7.Bölüm

56 19 2
                                    

Yine merhabalar sevgili okurlarım:)

Bu sefer direkt bölüme geçelim

                             ***

Neden birilerini haksız çıkardığımda bu kadar keyif alıyordum ?

Neden onların benden nefret ettiklerini gördükçe o güçlü kız imajı bedenime yerleşiyordu?

Neden kan gördükçe onunla sabahlara kadar dans edip,yıkanasım geliyordu?

Bunların benim hayatımda hiçbir cevabı yoktu...

Kalan masadaki boşları toplarken birisinin "Nihal Gültekin" diye seslendiğini duydum.Etrafıma bakındım ve o tanıdık gelen sesin 3 masa öteden geldiğini farkettim..

Oydu...

Gelmişti...

Şu andan itibaren hergün kanların içinde olacağıma ikna etmişti beni...

Evet kabusumu genişleten biri daha girmişti  hayatıma...

Bilmiyordum...

Bir katilin kanıyla yıkanabilecekmiydim?

O kişi Cevdet Karadağ ise tabiki böyle bir şey söz konusu olamayacaktı...

Olduğum yerde adeta bir heykel misali dikilirken başım dönmeye başladı bir anda.Etrafımda onun sesi yankılandı.Yavaş adımlarla yanına doğru ilerlemeye çalıştım.Bedenim beni geri dönmeye  çağırıyordu.Aldırmadım...

Yine her zaman yaptığım gibi büyük bir kararlılıkla yürüdüm yanına...

Masanın başına geldiğimde yüzüne bir gülümseme yerleşti.Ama bu gülüş,Acının iç sesiydi aslında.Bu gülüş kötü şeyler olacağının habercisiydi...

"Oooo Nihal hanım"dedi o ses.

"Niye geldin?"diye sordum.

Böyle sorumu olur Nihal? Adamın amacı belli değilmiydi zaten?Hayatını mahvetmeye geldi.Al sana cevap.Aaa

Büyük bir kahkaha attı.

"Ahahahaha ciddimisin sen?" dedi ve sıkıntılı bir nefes verip  devam etti ."Önümüzdeki zamanlarda görürsünüz o zaman Nihal hanım"dedi.

Ve işte düşündüğüm gibi...

Ağlayacak gibi duruyordum.

Boşalmaya ihtiyacım vardı belkide...

Belkide,bir şelale gibi akmaya ihtiyacım vardı...

"Sen birşey yapamayacaksın Cevdet Karadağ!Ne bana ,ne de aileme.Çünkü sen bir hiçsin.Yeri belirsiz olan bir kara delik gibi.Bir gün gelecek,yalvaracaksın bana!Ama ben senin yalvarışlarına inan hiç aldırmayacağım.Paranda fayda etmeyecek sana.
Beş kuruşsuz öleceksin.Kimse olmayacak yanında.Ve o gün sen benim ayaklarıma kapanacaksın."Beni öldürme"diye.."

"Ahahaha! Bir zamanlar kurşun seslerinden korkup babasının arkasına saklanan Nihal'mi söylüyor bunları? Cidden komik bir kız olmuşsun sen."

"Geçmiş...Bir zamanlar sizde karınızın arkasına saklanıyordunuz Cevdet bey hatırlatırım."

"Görüşmek üzere" diyip kalktı masadan.

"Görüşmemek üzere" diye fısıldadım arkasından...

Bugün daha fazla çalışacak halde değildim.Patronumuz Caner beyin odasına doğru ilerledim ve kapıyı tıklattım.

İçeriden "Gir" diye bir ses duyduğumda içeri girdim.

"Dinliyorum Nihal"

"Biliyorum Caner bey bu ara işlerimi çok aksattım.Bunun içn sizden özür diliyorum.Ama inanın çok zor zamanlardan geçiyorum.Lafı fazla uzatmayacağım.Bugün ve yarın için sizden izin istiyorum.Size söz veriyorumki fazladan mesai yaparım ama bu iki günlük izin benim için cidden çok önemli."

"Tamam" dedi Caner bey

Ne yani bukadar kolaymı?

İşlerimi bu ara çok aksatmıştım.Ve karşımdaki adamın cidden ayaklarına kapanıp ona ne kadar minettar olduğumu söyleyebilirdim.

