Selamın aleyküm,nasılsınız?
Baya uzun bir ara oldu,
her zaman ki gibi :)İyi okumalar diliyorum <33
Dikkatle incelediği evrakları hiçbir satır atlamadan okuyarak imza gerektiren yerlere istenileni uyguluyordu. Çoktan karanlık çökmüş şehrin ve sessizliğin verdiği odak ile sinirini bozabilecek herhangi bir olay gerçekleşmeşti bugün.
Birkaç gündür şirkette olmamasından kaynaklı imzalanması gereken evraklar artsa da pek fazla önem arz etmediğinden sonrasına bırakmıştı Arel. Şimdi ise boş olan zamanını bunlara harcayarak işlerini tamamlıyordu.
Elinde tuttuğu dolma kalemini özenle kağıdın üzerinde gezindirirken sızlayan göz çevresiyle kaşlarını kaldırmış, boşta olan eliyle şakaklarına masaj uygulamıştı ağırca. Bir iki gün olmuştu uyumayalı ve yorgunluğu da giderek artıyordu. Yatmak için kendine vakit ayırsa da düzensiz uykunun pençesine düşmüştü.
Sessiz ofisi çevreleyen telefon sesiyle dikkat kesilerek masanın üzerinde titreşen cihaza kaydı koyu kahveleri. Ekranda beliren isimle kaşları çatıldığında daha fazla rahatsız edici sese dayanamayarak telefonu açmış, kulağına yaklaştırmıştı.
Gereksiz selamlaşmak gibi bir amacı olmadığından koltuğunda geriye yaslanıp kendisini arayan adamın konuşmasını bekledi. Birkaç saniyenin ardından istediği olmuştu.
"Bir iyi akşamlar demeni bekliyordum oysa ki." yapmacık tuttuğu sesi keyifli işitildiğinde sessizce iç çekti Arel. "Ne istiyorsun?" soğuk, sert kelimeleriyle direkt sadede gelmesini belirtti, arayan adama.
Kulaklarını dolduran itici, kısık kahkahayla boş bakışlarını ofisinde turlattı. "Akarca'nın ölümüne şahit olmak istiyorsan, sana da videosunu gönderebilirim." duyduğu tanıdık isimle kaşları çatılmış, kahveleri koyuya bürünmüştü. Dakikalar öncesine kıyasla içindeki sakinliği yok olmuş, anbean ölümcül bir öfke sarmıştı bedenini.
Sinirle soluyup Kaya'ya cevap verme gereği duymayarak telefonu kapattığında çenesi sinirden kasılmış, aklı duyduğu isimle dolmuştu. İçinde açığa çıkan kızgınlık yorgunluğunu unuttururken hızlı bir şekilde adamını, Mesut'u aradı.
O sırada açılan kapıyla içeri giren Şükrü masaya yaklaşarak konuşmak için ağzını araladığında Arel'in susturucu, karanlık bakışlarıyla karşılaşmış, kaşlarını merakla çatmıştı.
...
"Sikeyim..."
Sadece birkaç saat öncesine kadar evime gelen çiçeklere kafa yoruyordum, ne ara daha yeni tanıdığım Kaya'nın adamları tarafından kovalanmaya başlamıştım, üstelik bu sefer şom ağzımı bile açmamışken.
Almakta olduğum düzensiz sesli nefes alışverişlerim birbirine girmekteydi adeta. Yerinden çıkacakmış gibi olan kalp atışlarım tüm bedenimi esir almış vaziyette kan pompalarken son sürat koşmakta olduğum sokaktan hızımı kesmeden sola dönmüştüm.
Şuanda aklımdan geçen tek komut, işlek bir caddeye giriş yapmanın çabasıyla dolup taşmaktaydı.Bacaklarımda hissettiğim yorgunluk saniyeler geçtikçe ağırlığını hissettiriyordu ama buna aldırış etmeden koşmak zorundaydım. Eğer biraz bile yavaşlayacak olsam beni kovalayan adamlar tarafından ya öldürülecektim ya da öldürüleceğim bir mekana götürülecektim. Demem o ki, sonum her türlü topraktı.
Bu sefer sanki son şansımmış gibi hissettiren duygularımın içinde kaybolup gidiyordum ve korkum giderek artıyordu. Titreyen vücuduma eş zamanlı durmak bilmeyen koşuşumla nefes almak giderek zor bir hal aldığında yüzüme çarpan soğuk havayla tenim uyuşmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ABİS [bxb]
Rastgele"Göt!" Öfkenin, gözlerim üzerine çektiği koyu perdeye eş zamanlı yumruğumu hırsla sıkmış, önümde hissizce dikilir vaziyette, sert yüz hatlarından ödün vermeyen adamın suratına, güçlükle vurmuştum... Her cepheden duyduğum aynı tıkırtı seslerinin ar...