İyi okumalarrr
------------------------------------------------------
Sabah telefonumun zil sesiyle uyanmıştım. Komodinin üzerinde duran telefonu elime alarak ekrana baktım. Alperen arıyordu.
-Efendim.
-Kardeşim uyandırdım mı?
-Saat kaç ki?
-Saat beş buçuk.
-Oha Alperen uykumu ne bölüyorsun ne istiyorsun? Birde gelmiş diyor ki uyandırdım mı? Tabi ki de uyandırdın.
-Yürüyüş yapacağız. Kalkıp hazırlan hadi aşağıdayım bekliyorum seni.
-Gelmiyorum.
Telefonu kulağımdan çekip komodinin üzerine koyacaktım ki Alperen'in sesi duyuldu.
-On dakika içerisinde aşağıda olmazsan mahalleyi ayağa kaldırırım.
-Ne! Bunu yapamazsın.?!
-Emin misin? Yaparım bilirsin.
-Offff geliyorum.
Doğru yapardı ki yapmışlığı da vardı. Mahalleyi değil ama hastaneyi ayağı kaldırmıştı. Aklıma gelen anıyla kocaman gülümseyerek yataktan kalktım ve hızla hazırlanmaya başladım.
Saçlarımı da toplayıp hırkanın ceplerine ilaçlarımı ve anahtarlarımı koyup odadan çıktım. Aklıma gelen şeyle odama girip ufak bir not yazıp komodinin üzerine koydum. Telefon almamıştım yanıma annemler merak etmesinler diyeydi bu not.Dün akşam Burağın Alperen'e öldürücü bakışlar atması dışında harika geçmişti. Herkes sevmişti Alperen'i tabi Burak hariç.
Aşağı inip vestiyer üzerinde olan aynadan kendime son kez bakıp kapıdan çıktım. Başka nereden çıkacaktın acaba? Off boş yapma iç ses.
Karşımda arabaya yaşlanmış telefona bakan Alperen'i görüp yanına ilerledim.
-Tam zamanında geldin güzelim. On dakika oldu.
-Arabayla mı gideceğiz.
-Hayır tabikide saçmalama. Yürüyeceğiz. İlaçlarını falan aldın mı?
-Aldım evet hadi gidelim.
Deniz kenarına ilerleyip orada yürüyüş yapmaya başlamıştık. Ağrım olduğu zaman duruyor ağrım geçince tekrar yürümeye başlıyorduk. Yaklaşık iki saat yürüdükten sonra daha fazla dayanamayarak kendimi en yakın bankın üzerine attım.
-Ne kadar çabuk pes ettin kardeşim?
-Saçmalama Alperen Allah aşkına iki saattir yürüyoruz.
-Amerika da günde beş saat yürüyüş yapıyorduk ama.
-Doğru ama çok yoruldum nolur duralım artık. Hem akşam da yürürüz.
-Tamam güzelim seni daha fazla zorlamak istemiyorum ama hiç değilse yarım saat daha yürüyelim. Akşama da aynı şekilde yapar beş saate tamamlarız. Böylelikle rutinimizi bozmamış oluruz.
-Senin rutinine. Neyse tamam öyle yaparız ama hiç değilse beş dakikacık dinleneyim.
-Tamam.
Bu konuşmadan sonra yarım saat daha yürüyüp eve dönmüştük. Eve geldiğim gibi güzel bir duş alıp Alperen'in sözünü dinleyip dinlenmek için uyumuştum.
Saçlarımın bir el tarafından okşanmasıyla uyanmıştım. Gözlerimi hafifçe aralayıp baktığımda karşımda gördüğüm kişiyle hızlıca geriye doğru çekildim ve üzerimi pikeyle örttüm. Ben yorgunlukla uyumak isterken üzerime yalnızca bralet giymiştim. Tabi altımda çizgili pijamam vardı. Karşımda ki adama bakarken kalbim deli gibi çarpıyordu. Karşımda ki adam Burak'tı.
-N ne yapıyorsun sen burada?
