4. Bölüm

700 20 16
                                    

Multimedia: Yağız

Heyecandan tırnaklarımın yanındaki etleri koparıyordum. Aklıma kötü kötü şeyler geliyordu ama henüz hiçbir şey bilmediğimin de farkındaydım. Annem ve babamın yatmasını sabırsızlıkla bekliyordum ama uyumuyorlardı işte. Uyumuyorlardı. Belki de bu bulaştıkları konu hakkında konuşuyorlardır. Bulaştıkları konu neydi ki? Benden bile sakladıkları bu gizli iş neydi?

Yatağıma yatıp biraz müzik dinledim. Müzik daima sakinleştirmiştir beni. Saat 12'yi çoktan geçmişti.

Aklıma Yağız gelmişti. Beynime "Şimdi olmaz , daha sonra" diye sinyal göndersem de o bana aynı soruyu sormaya devam ediyordu.

"Yağız 11. sınıf, sence araba kullanması doğal bir şey mi?"

Beynime sus emrini vermeme rağmen bu soru kafamın içinde yankılanıyordu. Normal bir şey miydi, bu yaşta trafiğe çıkacak kadar arabayı kullanması?

"Değil tabiki de. Hem acemiliğini görmedin mi, az daha bana çarpıyordu." diye geçirdim içimden. İç sesimse bana " Bence bu bir acemilik değil, uyarı. Onun peşinde olduğun her haliyle belli. Hele bugün sabah yaşadıkların da tuz biber oldu, o da sana ders vermek için böyle bir yola başvurdu."

"İç ses! Rica ediyorum , paranoyaklaşma lütfen." diye düşündüm.

" Yalan mı? Eğer trafikte acemi olsaydı arabdan çıkardı bir şekilde. Ne bileyim sana çarpmadığını görünce bir oh falan çekerdi.Yüzünde kas bile seyirmedi diyen sensin."

"Bunları düşünen de benim. Hem şu anda Yağız'dan daha önemli bir meselemiz var iç ses. Lütfen sus. Yarın konuşalım."

Gülümsemeden edemedim. İç sesimle kendi içimde kavga ediyordum gene. Küçükken deli olduğumu düşünür dururdum bu yüzden. Kendi kendileriyle konuşan insanlara deli derler ya, ben de kendimi deli olarak nitelendirirdim hep. Tabii büyüyünce ve biraz da olgunlaşınca, bunu her insanın yaptığını anladım. Kendi kendine konuşmayan insanlar delidir bence.

Yataktan kalkıp odanın içinde volta atıyordum. Annemler odalarına çekilmişlerdi. Ama uyumalarını beklemeliydim.

Yarım saat geçmişti. Bu yarım saat içinde bilgisayar koltuğunda oturuyordum, bazen dönüyordum ve çoğu zaman gelen uykumu kontrol etmeye çalışıyordum.

"Uyumuşlardır herhalde" diye düşündüm ve odadan çıktım. Sessiz olmaya çalışsam da kalbimin sesi sanki duyulacakmış gibi geliyordu. Odanın kapısı kapalıydı. İnşallah kilitli değildir ve açarken de gıcırdamaz diye geçirdim içimden.

Kapı kilitli değildi ancak açarken biraz gıcırdamıştı. Odaya girince kendimi çok garip hissetmiştim. İç sesim konuşamaya başlamıştı bile "Ya hadi yatağa dön. Her şeyi bilmek zorunda değilsin"

Bu odaya girince kendimi gerçekten tehlikede hissetmiştim. Bir an geri dönmeyi düşünsem de o gizli işi bulacaktım.

Masasına bir göz attım. Önemli bir şey yoktu. Kasa aklıma gelmişti. Tabiki de önemli şeyler kasada saklanırdı.

Şifre ne olabilirdi diye düşündüm. 1234 olamazdı herhalde.  Doğum tarihim? Denemeye değerdi.

Sayıları yazarken çıkan sese lanetler yağdırıyordum. Ama şifre yanlıştı. Düşünmeye devam ediyordum ama beynim durmuş gibiydi. İç sesim de çaresizdi.

Çöp kutusu ilişti gözüme. Yırtılan kağıtlar, zarflar, soluk pembe rengindeki o dosyalar ve daha niceleri. Babamın odasındaki çöp kutusu sadece kağıt barındırırdı. Bu nedenle hiç çekinmeden yırtılan kağıt parçalarını birleştirmeye çalıştım. Bir tarftan birleştirmeye çalışıyordum, bir taraftan kapıyı kontrol ediyordum, bir diğer taraftan ise kasanın şifresini düşünüyordum.

ÇÜNKÜ SENİ SEVİYORUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin