; 6 dakika 18 saniye

274 27 3
                                    










İlk kurgudan çok fazla kesit veriyorum.
O yüzden lütfen ilkini okumadan bunu okumayın.

İyi okumalar.







#







Sevgilim, her zaman ilk göz göze geldiğimizde kafamın içindekileri çözmenin tam 6 dakika 18 saniye sürdüğünü söylerdin.
Ben ise seni hiç çözemedim.
Seni çözebilmek ve beyninin içini görebilmek için hiç o kadar uzun vaktimiz olmadı.
Seni geri istiyorum.
Hala burada olduğunu bilmeye ihtiyacım var.

Çünkü ben hala seninleyim.

















#jeonjungkook
























Yorgundum. Gözlerim kapanmak için benimle savaş veriyordu. Bedenim iflas etmek üzereydi. Normal vücut düzenime göre bu kadar saat uyumamış olmam iyi değildi. Ama her şey için değerdi. Şuan karşı masada oturup kahvesini içen ve önündeki çörekleri iştahla yiyen bu kadın için her şeye değerdi.

Onu saat 05:55'te gölde gördükten sonra, Jane yapması gerekeni yaptığını söylemiş ve yanımızdan ayrılmıştı. Gölde tam 35 dakikasını geçiren sevgilim daha sonra vücudunun her yerini belli eden elbisesine aldırmadan sudan çıkmış ve küçük klübesine geri dönmüştü. Ne yapacağını bilmediğimiz için o klübeden çıkana kadar Taehyung ile orada beklemiştik. Tam 40 dakika sonra kulübeden çıkıp ters istikametimizdeki patikaya doğru yürümeye başladığında, ikimizde apar topar ayaklanmış ve onun arkasından ilerlemiştik. Kasabanın tek caddesine başka bir yoldan onun sayesinde çıktığımızda ne Taehyung ne de ben bir kelime edememiştik. O ise takip edildiğinden habersiz küçük bir pastaneye gelmiş ve muazzam ses tonuyla oradaki orta yaşlı kadından çörek ve kahve istemişti. Şimdi ise karşımda bu kadar iştahla yemek yerken, onu uzaktan izlemek bana koyuyordu.

"Hyungları aradım." Taehyung'un sesiyle kendime geldiğimde bakışlarımı sevdiğim kadından çekmeden onu onayladım. Diğerlerini araması iyi olmuştu. Çünkü bunu onlarında görmesini istiyordum.

"Aslında Kang-Dae'i aramamız gerekiyor. Bence ona da haber vermeliyiz."

"Herkese haber verebilirsin hyung." Bakışlarımı bir saniye bile olsa gözlerimi çekmek istemediğim sevgilimden çektim ve Taehyung'a döndüm.

"Sadece dayısına haber vermeyin. O adam beni morga sokmamış ve sevdiğim kadını son kez görmeme izin vermemişti. Nedenini görüyoruz. Ama neden yaptığını anlamak istiyorum." Beni onaylayan ağabeyimden gözlerimi çekip tekrar ona döndüğümde bakışlarımız kesişti. Kalbim sıkışıyordu. Nefes alamıyordum. Önce göz bebekleri büyüdü ve kaşları havaya kalktı. Dudakları şaşkınlıkla aralandıktan saniyeler sonra yüzünde mükemmel bir gülümseme belirdi. Birkaç saniye gözlerini kaçırıp kendi içinde savaş verdikten sonra ayağa kalktı ve masamıza doğru yürümeye başladı.

Siktir Jeon!

Kafamın içindekiler bana hiç yardımcı olmazken, o üzerindeki havuç kesim siyah kumaş pantolonu ve beyaz crop tişörtü ile masamıza geldi. Aşağıdan ona bakarken gözlerimin dolmasına engel olamıyordum.

Ben de çok özledim sevgilim.

"Merhaba." Korece konuştuğunda gözlerimi kapadım ve sol gözümden bir damla yaş akmasına engel olamadım. Elim hızlıca yüzümdeki yaşa gidip silerken, ses tonunun hala bu kadar güzel olması kalbim için iyi değildi. O hala yaşıyordu. Her ne olursa olsun nefes alıyordu ve karşımdaydı.

"Merhaba?" Taehyung şaşkınlıkla soru sorarcasına konuştuğunda tekrardan gözlerimi açıp ona baktım.

"Oturabilir miyim?"

"Tabii ki." Hala konuşamıyordum. Sesimi bulmak benim için fazlasıyla güçtü. Aylar sonra onu bu kadar canlı bir şekilde görmek mideme kramplar girmesine sebep oluyordu. Sol taraftaki masadan bir sandalye çekti ve tam karşımıza oturdu. Heyecanlıydı. Ama bizi tanımadığına emindim, çünkü hareketleri bunu kesinlikle belli ediyordu.

"Koreli birilerini görünce heyecanlandım kusura bakmayın. Uzun zamandır buradayım ve sizi görünce kendimi evimde gibi hissettim."

"Emin ol ben de şuan evimde gibi hissediyorum."

Çünkü senin evin o.

Bakışları beni buldu. Gözlerinin parladığına yemin edebilirdim. Gülümsemesi eskisinden daha da harikaydı. Mesleğinden ötürü her zaman soğuk gözükse de bir tek benim yanımda bebek gibi oluyordu. Yine de her zaman sert mizaçlı olmuştu. Ama şuan onu bu kadar tasasız ve mutlu görmek beni her şeyden daha mutlu etmişti.

"Affedersin, ben Taehyung. Bu da erkek kardeşim Jungkook." Taehyung ikimizi tanıtırken, sevdiğim kadının yüzünden hüzünlü bir ifade geçti. Yutkundu ve dudaklarına buruk bir tebessüm yerleştirdi.

"Ben, ismimi hatırlamıyorum. Burada bana yabancı diye seslenirler."

Kafasının içindekilerden bahsetmiyor. Siktir Jeon, hala oralarda bir şeyler var.

Bakışlarımız tekrardan birbirine kenetlendiğinde Taehyung'un ona cevap verdiğini duydum. Ama ikimizde ona cevap vermedik. Tam 6 dakika 18 saniye boyunca birbirimizin gözlerinin içine baktık. Ve tam o anda ilk defa kafamın içindekiler harekete geçti ve sevdiğim kadının beyninin içindeki odalardan birini gördü. O odada dizlerime uzanıp ağlayan sevdiğim ve onun saçlarını okşayan bir beden vardı. O kişi bendim. Ve karşımdaki kadın geçmişini geri istiyordu.
















#





#

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Schlau, still | Jeon JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin