Bugün beşinci senemin ilk günü, yaşlılar gibi konuşmaktan hoşlanmam ama zaman gerçekten de su gibi akıp geçiyor.Çapulcularla tekrar kompartımanda eğlenmek harikaydı. Birbirimize tatilimizi anlattıktan sonra haritayı tamamlamakta anlaştık, bu hafta içinde biteceğine eminim.
Sirius saçlarını iyice uzatıp toplamaya başlamıştı, Remus tamamen melek görünümlü sinsi öğrenci olmuştu ve Peter da biraz kilo vermişti. Ben ise... biraz boyum uzadı ama onun dışında sanırım aynıyım. Kendimdeki değişimleri nasıl anlayabilirim ki zaten?
Trende Regulusla karşılaşamadım ama onun yerine Evans beni buldu. Günlük, nasıl anlatacağımı bilmiyorum. Berbattı. Gerçekten. Yeni sene açılışı böyle olsun istemezdim.
Kompartıman kapımız tıklandıktan sonra hızlıca açıldı, biri sarışın biri kızıl iki kızla gülüşmelerimiz bıçak gibi kesildi. Marlene ve Evans. Harika.
Neden geldiklerini anlamak için onlara bakarken Evans bana bakmaya başladı, o bana bakınca ben de Marlene yerine ona bakmaya başladım ve neden geldiklerini sordum.
Aniden Evans sinirden çıldırmış gibi görünerek her şeyi üstüme alınmamamı, benim için hiçbir şey yapmadığını ve Remus için geldiklerini tek nefeste söyleyerek kıpkırmızı kesildi. Burnundan öfkeli nefesler alırken Marlene onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Ben de kısık bir sesle " Kendi kafasında kurup kurup cevaplıyor, ben bunları mı sordum? " dedim ama sanırım yeterince kısık konuşmamışım. Remus ve Marlene, Evans'ı zorla koridora çıkardılar.
Bu kızın sorunları var.
Kapının kapanmasıyla Sirius ve Peter kahkahalara boğulurken hiçbir tepki veremedim. Bu Evans gerçekten de garip kız.
Remus'un tren neredeyse vardığında yanımıza gelmesiyle birlikte giyindik ve şölen için hızlıca ilerledik. Slytherin masasında oturan Regulus'u gördüğümde onu ne kadar özlediğimi ilk defa bu kadar net fark ettim.
Bir süre sonra kalbimin atışı kulaklarımı uğuldatırken çocuklara doyduğumu söyleyerek kalkıp ve hızla oradan çıkarak sütunların arkasında karanlık bir köşeye çekildim. Birkaç dakikanın ardından Regulus da koridora adımladığında kendimden beklemediğim bir hızla onu yakaladım, ikimizi de karanlığa gömdüm.
Bir süre hiçbir şey demeden birbirimize sarıldık. Boyu uzamış ve vücudunun o tatlı kokusu baskınlaşmıştı, kollarının tutuşu bile daha kuvvetliydi. Dudaklarını sertçe çeneme bastırdığında ben de dudaklarını yakaladım, elimi boynuna sararak onu duvara yasladım.
Ayrıldığımızda nefes nefese gözlerime baktı. O ne görüyordu bilmiyorum fakat ben uçsuz bucaksız yıldızlı bir grilik görüyordum. İzlemeye doyulamayacak bir manzara. Gözlerimi sıkıca kapatıp açarak kendime gelmeye çalıştım, bir adım geri çekildim. Regulus da ayrılık vakti geldiğini anlamıştı, güzel dudakları hafifçe aşağıya büküldüğünde seyrek benlerle süslü yanağını okşadım.
El çabukluğuyla kravatım, gözlüğüm ve saçımı düzelterek beni güldürdü. Birbirimize iyi geceler dileyerek ayrıldık.
Şuan Gryffindor Kulesi'nde Çapulcularla aynı odada olmak ve bu güzel anları yazabilmek beni mutlu ediyor.
Şanslı hissediyorum.
merhaba arkadaslar, bir yıldır bölüm atmamistim... (minik espriler)
41. bölüme geldik 41 kere maşallah gercekten
lutfen bol bol yorum yapalim👉🏻👈🏻😄
sizleri seviyorum asklarim umarim bölümü begenmissinizdir
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DIARY OF THE DEER | jegulus
FanficJames Potter'ın günlüğünde saklı kalmış bir aşk hikayesi. Herkes Lily Evans'a aşık olduğumu düşünüyor ve bunu nasıl düzelteceğimi bilmiyorum. Bazen düşünmeden edemiyorum; belki de bu yalana inanmaları daha iyidir. james potter + regulus black a...