Schlau kurgusunun devamıdır.
Lütfen önce ilk kurguyu okuyunuz.
Ne zaman olacak bilmiyorum ama, eğer seni görürsem gözlerine bakacağım ve seni sevdiğimi söyleyeceğim.
Jeon Jungkook mini fic.
Yetişkin içerik bulundurur.
Üzerimdeki etkin hala aynı şekilde devam ediyor. Sevgilim, seni hayatım boyunca en derinlerim de taşıyacağım. Şu an yanımda olmamanın hiçbir önemi yok. Çünkü biliyorum, bir gün tekrar karşılaşacağız.
Çünkü ben hala seninleyim.
#jeonjungkook
Bu küçük kasabada tanınmıyor olmak harikaydı. Rahatlamak için teknolojinin olmadığı bir yerde tatil yapma fikri beklenmedik bir şekilde Taehyung'tan çıkmıştı. Teknolojiyi en çok onun sevdiğini hepimiz biliyorduk. Çünkü elinden düşürmediği telefonuyla sürekli oyun oynardı. Ama bu kasabaya geldiğimizden beri elinden düşürmediği tek şey analog fotoğraf makinesiydi; ve onu sadece sabah kahvaltılarında ya da akşam yemeklerinde görebiliyorduk. Yine de hepimiz ona minnettardık. Çünkü bizi kimsenin tanımadığı bir yerde olmak biraz da olsa yaşıyor gibi hissettiriyordu.
Yaşıyor gibi mi?
Kafamdaki tilkiler benimle alay ettiğinde yine de onlara aldırmadım. Sevdiğim kadın onlarla senelerce nasıl yaşamıştı bilmiyordum. Onlara üzerinden aylar geçmesine rağmen alışamamış olmam belki de benim eksikliğimdi.
Daha adımı bile anamıyorsun Jeon.
Çünkü sana sevgilim demeyi seviyorum, sevgilim.
Kulaklarımda yankılanan kıkırtısı bütün dünyaya değerdi. İsmi dudaklarımdan dökülemiyordu; ya da aklımın bir ucundan geçiremiyordum. Bu ona saygısızlık gibi geliyordu. Ama onu hala seviyor olan ve hala onunla olan benliğim utanmazca sevgisini dile getirebiliyordu.
Umutsuz bir aşıksın.
Tilkilerimi onaylayan benliğimle hiçbir ses olmayan sokaklarda yürümeye devam ettim. Buraları birkaç kere turlama şansı elde ettiğim için en azından ileride bir bar olduğunu biliyordum. Hatta birkaç dükkana girip çıkmıştım. Şaşırdığım şey ise televizyonun hiç bulunmamasıydı. Hiçbir dükkanda müzik bile çalmıyordu. Bunu başlarda garipsesem bile sanırım benliğim bu duruma alışmıştı. Şimdi sessiz sokaklarda gezerken rahat hissetmemin sebebi bu olmalıydı.
Öğleden sonra saat 3'e gelirken, kovboy filmlerinden çıkma olan barın kapısını ittirip içeri girdim. Kimsenin ilgisini çekmiyor olmak harika hissettiriyordu. Yüksek ünüm sayesinde yürüyemediğim sokakları anımsadığımda, bu şehirin sokakları bana nefes alabildiğimi hissettiriyordu.
Artık ne kadar nefes alabiliyorsan.
Bozuk ingilizcem ile barmenden bir bira isterken bir yandan da kendimi bar taburesine atmıştım. Hiç konuşmamaya ya da beynimin içindeki seslerle konuşmaya o kadar alışmıştım ki, sesimi şarkı söylemek dışında duymayı artık garipsiyordum. Barmen önüme kocaman bir bardak birayı koyduğunda ona minnetle gülümsedim ve bardağı dudaklarıma yasladım.
Küçük barın köşesine canlı müzik için bir sahne yapılmıştı. Bu kasabadan öğrendiğim şeylerden biri canlı müziği sevmeleriydi. Dükkanlarda hiç müzik çalmasa bile, kasabadaki bir iki barda kesinlikle canlı müziksiz günlerini geçirmiyorlardı. Diğer bir şey ise sokakta seks yapmaktan çekinmemeleriydi. Özellikle geceleri dışarıdan inleme sesleri duymaya artık alışmıştık. Öyle ki öğlenin bu vaktinde, köşede yiyişen adamla kadını görmeyi artık normal karşılayabiliyordum.
Biramdan bir yudum daha aldığımda bakışlarımı elimde tuttuğum bardağa götürdüm. Kafamın içindekilerin suskun olması iyiye işaret değil gibiydi; ya da bilmiyordum. Hala bunların ne anlama geldiğini çözememiştim. Çözebilmek için yanımda olmasını istediğim kadın ise muhtemelen bir yerlerden beni izleyip halime gülüyordu.
Seninle eğlenmeyi seviyorum bebeğim.
Biliyorum, güzelim.
Onunla konuşan iç sesimle beraber köşeden bir ses duyduğumda bütün duyularım bir anda canlandı. Önce gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Onun sesinin sadece beynimde yankılandığını kendime tekrarladım. O gittikten sonra bir süre bu gibi şeylerle karşılaşmış ve onu göreceğim diye ortalığı kaldırdığım zamanlar olmuştu. O yüzden bunun bir yanımsama olduğunu biliyordum. Elimin altındaki birayı hızlıca fondipleyip içtim. Kafamdaki tilkilerin kıkırtıları yükselirken kaşlarımı çattım. Sonra, dünya dönmeyi durdurdu.
"Bu siktiğimin yerinde kimsenin seviştiğini görmek istemiyorum artık." Akıcı bir ingilizce ile konuşan o tanıdık sese dönmek bedenime zor geliyordu. Tilkilerimin korkuyla bir köşeye sindiğinin farkındaydım. Sonra yine onun sesini duydum.
Hadi sevgilim, görmek istemiyor musun?
Kafamda dönen güzel ses tonuna itaat ederken gözlerimi korkuyla arkaya çevirdim. Simsiyah saçları uzundu. Boyu ortalama bir kadının üzerindeydi. Tanıdıklık hissi tüylerimi ürpertirken, bir anlığına benim olduğum tarafa döndü ve bakışlarımız kesişti. Yeşilleri siyahlarıma kitlendiğinde kaşlarını çattı. Bana asırlar gibi gelen bir sürede gözlerimin içine baktığında hüngür hüngür ağlamak istedim. Ona sarılıp onu ne kadar özlediğimi çığlık atarak anlatmak istedim. O ise bana bir süre daha baktıktan sonra kafasını çevirdi ve barın arka kısmına ilerledi.
O gitti.
Ama ben hala onunlaydım.
#
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.