Selamın Aleyküm...
Nasılsınız?
İyi okumalar diliyorum.<33
-Boynunu saran elim yavaşça ensesinde ki saçlara ulaşıp sıkıca tutunurken diğer bir elim yapısını hissettiğim kaslı omzunun hemen biraz gerisinde yerini almıştı. Ayak uçlarımdayken bile zar zor yetiştiğim boyuyla çenem köprücük kemiğine denk gelirken, "Niye bu kadar geç kaldın?" diye boğukça sitem edip yüzümü omzuna gömmüştüm. Ellerimin hemen altında hissettiğim yapılı beden rahatlamamı sağlarken belime temas eden uzun parmakları sıkılığını arttırmıştı.
Parmak uçlarımda hissettiğim hızlı kalp atışlarım giderek azalan seslerle yatışırken burnuma dolan hoş, tanıdık kokunun güzelliğine kapılmıştım. Düzene giren nefes alış verişlerimin sesi kulaklarıma ulaşacak derecede gürültülüyken parmaklarımın arasındaki yumuşak saç tuta-Bir dakika lan ,ne oluyor?
Büyüyen irislerimle ne yaptığımın farkına vardığımda şaşkınlığımın kat be kat artmasıyla tüm kanım yüzüme sıçramış, afallamayı es geçerek hızla kendimi geri çekmiştim. Utançtan yanan kulaklarım ve ensemin sıcaklığı yavaş yavaş yükselmekteyken yaptığım salaklığın kendi içimde mantıklı bir nedenini arıyordum.
''K-kusura bakma,... b-bir an dengesizce davranıp kendime engel olamadı-'' yüzüne bakamadığım adama küstah ve haz etmeyen bir üslupla açıklamada bulunuyorken ansızın elinin çenemi kavramasıyla sözümü kesmişti. Yanağıma baskı uygulayan kemikli parmaklarıyla dudaklarım büzülürken kafamı sertçe yukarı kaldırarak dehşet saçan surat ifadesiyle gözlerime bakmaktaydı, koyu kahveleri.
''Sana arabadan çıkma dememiş miydim lan?'' yüksek çıkan sert, öfkeli sesiyle kafamı sarstığında irkilmiştim. İlk defa bu kadar sinirli olduğunu görmüyordum ama her zaman ki takındığı karamsar ifade oldukça korkutucuydu. Çatılan kaşlarımla kendimi geriye çekme çabasına giriştiğimde parmakları yanağımı daha çok kavrayarak yüzlerimiz arasındaki mesafeyi sıfırlayıp kulağıma eğildi. ''Yaşadığın için şanslısın.'' -
Bedenimi titreten soğukluk gecenin bu saatinde gelen uykumu yerle bir ediyordu. Göğsümde birleştirdiğim kollarımı iyice birbirine dolayıp ısınmaya çalışırken bulunduğum, taşlarla kaplı geniş alanda boş adımlar atıyor , etrafımı 'kimse geliyor mu?' diye kontrol ediyordum ama hala gelen kimse yoktu.
Bu soğuk havada beklediğim şahıslar gelmek bilmezken giydiğim siyah triko kazağın gazabına uğramıştım. Üzerime tamamen oturan kazak vücut hatlarımı fazlasıyla belli ediyordu. Tamam, sırf bu kıyafetlerimi bana gizli görevdeymişim hissi yarattığı için özellikle giymiş olabilirim ama nereden bilebilirdim ki, şehir merkezinden oldukça uzak bir yere gelip havanın bu kadar soğuk olacağını. Hem, ceketimi arabada bırakmıştım ve kilitli olan kapılardan dolayı alamıyordum.
Soğuk hava iyice tenimi uyuştururken kollarımı birbirine daha yakın tutup dışarı bir soluk bıraktım. Havaya karışan sıcak nefesim giderek göz önünden kaybolurken boş adımlarıma son verip yanına yanaştığım siyah arabanın bir iki adım gerisinde durdum.
Depodan 8, 9 metre uzak olan ön arazinin sonunda tek şeritli asfalt yolu kaplayan, arka arkaya dizilmiş büyük, siyah arabalar dururken etrafta benden başka kimse yoktu. Arabaya geçmemi tembihleyen Şükrü oldukça tehditkar bir aurasıyla üzerimde baskı kurarken itiraz etme gereği duymayıp dediklerini yapmıştım. Onlar ise sonradan gelen 3 tıra kendi mallarını ve Mithat'ın mallarını kontrol ederek büyük arabalara yükleyecek etrafı temizleyeceklerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ABİS [bxb]
Random"Göt!" Öfkenin, gözlerim üzerine çektiği koyu perdeye eş zamanlı yumruğumu hırsla sıkmış, önümde hissizce dikilir vaziyette, sert yüz hatlarından ödün vermeyen adamın suratına, güçlükle vurmuştum... Her cepheden duyduğum aynı tıkırtı seslerinin ar...