Ama sadece "Teşekkür ederim" diyip odadan çıktım.Çantamı almak için dolabımın yanına doğru ilerledim.Çantamı aldım ve arabama doğru ilerledim.Eve gidecektim.

Yaklaşık yarım saat sonra evdeydim.Babaannem evde yoktu.Sanırım yan komşumuz Belma hanımın yanına gitmişti.Ayda ise  okuldan henüz dönmemiş olmalıydı.Hemen odama çıkıp üstümü değiştirdim.Daha sonra aşağıya inip yiyecek bir şeyler hazırlamaya başladım.

Hemen bir krep hamuru çırptım.Sonrasında krepleri hazırlayıp , büyükçe bir boy servis  tabağına aldım.Krepleri masaya yerleştirirken zil çaldı.Kapıya doğru yöneldim.Ayda gelmişti.

"Oooo Nihal hanım döktürmüşüz"

"Abartma Ayda sadece krep yaptım."

"Yaa olsun bide çay demleriz.Hem karnımda acıkmıştı."

"Tamam o zaman sen git bir üstünü değiştir.Elini yüzünü yıka.Bende çay suyu koyayım."

"Anlaştık kaptan." diyip odasına çıktı Ayda.

Bende hemen bir çay suyu koydum.

Ayda aşağıya indiğinde ben çayı demliyordum.

"Sen niye keyifsizsin?Ne oldu yine?" diye sordu Ayda.

"Yooo normalim.Keyifsiz filan değilim yani.Sadece biraz yorgunum canım"dedim karşılık olarak bende.

Ve bir kez daha o kelimeler dilimden dökülürken o yorgunluğun sonsuza dek geçmiyeceğini hissettim...

Sanki

Hiç

Geçmeyecekmiş gibi...

Hayat dediğimiz şey yegane bir yeteneksizliğe sahipti bence.Mesela bir anda karşınıza hiç olmadık,beklenmedik insanlar yada beklenmedik eylemler çıkarabilirdi.Bir an yıldızınız parlıyorsa bir kibrit gibi aynı anda sönebilirdi...

"Ama hayatta acı çekmeden yaşanmaz." dediğinizi duyar gibiyim.Bu sözünüze katılıyorum.Aslında geçmiş yaşantımızda yaşanılan olaylar,çektiğimiz acılar ve dökülen gözyaşları gelecek yaşantımızın bir bir fay hatlarını döşüyordu...

"Peki,öyle diyorsan" dedi Ayda.

"Öyle,öyle.Hadi otur masaya bende çayı getireyim."dedim.

Ayda o sırada iki tane bardak alıp masaya koydu.Bende demliği masanın üzerine taşıdım ve birer bardak çay koydum.

İkimizde sofraya oturduk.
"Ay parçası az yavaş ye! Önünden kaçıran yok ya."dedim Aydanın normalin üstü bir hızla krepleri yediğini fark edince.

"Abla yavaşım zaten ya karışma koca kız oldum ben.Nasıl yiyeceğimi biliyorum elbet."

"Oblo yovoşom zoton yo koroşmo koco koz oldom bon.Nosol yoyocoğomo boloyorom olbot." diye Ayda'nın taklidini yapınca ikimizde kendimizi gülmekten alamadık.

Sadece düşünüyordum.Hep böyle devam edermiydi.Zaman bir anda tüm kötü şeyleri alıp götürürmüydü hayatlardan.

Bilmiyordum.Sadece bir gün hepimizin yüzünden birer birer bu gülümsemer silinecekti tek bildiğim şey buydu sanırım.Ve ben bazen bu gülümsemelerin ilk benden silinmesini isterken bazende en son olmayı diliyordum.İlk olursam koruyamazdım.Son olursam da benim gülüşlerimi de onlarla beraber silmelerini isterdim sanırım.

Ama korkunun bedenimi dans ettirmesine izin vermeyecektim.

Şarkı bitti

Onlar acılarıyla dans ederken,

Ben kendi kanımla dans ediyordum.

Şarkının sonuna gelmemize rağmen...

Ama bu beni korkutmayacaktı.

Akan kanın içine oturdum ve gökyüzünü izledim...




        

DAVA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin