Asel'in Ağzından:
Kulağıma eğilip, "Senden vazgeçtiğim gün ölümüm olsun," diye fısıldayınca kaşlarımı çatıp, yeşil gözlerimi gözlerine sabitledim.
"Şşş çarparım ha ağzına ne o ölümüm olsun falan?" deyince sırıtıp başıma minik bir buse kondurdu. "Dolunay nasıl?" diye sorunca iç çektim.
"Saçları dökülüyor. Hem de çok fazla."
"Niye? hastalığıyla bir alakası var mı?"
"Bilmiyorum ama bence fazla üzüldüğü ve vitaminleri düzgün almadığı için olabilir," dedim.
"Salak mı bu kız? Bayılma riski çok yüksek," deyip devam etti. "Nerde bu vitaminleri?"
"Çantamın içinde."
"Çantan nerde?" diye sorunca parmağımla Dolunay'ın yanında duran çantamı işaret ettim. Ayağa kalkıp çantamı aldı ve yanıma gelip, çantayı kucağıma bıraktı. "İlaçlarını çıkar," deyince elimi çantanın içine batırdım ve tüm ilaçları çıkardım. Bir şişe suyu da eline verip çantanın fermuarını çektim.
Mert, Dolunay'ın yanına gidip avcundaki ilaçları ona uzattı. "Mert istemiyorum. İyiyim ben."
"Dolunay bu vitaminleri alman gerek!" Diyen Mert'e çevirdim bakışlarımı.
Aynur teyze, Mert'i onayladığını dile getirerek, "Evet Dolunaycım. Lütfen," dedi.
Dolunay ilaçları, Mert'in elinden alıp tek tek ağzına attı. En sonda da biraz daha su içip şişenin ağzını kapatınca Mert geri yanıma gelip koltuğunun altına aldı, minik bedenimi...
***
Rüzgar'ın durumunun iyiye gitmesinin verdiği huzurla Dolunay ile birbirimize bakıp gülümsedik. Hepimiz Rüzgar'ı görmüştük ve bu o kadar iyi gelmişti ki... Telefonum çalmaya başlayınca Mert'in yanından kalkıp çantanın içindeki telefonumu çıkarttım. Arayanın annem olduğunu görünce telefonu kulağıma götürdüm.
"Efendim annecim?"
"Nasılsınız kızım?" diye sorunca, "İyiyiz annem. Merak etme," dedim.
"Rüzgar nasıl? Dolunay nasıl?"
"Rüzgar gözlerini açtı," deyince annemin sevinç çığlıkları kulağımı delip geçmişti.
"Ah şükürler olsun Rabbim. Peki Aynur nasıl? Telefonu ona versene," deyince "Tamam," diyerek onayladım.
Telefonu kulağımdan çekip Aynur teyzeye uzattım. "Annem seninle konuşmak istiyor, Aynur teyze."
Telefonu elimden alıp kulağına götürdü.
"İyi olmaya çalışıyoruz canım. Sen nasılsın?"
...
"Çok sağol sorduğun için, kendine iyi bak."
...
"Peki canım."
...
"İnşallah, Rabbim kısmet ederse."
...
"Tamam canım, görüşürüz," deyip telefonu bana uzattı. Arama son bulunca telefonumu çantama geri atıp, Dolunay'ın yanına gittim. Kollarımın arasına alıp sıkıca sardım onu. Tıpkı bir yavru kedi edasıyla kendini büzünce saçlarının arasına bir tane öpücük kondurdum. "Bu yavru kedi, birazcık deniz havası almaya ne der acaba?" Diye sordum.
"Yok der, o yavru kedi."
"Nedenmiş o?"
"Çünkü yavru kedi deniz havasını, Rüzgar'ı uyanınca almak istiyor."
"Peki bakalım öyle olsun," deyip ısrar etmedim.
Yaklaşık yarım saat sonra Dolunay'ın yüzünün rengi değiştiğini farkedince Aynur teyze'nin yanına gidip sessizce konuştum. "Dolunay'ın yüzünün rengi değişti sanki, baksana?"
Aynur teyze de farketmiş olacak ki ayağa kalkıp Dolunay'ın yanına gitti. "Kızım iyi misin?"
Dolunay kafasını yavaşça kaldırıp Aynur teyzeye baktı. Kafasını 'evet' anlamında salladı. "Asel'le lavaboya gidin bi elini yüzünü yıka, iyi değilsin sen," deyince hemen ayağa kalkıp Dolunay'in yanına gittim ve koluna girip ayağa kaldırdım. Lavaboya doğru yürümeye başladık...
Dolunay elini yüzünü yıkarken bende saçımı düzelttim.
Dolunay'ın Ağzından:
Elimi yüzümü yıkarken ani gelen öksürükle, öksürmeye başladım. Ağzımdan kan gelince gözlerimi kocaman açıp kana baktım. Noluyordu? Asel'in görüp endişelenmemesi için hemen su vurup temizlenmesini sağladım kanın.
Asel'de saçını bağlayınca lavabodan çıktık. 2 gündür ara ara ağrıyan göğsüm, şimdi de ağrımaya başlamıştı. Çaktırmamaya çalışıp diğerlerinin yanına gittik ve oturduk. Öksürmeye başlayınca Mert yanında duran su dolu şişeyi bana doğru uzattı. Şişeyi elinden alıp içtim ve öksürüğümün hafiflemesini sağladım.
Bahçeye çıkmak için ayağa kalkınca başım dönmeye başladı. Bir süre baş dönmemin geçmesini bekledim ve yürümeye başladım. Melih, "Nereye?" Diye sorunca "Bahçeye," diye cevap verdim.
"Bende geliyorum," deyip ayağa kalkınca kolundan tuttum. "Yalnız olmak istiyorum, Melih." Dedim ve yürümeye devam ettim. Arkamı dönüp Melih'e bakınca tekrardan yerine oturduğunu görünce önüme döndüm.
Bahçeye inince bir banka oturup cebimdeki sigara paketini çıkardım. Ve paketin içinden bir tane alıp dudaklarımın arasına götürdüm. Çakmakla sigarayı yakıp bir dal aldım. Arkama bakıp Melih'i görünce gülümsedim. "Biliyordum! Sana içme demedim mi?"
"Melih rahat bırak Allah aşkına!"
"Kaçıncı bu?" Diye sordu.
"1" Diye cevap verip parmaklarımın arasındaki sigaramdan bir dal daha aldım. Yanıma oturup cebindeki sigara paketini çıkardı ve o da bir sigara yakıp derin bir iç çekti...
Bir gara daha yakmak için paketimi elime alınca, Melih elimden hızla çekip "Yeter Dolunay!" Deyince ofladım ve elinden paketimi almaya çalıştım.
"Melih-" sesim birden kısılınca öksürmeye başladım yine. Melih sırtıma hafifçe vurunca kendime gelip saçlarımı arkaya attım. Bileğimdeki tokayla saçlarımı tepeden topuz yapıp ayağa kalktım. Ardımdan Melih'de kalkınca beraber diğerlerinin yanına gittik...
--------
Artık bölümlerimiz bu uzunlukta olacak canlar belki bundan biraz daha uzun olabilir ama çok uzun bölümler çok nadiren olacak.
Uzun süredir yoktum ama artık arada uğrayacağım.
kendinize iyi bakın yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın!🥰
Seviliyorsunuz❤️

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Erkek Koleji 2
Teen Fiction-Erkek Koleji Serisinin 2.Kitabı- "Ağlama! Her ağladığında düşeceksin ve sen geri ayağa kalktığında, seni güçlü sanıp tekrardan düşürecekler." --------