(Bir kitabın daha sonuna geldik. Final bölümündeyiz✌ Yarın Double 4 adında bommmmba gibi bir kitapla geliyorum. Birde bizim heykel kadar güzel olan çocuğumu Vernon'un kitabı gelecek. İki kitap da birbirinden güzel olacak. Sevgi ve ilginizi eksik etmeyin❤)
-5 yıl sonra-
-Annneeeee dedem bana elmalı şeker almış! Diye içeri girdi Sungjae. Koştu. Bahçedeki sandalyeye Heran'ın yanına oturdu. Ben de memur olarak atanmıştım. Müzelere yeni eşyalar gelirse gidip arkeolog olarak araştırmalar yapıyordum. Ama bugün evdeydim. Bugün homeofis çalışıyordum. Heran, babamın dileğini gerçekleştirmemde yardımcı olmuş bize bir erkek evlat doğurmuştu. Borçlar mı? Onlar geçen sene bitmişti. Evden çıktım ve bahçeye geçtim. Dosyaları masaya bırakıp Sungjae'yi kucağıma aldım.-Neredeydin sen?
-Jinjoo ile oynuyordum. Sonra dedem geldi.
-Aferin oğluma. Dedim ve anlına güzel bir öpücük bıraktım.
-Serseri! Diyen sese karşı başımı kapıya çevirdim. Jiseung gelmişti.
-İki kadeh devirelim mi?
-Homeofis çalışıyorum. Çıkamam.
-Eyy...pislik!
-Akşam geleceksiniz zaten. O zaman içeriz.
-Hayatım.
-Efendim.
-Sungjae'ye dikkat et. Biz Rae-i ile kumaşçıya gidecez.
-Peki.
-Hayatım.
-Efendim?
-Jinjoo'ya mukayet ol. Heran çıkalım. Diye Rae-i de çıktı ortaya. Heran'ı alıp gidince Jinjoo ve Sungjae birbirlerine sarıldılar. Benle Jiseung'da acı dolu gözlerle birbirimize baktık. Her şey bize kalmıştı. Biraz mola verdim ve beraber oturduk Jiseung ile.
-O piç geri dönmüş. Jinjoo'yu istiyor.
-Ne?
-Jinjoo'nun biyolojik babası. Jinjoo ile görüşmek istiyor.
-Ne yapacaksınız?
-Rae-i ile tartıştık. Kaçıp gidelim diyor. Ben de gidemem dedim. Atıştık. Uzaklaştırma kararı çıkardık. Şimdi ne yapacaz bilmiyorum.
-Babanın avukat olan arkadaşına söylesene iki güne halleder.
-Tam da onu soracaktım. Ondan yardım istersem ailem de duyacak. O yüzden tereddütteyim.
-Saçmalama. Ailenden saklaman çok saçma. Belki daha büyük yardımları dokunur.
-Diyorsun.
-Diyorum. Dedim. Başını tamam anlamında salladı. Sungjae koşup kucağıma atladı.
-Omo! Ne oldu be?
-Baba kulağına bir şey söyleyeceğim.
-Söyle. Dedim ve kulağımı yaklaştırdım.
-Ben Jinjoo'yu öptüm. Diye fısıltadı. Gözlerim kocaman açıldı. Ama Jiseung da duymuştu.
-Yha serseri! Oğluna sahip çık!
-Sungjae neden?
-Çünkü Jinjoo güzel. Dediğinde istemsizce kaşlarım kalkmıştı. Jiseung da gülme krizine girmişti.
-İşe bak! Anne babasından daha cesur çıktı! Dedi ve yıkıla yıkıla güldü. Donup kalmıştım. Gülersem iyi bir şey yaptığını sanacaktı. Kızarsam da olmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RİNG: CEMETERY
TerrorUyuyakaldığım sandalyede gözümü o korkunç ses ile açtım. "Ching ching ching" o zilin sesi. Korku ile titredim. Yani...yaşıyor muydu? Kim? Arkamdaki onca mezarlıktan hangisi? NOT: 1880'Lİ YILLARDA MEZARLIKLARA ZİL TAKILIRDI. ÖLMEDEN GÖMÜLEN, ÖLDÜĞÜ S...