Selamın aleyküm, nasılsınız?
Bölümü daha iyi anlamak için bir önceki bölümü okumanızı tavsiye ederim...
İyi okumalar <33
"Tamam koç." Furkan kulağına götürdüğü telefonda Cemal ile görüşmekteyken dediklerini tek tek dinliyor, kafasını yerden kaldırmıyordu. "Bir de, o şuursuzlara söyle direkt eve gitsinler, daha fazla başınıza bela almanızı istemiyorum." Hoşnutsuzca söylenen Cemal'in gerginliği ve siniri az önceye kıyasla daha bir azaldığında Furkan huzursuz bir şekilde yerinde kıpırdanmış, "Söylerim koç." diyerek yanıtlamıştı.
Onun alışık olmayan bu tavrından dolayı rahatsız olmaya başlayan Cemal, derin bir soluk bıraktı dışarı. "Neyse dağılın, alacağım ben sizin ifadenizi haftaya. Kapat şimdi!" Koç bu seferlik, küfür etmekten beter bir azar çekmeyerek konuyu tehditkar bir edayla kestirip attığında Furkan onun böyle davranmasından dolayı birkaç saniye şaşkınlığa uğrasa da ağzını açamadan telefon yüzüne kapatılmıştı. "Ucuz yırttık." Diye mırıldanıp derin bir nefes aldığında elindeki telefonu ceketinin cebine yerleştirmişti.
Yaklaşık yarım saat önce Hüseyin'in sahaya girmesiyle son bulan kavgada iki takım birbirinden zorlukla ayrılarak yine Hüseyin tarafından uzun bir azara maruz kalmış, koçlarına haber verilmişti. Ekstra olarak Cemal'in takımına kızan Hüseyin, ilk rakip takımı sahadan çıkarıp onları eve göndermişti. Şimdiyse diğerleri halı sahanın önünde öylece ayakta durmaktayken takımın kaptanı olan Furkan, Cemal'in kendisini aramasıyla normale göre kısa ama etkili bir azar daha yemişti.
"Konuştun mu Cemal'le?" Halı sahayı kapatarak mekanından çıkan Hüseyin, biraz ilerisinde gördüğü Furkan'ın yanına yaklaşıp çatık kaşlarıyla direkt soru sorduğunda yüzü gözü morarıp kızaran Furkan ona dönmüş, gülümsemişti. "Konuştum abi, valla senden daha az azarladı hatta." Alaycı bir tınıyla söylenip ona atıfta bulunduğunda, "Yumuşak bile davrandım oğlum size. 21 kişi dalmışsınız birbirinize, kafes dövüşçüleri gibi. Buna dua edin siz." demişti Hüseyin, Furkan'ın yaralarına yüzünü buruşturarak bakarken.
"Abi sende kusura bakma, uğraştırdık seni de gece gece." Diye mahçupça sırıttı bu sefer Furkan. "Tamam la, anladık bin defa dedin aynı şeyi. Hadi, git şu zibidilere söyle eve geçsinler, yeter bu kadar serserilik. Ben gidiyorum, sizde yaylanmadan dağılın." Ağır abi raconuyla Furkan'ın omzuna hafifçe bir iki kez vuran Hüseyin, sözlerinin ardından hemen bir iki metre ötede duran takıma bakışlarını çevirip, "Lan yavru kurtlar, hadi Allah'a emanet olun!" demişti sert ve dalgacı bir sesle. "Tamam abi, iyi akşamlar." Furkan, yanından geçip giden Hüseyin'e cevap vererek tebessüm ettiğinde o da adımlarını arkadaşlarının olduğu yöne çevirerek hepsinin önünde durdu.
Furkan'ın Cemal ile konuşmasından bu yana sesleri çıkmayan takım, gergin ancak bir o kadar da sakin bir şekilde kaptanlarının ne diyeceğini bekliyordu. Onların suskun ve suçlu olduklarından kaynaklı huysuz ifadeleri Furkan'ın komiğine giderek gülümsemesine sebep olduğunda ise hepsinde anlık bir ferahlama hissi belirmişti. "Herhangi birinizde ciddi bir yara yok değil mi?" Furkan, ilk önce sorması gereken soruyu sorarak gözlerini üzerlerinde turlattığında Baran söze girmişti.
"Yok valla turp gibiyiz. Yani, biraz yüzümüz morardı ama geçer bir iki güne." Diyerek sanki hiç kavga etmemiş gibi rahatça konuştuğunda yanında duran Emir gözlerini devirdi. "Bak bak, artiste bak! Oğlum yüzünün hâlinden haberin yok herhalde. Üç kişiye daldın la psikopat. Kim öğretti sana bunları?" Sitemle karışık bir biçimde alay etmekte olan Emir'in dedikleri Baran'ın zihnine Mesut ve kavgalarını getirmekteyken kontrol dışı gülümseyerek omuz silkmişti sadece. Kesinlikle Mesut'tan almıştı bu özelliğini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ABİS [bxb]
Aléatoire"Göt!" Öfkenin, gözlerim üzerine çektiği koyu perdeye eş zamanlı yumruğumu hırsla sıkmış, önümde hissizce dikilir vaziyette, sert yüz hatlarından ödün vermeyen adamın suratına, güçlükle vurmuştum... Her cepheden duyduğum aynı tıkırtı seslerinin ar...