Bölüm:1 "Mahzen"

80.6K 2.1K 643
                                    

İyi okumalarr can tanelerim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


İyi okumalarr can tanelerim.



Zaman hiçbir şeyi düzeltmez. Sadece üzerini örter sakladığın acılar mutlaka bir gün ortaya çıkar herkes zamanı geriye almak ister, kimi eski güzel günleri tekrar yaşamak için kimi yaptığı yanlışları düzeltmek için." Başımı yerden kaldırıp sesin geldiği yöne doğru baktım. Yanımdaki kızın telefonundan geliyordu ses.

Zamanın bir şeyleri düzeltmeyip sadece üzerini örtüğünü kendimi bildim bileli biliyordum. Zamanı ise geri almak asla istemezdim acılarım güz yüzüne çıkardı evet ama ben yutardım. Benden iyi acısını yutan bulamazsınız zira kalbim artık mahzen gibiydi. Kendimi bildim bileli hayatım böyleydi annem bizi daha doğrusu beni çok küçükken terk etmişti babam ise alkolik adamın tekiydi. Babannem olan kadın her şeyden annemin gitmesi ve babamın alkolik olmasına kadar beni suçlu bulduğu için benden nefret ediyordu hatta beni öldürmeye bile kalkışmıştı. Eski evimizi bana bırakmış ve babamla kendi memleketlerine dönmüşlerdi. O da beni terk etmişti.

Daha on yedi yaşımı bitirmeden büyük bir yükün altında kalmıştım her zaman güçsüz bir insan olmuştum. Acı güçlendirir derlerdi ama beni pek güçlendirememişti. Hayatım boyunca dertlerim ve sıkıntıların ile hep kendi başıma mücadele etmiştim. Durup sağıma soluma veya arkama baksam beni destekleyecek bir isim söyleyemezdim. Ama daha bu küçük yaşımda hayatın sıkıntıları ile tanışmış çoktan arkadaş olmuştum. Şimdi karşıma ne çıksa şaşırmazdım.

Ya da o zamanlar öyle sanmıştım.

Sıkıntılı bir iç çektim. Kafamı otobüsün camına yaslamış çalıştığım kafeye gidiyordum. Kafamda ise hala ödeyeceğim faturalar vardı. Bunları düşünürken çoktan çalıştığım kafeye geldiğimi fark ettim. Otobüsten inip hemen önümde olan kafeden içeri girdim kasaya bakan Asım'a selam verip üzerimi değiştirmeye arka tarafa geçtim. Montumu çıkartıp önlüğümü giyindim ve isim kartımı taktım. Ders notlarımın olduğu küçük defterimi de arka cebime attım. Çabucak diğer servis yapanlara yardım etmeye başladım.

Bir saatin sonunda ayaklarım çoktan ağırmaya başlamıştı. Ama alışmıştım artık alışmaktan başka bir çarem mi vardı sanki. Dostoyevski'nin dediği gibi:Önce biraz ağladılar ama alıştılar şimdi. Aşağılık insan oğlu her şeye alışır.

Hızlı hızlı servisleri yaparken sonunda kafedeki çoğu insanlar gitmeye başladı bir boşluk olduğunda kolumda ki saate baktım çıkmama daha bir saat kadar daha vardı. Cebimden not defterimi çıkartıp biraz oyalandım kırmızı kalemle önemli şeyleri çizerken bir yandan da ezberlemeye çalışıyordum.

Birinin seslenmesiyle hızla ayağa kalktım notlara odaklandığım için duymamıştım sanırım.

Hızlıca yanlarına vardım mahçup bir şekilde.

"Üzgünüm duymamışım, ne istemiştiniz?"
diye sordum altı kişilik bir gruptular üç kız üç erkek olarak masaya dizilmişlerdi.

"Daha geç gelseydin ya." dedi alayla baştaki sarışın kız diğerleri de gülerken içlerinden sadece bir erkek hiçbir tepki vermemişti telefonuyla ilgileniyordu ve şapkasından yüzü gözükmüyordu. Gülmelerine ne kadar göz devirmek istesem de yapmadım sıradan şımartılmış zenginlerdi işte.

Aile mi?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin