GİRİŞ

198 45 31
                                    

Gürültü.

Dans etmekten haz alan insanlar.

Nefes alışverişleri.

Artan sıcaklık.

Ve sonsuz bir karanlık...

"Onu öldürmüşler"dedi babaannem.Ufaklık gözyaşlarını tutamadı."Ne yapacağız"dedi."Nasıl devam edeceğiz"diyerek kollarıma yapıştı.Şoktaydım.İçim yanıyordu ama güçlü görünmek zorundaydım.

Telefonum titredi.

Bilinmeyen bir numara.

Açtım.

Ve duyacaklarım için derin bir nefes aldım.

"Kapıyı aç"dedi telefonun içindeki ses.Sorgulamadan kapıyı açtım."İşte bu da benim sana bir sürprizim"dedi ve telefonu kapattı.Oradaydı.Kanlar içinde karşımda yatıyordu.Arkamdaki sesler inanamıyormuş gibi,sadece tek bir kelime fısıldıyordu...

Karşımda kanlar içinde yatan babamın yanına yanaştım.İki bacağımın üstüne çöktün.Derin bir nefes aldım.

Çaresizliği hissettim.

Mosmor olmuştu.Elimi kalbine götürdüm atmasını umarak...

Atmıyordu.

Atmasını istiyordum.Keşke bir şeyler yapabilseydim.Ama keşkeler bana bir sonuç vermiyordu.

Elimi kalbinden çekip,elini tuttum.

Gözlerimi kapattım.

"Neden"dedim."Neden gittin".

"Ona ne oldu"dedi ufaklık.

"O melek oldu"diyebildim.

Sonrası ne mi?

Sonrası tükenmişlik.

Bitmişlik.

Çaresizlik.

O da gitmişti.

Onu da koruyamamıştım.

Ne yapacağımı bilmiyordum belki ama,bir yemin içmiştim.

Kanını yerde bırakmayacaktım.

Onları koruyacaktım.

Melek olmalarına izin vermeyecektim...

*****

Kahvaltı hazırlamak için 08:30'da uyandım.Aydagül'ün en sevdiği pankeklerden hazırlamıştım.Aydagül tiyatroculuk okuyordu.Bugün büyük ihtimal her zaman,geç saatlere kadar çalıştığı gibi çalısacaktı.Artık yüzünü göremez olmuştum meleğimin.Çok çalışkandı,ve cidden onunla gurur duyuyordum.

Kahvaltıyı hazırladığımda saat dokuz'a yaklaşıyordu.Miniğimi uyandırmak için odasına koştum.

Odasının kapısını açtığımda her zamanki gibi onun büyüleyici yüzünü gördüm ilk olarak.

Dalgalı siyah saçları yatağına dökülmüştü.Siyah saç onun kağıt gibi tenine öyle yakışıyordu ki.

Hemen yanına koşup onu kolundan dürttüm.

"Hadi kalk miniğim"dedim ve yavaşça gözlerini açtı.

"Hadi ama abla,21 yaşına geldim.Ne miniği?"dedi.

Bende ona cevap olarak;

"Benim gözümde hala küçüksün.Elini yüzünü yıka da kahvaltıya gel."dedim.

"Pankek mi?"diye sordu tahmin edercesine.

"Evet."dedim.Yanağımdan öpüp,lavaboya gitmek için yerinden kalktı.

Bende mutfağa doğru ilerledim.Birde ne göreyim,Kraliçemiz ayaklanmış.

"Ooo bakıyorum uyanmışız."dedim.

"Alıştınız değil mi böyle şeyler yemeye.Sabah sabah şekerli krep de neyin nesi?"dedi.

Söylediği şeye istemsizce güldüm.

"Of Nefise sultan anlamayacakşın değil mi hiç bizi."diye mırıldandım.

"Duydum söylediklerini"dedi.

"O zaman bende sana sorayım.Sabah sabah gözleme de neyin nesi?" dedim.

"Kahvaltıda güzel gidiyor.İtiraz etme bakayım otur yerine."diyince ellerimi havaya kaldırıp "Peki"dedim.

Masaya doğru ilerledim.Yerime oturduğumda kafam,karşımda bir zamanlar dolu olan,fakat şimdi boş duran o iki sandalyeye takıldı.Bir anda aklım geçmişe gitti.Ve o gün,o gece içtiğim yemine...

Sevgili Okurum.Digerkitabımı silmek zorunda kaldım.Kadına şiddetle alakalı olan Karanlık Gece kitabımı..

Kapak tasarımı👉nurella225

DAVA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin