipslerin bulunduğu raf göründü. Sonra çikolatalara, bisküvilere ,-herkesin ice tea dediği - soğuk çaylara , nescafelere...
Böyle alışveriş yapmaya devam edersem paramın yetmeyeceğini anlamak 3 saniyemi almamıştı. Cips ve soguk cay almaya karar vermiştim.
*******
Film cd'sini yerleştirip abur cuburlarla donatılan tabağımı elime almıştım. Film , televizyon ekranında oynuyordu belki, ama hiçbir şey anlamamıştım. Kafam çok doluydu, özellikle Yağız'ın Son Şans olarak tanımladığı telefon numarası... Dayanamayacağımı biliyordum. Elim telefona gidiyordu sürekli. En sonunda dayanamadım ve telefon numarasını arama ekranına yazdım.
"Aramayacağım." dedim. İç sesim gene fısıldamıştı: "Neden aramıyorsun? Yoksa, gerçeklerden korkuyor musun?"
"Ne gerçeği ya? Yağız'ın babasının çıkarları için beni kullanmadığı ne malum?"
"Bugün , o ara sokakta olanlar... Konu sensin benden sakin olmamı bekleme demesi... Sence böyle biri zarar verebilir mi sana?""Bir saniye... Konu sensin, benden sakinlik falan bekleme. Sence iç ses, bunları beni tanımayan biri nasıl söyler?"
"Aramaktan başka çaren yok Eylül. Ara neymiş derdi, öğren."
"Aramak zorundayım. "İc sesimle yaptığımız kavgalardan belki de en mantıklısıydı. Arayacaktım.
Arama ekranında yazan numarayı tekrar kontrol ettim ve arama tuşuna bastım . Kalp atışlarım, zirve yapmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇÜNKÜ SENİ SEVİYORUM
Teen FictionSessiz... Suskun... Ve gereğinden de sakin... O Yağız Tunç ve ben susmayı o adamdan öğrendim.. Bir durum hariç her şeye sakin kalan adamdan.. Yağız Tunç sadece aşık olunca sakin kalamıyordu.. Ve ben sanırım bu huyumu da ondan aldım..