8. Tetik

2.8K 240 108
                                    


Sıkıca kavradığı kolundan sertçe yere iteklemesiyle yüz üstü zemine kapaklanan Baran'ın avuç içleri ve dizleri betonda sürtündüğünden yüzünü ekşitip sessizce acı içinde mırıldandı. Sızlayan elleriyle gövdesini kaldırıp zorlukla etrafına bakındı.

Onlara yakalanmasının ardından getirildiği ürpertici depo ve vahşi görünümlü adamla aynı ortamda kalmak onu iyice germiş, herhangi bir kelime etmesine engel olmaktaydı. Kaşları, sızlayan yaralarıyla iyice çatılırken Arel'e bakmak için arkasına dönmüştü ki irisleri büyümüş, olduğu yerde öylece kalakalmıştı.

Belindeki silahı çıkarıp Baran'ın kafasına doğrultan Arel, öfkeden kararan zihni karşısında, dehşete kapılmış bir şekilde kendisine bakan çocuğa aldırış etmeden aşağılayıcı gözlerini dikmişti. Kafasını hafifçe sağa eğerek bakışlarını derinleştirdiğinde donuk sesiyle konuştu.

"Niye öyle bakıyorsun, sabrımın sonunu merak etmiyor muydun?" dediğinde kalbi tekleyen Baran, hareketsizliğini sürdürdü. Arel'in kasılan çenesiyle beraber kaşları havaya kalkmıştı. Sakin ama bir o kadar sinirli bakışlarıyla Baran'ı süzerken silahın ucunu yavaşça, kalbinde, boğazında ve kafasında gezindirdi.

"Nasıl ölmek istersin, kalbinden mi, kafandan mı ya da direk sana bela olan ağzına mı sıkayım?" kahveleri yerdeki çocuğun dudaklarına kaymış tiksintiyle bakmıştı. Ona doğrultulmuş silah ve Arel arasında gidip gelen gözlerini kontrol edemiyordu. Etrafı saran sessizlik, bakışmalarla geçerken Arel'in adamlarından biri konuştuğunda Baran irkilip ona dönmüştü.

"Arel abi, biz hallederiz." demesiyle korkusu artan Baran, endişeyle Arel'in tepkisini bekledi. Gözlerini bir saniye bile Baran'dan çekmeyip baskınlığını yansıtıyordu. "Çıkın!" diyen tok sesle adamlar bir şey demeden depodan çıktıklarında Baran tedirgince etrafına bakındı. Üzerine doğru gelmekte olan adamı fark ettiğinde sertçe yutkundu. Yeteri kadar yaklaştığında silahını Baran'ın çenesinin altına yerleştirerek yüzü gerinmiş, dişlerini sıkmıştı.

"Karşıma çıkma dedim ama sen kaşındın!" tıslayarak çıkan kelimelerinin ardından Baran kendini açıklaması gerektiğini düşünüp,
"Ben-" diyeceği sırada dudaklarını kapatan silahın ucu ile sözü kesilmişti. Konuşmasını engelleyen silah, ağzına baskı uyguladığında kaşlarını acıyla çatıp Arel'e baktı.

"Beni bu salak cümlelerle kandıramazsın. Bu masum ve korkak tavırlarının ardında ki sinsiliği gizleyebildiğini mi düşünüyorsun?" sinirli çıkan sesi ve koyulaşan kahveleri Baran'ın pembeleşen dudaklarına kaymış, silahı daha da bastırdığında inlemesini neden olmuştu. Yavaş yavaş olayın şokundan çıkıp kendine gelen Baran, nefret dolu bakışlarını karşısındaki adama dikmişti.

Arel silahını ondan çekip sert adımlarından çıkan topuk sesleriyle depoda dört dönmeye başladı. Öfkeli düşünceleri ile vücudu iyice kasıldığında kafasını sağa sola ağır hareketlerle eğdi. İşlerinin gitgide boka sürüklenmesi ve onun kontrolü dışında olması iyice dayanılmaz haldeyken, birde Baran'la uğraşması üst üste geldiğinde düşünceleri daha da bulanıklaşıyordu. Elinde tuttuğu silahı kafasına götürerek sertçe kaşıyıp adımlarını yavaşlatmıştı.

Arel'i anlamsızca izleyen Baran, yerden destek alıp kalkacağı sırada dizleri ve avuçları sızladığında aldırış etmeyip ayaklandı.

"Sen hangi köyün delisisin, hem beni buraya çağırıp hem de geldiğim için beni ölümle mi tehdit ediyorsun?" ağzından çıkan sitemli ve çocuksu sözleriyle Arel'in hırçın gözleri anbean ona dönmüştü.

"Dalga mı geçiyorsun lan benle?" demişti donuk ve ürkütücü sesiyle.
'Her türlü öldürüleceğim' düşüncesinde olan Baran, kafasını sabır çekercesine sağa çevirip tekrar Arel'e bakmıştı.

ABİS [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin