Anne ve babamın imalı bakışları altında geçen bir on beş günün ardından arada karıştırsam da çalmaya hazırdım. Sakin olmalı ve notaları unutmamalıydım, iki hafta durmadan söylediğim için sesim de alışmıştı. Kompartımanda çocuklar da gayet etkilenmiş hatta Sirius bana Regulus'u bırakıp ona gitmem teklifini yapmıştı.Tüm bunlar gösteriyordu ki gerçekten hazırdım! Yani, sanırım...
Gitar çantamın fermuarıyla gergince oynarken ay ışığıyla aydınlanan köşede durmaya devam ettim. Sessizlik büyüsü yaptığım gözden uzak köşe gece buluşmamız için idealdi, ardından ben de gitar çalacak ve daha da güzelleştirecektim. Evet, paniklemeye gerek yoktu. James Potter, bunun üstesinden gelebilirdi. Regulus'u etkilemeliydim.
Regulus umarım etkilenirdi.
Gergince dişlediğim dudaklarım belime dolanan kollarla serbest kalırken ona doğru döndüm. Sarıldım ve yanağını öptüm. Benden birkaç santim kısa bedeni parmak ucunda yükselerek şakağıma dudaklarını yasladı, kaldırdığı çenesiyle saçıma sürten burnu bir süre oradan ayrılmadı.
" Beni bu kadar özleyeceğini tahmin etmemiştim, ufaklık. " Alaylı sesimle hızla geri çekildi.
" Aramızda sadece bir yaş var, sersem, ve bana hiç yazmazsan elbette seni özlerim! "
Karışan kafamla ona baktım. " Ama... ama sen de bana yazmadın ki? "
Kaşlarını çatarak dik dik baktı. " Konumuz bu mu, James? " Dudaklarımı susmak için dişledim. O kelimeyi söylememeliydim. Hayır, hayır, hayır, yapma, hayır, hayı-
" Evet. "
Suratı kasılırken kavgaya hazır yüzü kendini göstermişti. Telaşla elinden tutarak çekiştirip pencere önüne oturttum. " Sana yazamadım çünkü çok özel bir hediye hazırladım. Öğrenmek için çok uğraştım, umarım hoşuna gider, Reg. "
Merakla bana bakmaya başlarken çıkardığım gitarla durakladı. Asamı kenara bırakıp gitarı kucağıma yerkeştirirken Regulus tamamen şaşkındı. " Büyüyle çalmayacaksın... yani, öğrendin mi? Vay canına! Harikasın, James! "
Övgüyle yüzüm kızarıp ağzımdan hehe tarzı kısa bir gülüş çıktığında hızla elimi tellere yerleştirdim. Tamam, hatırlıyordum, sorun yoktu, her şey yolunda. Devam, James.
Parmaklarımın değmesiyle ortalığı sesler doldururken kirpiklerimin altından ona baktım. Yerinde dikleşmiş bir halde tellere dokunan parmaklarıma bakıyordu, tamamen odaklanmıştı. Sözlere girdiğimde gözlerini kapattı, memnun yüzü bana özgüven verdi.
Biriktirdiğim tüm aşkı harcadım,
biz her zaman kaybedilen bir oyunduk.Sözler bir anlığa Sirius'un sözleriyle şekillenmiş geleceği aklıma soktu. Regulus gerçekten de bir Ölüm Yiyen olur muydu?
Kaybedilen bir oyuna bağımlı oldum.
Tek bildiğim, seni sevmenin kaybedilen bir
oyun olduğu.Biz kaybedilen bir oyun falan değildik, bu sadece duygusal bir şarkıydı. Aptallaşmamalıydım. Regulus'u sevmek kazanılan bir oyundu.
Bizden vazgeçiyorum, üstesinden gelemem.
Başlamadan sonunu gördüm.
Seni sevmek, kaybedilen bir oyun.Derin bir nefes vererek başımı kaldırdığımda gözleri nemli Regulus kesinlikle görmeyi beklemediğim bir şeydi. Bir anlık donup kalmadan sonra hızla ona uzandım. " Regulus, neden ağlıyorsun? O kadar mı kötüydü? "
Hızla karşı çıktı. " Hayır, sadece... güzeldi. Beni düşündürdü. "
" Ne hakkında düşündürdü? " Kaşlarımı çatarak sorduğum soru vahşice yakama yapışmasıyla kesildi. " Bunun bir ayrılık şarkısı olup olmadığı hakkında. "
" Elbette değil! "
umarım cringe olmamistir
bence guzel oldu, bekledigimden iyi yazdim yaniumarim begenirsiniz asklarim iyi okumalar
VE medyadaki edit bana ait😌 sokka&yue shipleyen var mi aranizda?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DIARY OF THE DEER | jegulus
FanfictionJames Potter'ın günlüğünde saklı kalmış bir aşk hikayesi. Herkes Lily Evans'a aşık olduğumu düşünüyor ve bunu nasıl düzelteceğimi bilmiyorum. Bazen düşünmeden edemiyorum; belki de bu yalana inanmaları daha iyidir. james potter + regulus black a...