"Baran Akarca!" diye bağıran Cemal hocanın sesi zihnimde yankılandığında daldığım düşüncelerden sıyrılıp bana atılan topa gelişi güzel vursamda son anda direkten dönmüştü. Kulağımı çınlatan düdük sesiyle yüzümü ekşitip tedirgince koça bakmıştım. Gözleri 'buraya gel' dercesine baktığında derin bir iç çekip tempolu adımlarımı ona yöneltmiştim. Yanına geldiğimde ellerimi arkamda birleştirip söyleyeceklerini usulca bekledim.
"Aklın nerde senin? Oyuna odaklan! Forvet oyuncu olmana rağmen altı atışın kale dışında her yere gitti. Takımdaki oyuncuların koordinasyonunu bozduğun için antrenmandan sonra cezalısın!" yüksek sesle konuşan koç ellerini göğsünde birleştirip çenesiyle 'git' işareti yaptığında dudaklarımı büzmüş yedek kulübesine ilerlemiştim. Antrenmana odaklanamamamın suçu tabii ki Dicle'ydi. Dün akşam tekrar Ankara'ya dönen abim her zamanki gibi kendini bana alıştırıp gitmişti. Şerefsizdi işte...
Oturduğum yere iyice yayılıp geriye yaslanırken gözlerimi sahada koşuşturan takım arkadaşlarıma çevirdim. Orta sahada sol kanat oyuncusu Furkan, topu falsoyla Emir'e göndermesiyle kaleye koşturmuştu. Rahat atış yapacağı açıyı bulduğunda yerinde durup ayağını geriye gerindirecekken Mete'nin kayarak müdahalesiyle ikisi de yere düşmüştü. 'Evet, şimdi bitmiştik.'diye geçirir geçirmez sahayı kaplayan düdük sesiyle herkesin odağı koç olmuştu.
"Herkes cezalı! Kaptan, dizilin!" koçun bağırmasıyla yerimden kalkıp aceleyle yan yana sıralanan takım arkadaşlarımın yanına gittim. Furkan ve Uğur'un arasına geçtiğimde koç önümüze doğru yavaş ve sinirli adımlarıyla geliyorken herkes dimdik bir şekilde karşıya baktı. "Bugün yaptığınız onca hatanın bir bedeli olmalı değil mi?" korkutucu ve tehditkar ifadesiyle gözlerini suratlarımızda gezindiren koç eliyle düdüğünü kavradığında yutkundum. Başlıyoruz.
...
"İki yüz doksan dört, iki yüz doksan beş, iki yüz doksan altı..." diyen koç uyumlu bir şekilde çektiğimiz mekikleri sayıyordu. "Üç yüz!" demesiyle hepimiz yeşil çimenlere yığılmıştık. Sızlayan kollarımı hareket ettirmeyip dengesiz nefes alışverişlerimi düzene sokuyordum.
"Bir dakika dinlenin." net sesiyle bize acımadan yedek kulübesine gitmişti. Yerimden yavaşça doğrulup bağdaş kurmamla Uğur kafasını dizime koymuştu.
"Ah, çok yoruldum." sitem ederek olduğu yere iyice kurulmuştu. "Kalksana lan üstümden!" deyip kafasını iteklerken bana karşı direnmişti. Uğur'a gözlerini diken Furkan, uyarıcı bakışlarını üstüne saldığında yapmacık bir şekilde gülümseyen Uğur yerinden kalkıp ayaklanmıştı.
"Yemedik arkadaşını." alayla yaptığı asık suratına sırıtmıştım. Elini kalkmam için uzatan koruma mooduna girmiş Furkan'ın elini kavrayıp ayaklandım. "Teşekkürler, ana!" bilerek vurguladığım kelimelerle dudaklarını büzüp bana memnuniyetsizce bakmıştı. "Kes, eşek sıpası." deyip hafifçe tebessüm ettiğinde göz devirmiştim.
Koçun birkaç dakika sonunda hazırladığı iki parkura göz gezdirmiştim. Her zaman olduğu gibi bizi yoracağı belliydi. Takımın ikiye ayrılması sıranın sana daha çabuk gelmesi demekti. Karma bir biçimde ikiye bölündüğümüzde koçun düdüğüyle ilk sıradakiler başlamıştı. İkinci sırada olmanın verdiği nedensiz heyecan vücudumda gezinirken zevkle gülümsedim.
Parkurun sonundan dönen Mete bana iyice yaklaştığında sol bacağımı öne alıp sağ bacağımı geriye verdiğimde koşma pozisyonuna geçmiştim. Mete nefes nefese yanımdan geçtiğinde kulağımı dolduran düdükle koşmaya başlamıştım. Parkurun ilk aşaması antrenman merdivenlerini dengeli ve hızlı bir şekilde bitirip önümdeki çanaklı atlama engeline ilerledim. Sakin ve temkinle çubukların üstünden zıplayarak derin nefes alıp veriyordum. İkinci aşamayı da geçtiğimde sağımda bulunan topa gözlerimi diktim. Ayak içimle hafifçe iteklediğim topu önümdeki aralıklı hunilerin arasından kontrolü sağlayarak geçiyordum. Başlangıç çizgisi olan orta sahadan iyice uzaklaşıp kaleye yaklaştığımda yüzümde oluşan gülümsemeye engel olamamıştım. Küçük hunilerin sonunda iki üç metre sağ çaprazımda bulunan boş kaleye yeteri kadar yaklaştığımda sağ ayak içimle sertçe şut çekmiştim. Sol üst köşeden gol olduğunda, "Evet." deyip gaza gelmiştim. Zevkle arkamı dönüp orta sahaya doğru tempoyla koşmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ABİS [bxb]
Random"Göt!" Öfkenin, gözlerim üzerine çektiği koyu perdeye eş zamanlı yumruğumu hırsla sıkmış, önümde hissizce dikilir vaziyette, sert yüz hatlarından ödün vermeyen adamın suratına, güçlükle vurmuştum... Her cepheden duyduğum aynı tıkırtı seslerinin ar...