-Meryem anne seni uyandırmamı rica etti. Yemek yiyeceğiz. Seni uyandırmak istedim fakat kıyamadım.
Derin bir nefes aldım. Tabi ona belli etmemeye çalışarak. Aldığım nefesle sanki oda benim değilmiş gibi burnuma onun kokusu doldu. Yine derin bir nefes almamak için kendimi zor tuttum. Mübarek öylede yaklaşmış ki biraz daha geriye gitsem düşeceğim. Bana yaklaşmaya başladığında aklım başımdan gitmiş ve kendimi hızlıca geriye doğru itmiştim. Tabi yere düşmekten Burağın beni kucaklamasıyla kurtulmuştum. Beni kurtarayım derken yatakta onun göğsüne yaslanmama neden olmuştu. Bir ömür boyu böyle kalabilirim. Pike çoktan kaymıştı. Kokusu şimdi daha baskın geliyordu. Aynı orman gibi kokuyordu yani nasıl söylesem yağmur yağmış olan ormanlar olur ya hani hem toprak kokar hem de ağaç öyleydi kokusu. Huzur veriyordu adeta.
Ben aklımdan bunları geçirirken onun yumuşak sesini duydum. Yüzümü göremediği için kocaman gülümsedim.
-Güzelim ben de bu şekilde ömür boyu kalabilirim fakat aşağıdakiler yanlış anlayacak inelim istersen?
Söyledikleriyle kendime gelip yüzümdeki gülümsemeyi silip kaşlarımı çattım ve göğsünden destek alarak yüzüne baktım. Hafiften cırlayarak konuştum.
-Ne diyorsun sen be. Odama giren üstüne üstlük yatağıma yatan sensin.
-Evet benim buna bir itirazım yok ki. Ben sadece yanlış anlayacaklar diyorum. Ama sen de istersen tabi kalabiliriz.
-Saçmalama. Kalk çık odamdan.
-Güzelim bunun olması için önce senin benim üzerimden kalkman lazım.
Kalkarken bir yandan da homurdanmaya başladım.
-Sanki kendin kaldıramıyorsun beni. O kadar kilolu değilim bile.
Ardından muhtemelen beni utandırmak istemediğinden bana bakmayarak odamdan çıktı. Çıkmadan önce de söyledikleriyle beni yerime zımbalamıştı adeta.
-İyi ki gelmişim bugün. Azıcık da olsa kokunu içime çektim.
Waov sakin ol kalbim sakin. O odadan çıktıktan sonra bende arkasından mırıldandım.
-İyi ki geldin.
Aklıma gelen şeyle tekrardan yüzüm düştü. Ama o evlenecekti. Sinirle elimi yumruk yapıp odamdan çıktım. Merdivenlere yaklaşmış olan Burağa seslenerek onu durdurdum. Yanına gidip kolundan tutup kendime çevirdim. Gözlerime merakla bakarken konuştum.
-Burak bundan sonra böyle şeyler yapma.
-Nasıl şeyler?
-Yani bana böyle yaklaşma.
-Nedenmiş o?
-Senin bir sevgilin var Burak. Oda bir kız ve ben sen bana yaklaştıkça kendimi huzursuz hissediyorum.
Elini kaldırıp yanağıma koyarak hafifçe okşadı ve konuştu.
-Güzelim kendini huzursuz hissetmene gerek yok. Biz ayrıldık. Daha doğrusu zaten arada bir ilişki yoktu. Her şey onun gelin güvey olmasıyla gerçekleşti.
Söylediği şeyle şaşırmıştım. Ona belli etmemeye çalışarak gözlerimi kaçırdım. İç sesim bile şu anda dansa başlamıştı.
------------------------------------------------------
Umarım beğenirsinizzz canlarrr ❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARAN MAHALLESİ 🤍 (Mahalle Serisi 2)
ChickLitKarşımda ki adama özlemle baktım. Her şeyini gerçekten çok özlemiştim. Söylediği şarkının sözlerini dinleyince umarım içinde de böyle hissediyorsundur diye düşündüm. "Kusura bakma seni unutamadım..."