Sabah gözlerimi annemin bağırışları ile açtım. Odamın kapısını kilitlemiştim ve annem de kapıya vura vura bağırıyordu.
" Hyejin çabuk kalk ve salona gel. 10 dakika içinde salona gelmezsen sakladığın aburcuburlar Soobin'in elinde olacak." dediğinde sesler kesildi ve ayak sesleri uzaklaşmıştı.
Hızlıca yatağımdan kalkıp kapıyı açmış ve banyoya gidip yüzümü gelişigüzel yıkamıştım. Tekrardan odama gelip giyindim ve gözlüğümü taktım.
"Sakladığım aburcuburlar derken?" dediğimde jeton daha yeni düşmüştü. Ama ben onları çok gizli bir yere saklamıştım. Hem beni niye salona çağırıyor ki. Hemen hızlı bir şekilde odamdan çıkıp salona gittim. Annem ve yanında da bizim sınıftan Namjoon duruyordu .
" Kızım arkadaşın sana bir şey soracakmış."
Annemi hayatımda hiç bu kadar nazik görmemiştim. Bunları düşünürken annem çoktan mutfağa gitmişti bile.
Namjoon'a baktığımda gülmemek için başka yerlere bakıyor ve dudaklarını birbirine bastırıyordu.
" Evet Namjoon seni dinliyorum." deyip konuyu başka yerlere getirmeye çalışıyordum çünkü neye güldüğünü gayet iyi biliyordum.
Annemin bana bağırışını.
"Dün okula gelemedim, biliyorsun. Şey ödev var mı diye sormaya geldim." demişti çekingen tavrıyla.
"Hey, utanmana gerek yok. Hemen getiriyorum. Burada bekle." deyip koşarak odama çıkmıştım. Sonuçta çocuğu orada bekletemezdim.
Hızlıca birkaç kitabımı elime alıp salona gittim. Kitapları salonun ortasındaki sehpaya koydum ve hangi sayfaların ödev olduğunu ona anlatmaya başladım. O da elindeki not defterine söylediklerimi yazıyordu. Bitirdiğimde teşekkür etti ve pazartesi günü görüşeceğimize dair birkaç şey söyleyip gitti.
Ben de mutfağa annemin yanına gittim ve kahvaltıyı hazırlamadığını gördüm. Hatta yüzünde bir sırıtma vardı.
"Anne kendi kendine niye gülüyorsun? Hem kahvaltı niye hazırlamadın o kadar açım ki..." dediğimde annemin cevabına o kadar şaşırmıştım ki.
" Kızım öğle oldu ne kahvaltısından bahsediyorsun sen. Hem şu çocuk çok yakışıklıymış. Yakışıyorsunuz da."
Annem ne saçmalıyordu böyle?!
" Anne saçmalama! Onla arkadaştan öte olamayız anlıyor musun? Zaten beni hiç kimse bu kiloyla, çirkinliğimle sevemez! Bir daha böyle şeyleri aklından bile geçirme!!!" dediğimde gözlerim dolmuştu.
Annemin bana bir şey demesine kalmadan koşa koşa odama çıktım ve kapıyı kilitledim. Yatağıma oturdum ve gözyaşlarıma hakim olamadan hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.
Benim sorunum sevgilimin olmaması değildi, -ki zaten istemiyordum- asıl ağlama sebebim okulda çirkinliğim, kilom ve fazla çalışkan bir öğrenci -kısacası inek- olduğum için okulda dalga geçilmem ve beni dışlamalarıydı. Sırf diğer kızlar gibi güzel olamadığım için zorbaların hedefi ben oluyordum. Asıl dalga geçen de kızlar oluyordu. Hatta okuldan bir çocuk vardı ve baya yakışıklıydı. Nasıl olduysa ona aşık olmuştum ve ona gidip açılmıştım. Yapmaz olaydım ki çocuk benle dalga geçmişti. O zaman gururum o kadar çok kırılmıştı ki 1 gün boyunca odamdan çıkmamıştım ve ne annem ne de ağabeyimle konuşmuştum.
Ama odamda kaldığım iyi olmuştu çünkü annem ve ağabeyim okulda zorbalık gördüğümü bilmiyordu ve ağlamamı görsünler istememiştim.
Namjoon'un da benden başka arkadaşı yoktu. Çünkü o da inek ve çirkin -bana göre değil- olduğu için dışlanıyordu. O benim en iyi arkadaşımdı. Gerçi ondan başka arkadaşım yoktu da...
Tahminim bir yarim saat kadar ağlamıştım. Kapının çalınmasıyla birlikte annemin sesi duyulmuştu.
"Kızım biraz konuşalım mı?"
"Anne beni rahat bırakır mısın?"
"Tamam. Kendini ne zaman iyi hissettiğinde yanıma gel tamam mı?"
"Tamam."
Bugün kafamı dağıtmam gerekiyordu yoksa kafayı yiyecektim. Elime gitarımı alıp tam şarkı söyleyecekken telefonum çalmıştı. Kimin aradığına bakınca o kadar şaşırmıştım ki...
Acaba kim aradı. Bu arada yanlış anlaşılmasın Namjoon ve Hwasa'yı shiplemiyorum. Sadece kitapta yer alıyor ve azıcık yakıştırıyor olabilirim. Ama shipleme yok. Belki sürpriz bir şeyler yapabilirim.
Size nasıl çirkin diyorlar anlamıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARIA
FanficKusura bakmayın doğru düzgün açıklama bulamadım djoıfkmafıaofj. Bence okursanız anlarsınız. Wheesa real amk.