Gon hamileliğinin dokuzuncu ayına gelmişti. Bu aylar hem çocuk,hem de Gon için daha çok sıkıntılı olacağı için kimse onları yalnız bırakmıyordu.
Bu arada çocuğun cinsiyetini öğrenmişlerdi. Erkekti cinsiyeti. Killua ve Gon kız olsa da erkek olsa da çok mutlu olacaklardı. Yalnız Killua'nın erkek çocuk beklediği ortaya çıktı çünkü cinsiyetini duyduğu zaman mutluluktan ağlamıştı.
Killua sonunda ailesinden aldığı eğitimi bitirmişti. Kendi sürüsünü oluşturup bir bölgenin hükmünü ele geçirdi. Kuzey bölgesi. Baş sürü olarak tüm sürüleri elinde tutuyordu. Bisky dışında herkes Killua'nın sürüsündeydi. Elbette Gon da yoktu.
Bisky ve Gon birlikte alışverişe çıkmışlardı. Bebek odasını döşeyeceklerdi. Killua bu konuda tamamen Gon'a güvendiğini söylemişti. Gon da Killua'ya sürpriz yapmak için tüm odayı Bisky ile döşeyecekti.
Bisky beşiklere bakarken Gon üst kata çıktı. Büyük eşyalar ile Bisky ilgilenecekti. Diğer küçük eşyaları Gon halledecekti.
Oğlu için kıyafetlere bakarken ıslak mendilleri yerleştiren pembe saçlı,sarı gözlü çalışan öfkeli gözlerini Gon'a dikmişti.
Bu çalışan Killua'yı seven bir omegaydı. Adı Akisa idi.
[Geldi bizim baş belası(Mafia Sons okuyanlar anladı)]
Gon'un onun eşi olduğunu tüm Japonya biliyordu. Sonuçta Zoldyck ailesinin oğullarından birinin eşiydi. Hatta ilk evlenen oydu. Akisa da bu duruma çok sinirlenmişti.
Gon bazı kıyafetleri aklına kazıyıp aşağı inmek için merdivenlere yöneldi. Akisa ise sinsice sırıtıp şeytanı bile şaşırtacak bir canilik yaptı.
Gon ilk basamağa adımını attığı zaman onu sırtından itti.
Dengesini kaybeden Gon yüz üstü düşüşe geçti. Karnını sert bir şekilde basamağa çarpmıştı. Kollarını karnına dolarken uzun merdiven basamaklarını düşerek geçti ve son basamakta kafasını basamağın sivri yerine çarptı.
Kulaklarında çınlama sesi yankılanırken bebeğinin kalp atışlarının durduğunu hissetti. Bunu hissetmesi elbette imkansızdı ama Gon bir şekilde hissetmişti.
O an keşke benim de kalbim dursa diye düşündü. Ardından kendini şeytanın attığı kahkahalar ile dolu karanlığa bıraktı.
~~~
Bip. Bip. Bip.
Duyduğu makine sesi ile kaşlarını çattı Gon. Bilinci yavaş yavaş yerine geliyordu. Başı deli gibi ağrıyor ve sızlıyordu. Vücudunu hissetmeye başladığı zaman karnındaki boşluk korku duygusunu ona çok hızlı bir şekilde geri getirmişti.
Korku reflekslerini hareket ettirirken hızla doğruldu yattığı yerden. Başı dönmüştü. Omuzlarına konan el onu tekrar yatağa yatırmak istedi ama Gon inatla yatmadı.
Baş dönmesi durunca odadaki nesneleri,kişileri ve kokuları daha iyi algılamaya başlamıştı. İlaç kokuyordu bu oda. Hastanede olduklarını o zaman anlamıştı. Ayrıca ilaç kokusunu bastıracak yoğunlukta feromon kokuyordu. Bu sadece Bisky'nin feromonuydu.
Sakura çiçeklerinin kokusu ile harmanlanmış hüzün kokuyordu.
Diğerlerini de görmüştü. Kurapika ve Illumi'yi. Normalde Illumi ile yakın değillerdi ama odada bir alfa bulunması tehlikeli olacağı için Hisoka yerine Illumi girmişti odaya.
Bisky kızarmış gözlerini Gon'a dikti. "Gon. İyi misin? Ağrın sızın var mı? Kendini nasıl hissediyorsun? Doktor çağırmamızı ister misin?" Bisky sorularını ardı ardına sıralarken Gon bu soruların cevaplarını vermek yerine soru sordu. "Oğlum...oğlum nerede? O iyi mi?" Bisky sessizleşti. Kurapika ve Illumi bakışlarını kaçırdılar.
Gon korkmaya başlarken ister istemez feromon salgılamaya başlamıştı. Hızla Bisky'nin bileklerini tuttu. "Bisky! Oğlum nerede?! Cevap ver bana!" Bisky'nin gözleri dolarken dudağını araladı. Sesi ister istemez titrerken konuştu. "Çok üzgünüm Gon..." Gon o an neler olduğunu anladı.
Oğlunu kaybetmişti. Düştüğü zaman kalbinin durduğu hissi doğruydu. Doğumuna çok yakın bir zamanda oğlunu kaybetmişti.
Gözleri ışık hızında doldu ve onları tutma gereği duymadan serbest bıraktı. Elleri ile yüzünü kapatıp bağırarak ağlamaya başladı.
Kalbi deli gibi acıyordu. Oğlunu koruyamamıştı. Onu koruması gerekiyordu. Ama bunu yapmamıştı.
Kapının açılıp kapanma sesini duymuştu. Ama umursamamıştı. Bağırarak ağlamaya devam ederken onu saran kolları hissetti. Aldığı yaban mersini kokusu onu daha da ağlatmıştı.
Kollarını Killua'nın bedenine dolarken kafasını omzuna koyup orada ağlamaya devam etti. Bir yandan da özür diliyordu. Killua ise sadece ağlıyor ve Gon'a yanında olduğunu hissettiriyordu. Kalbi deli gibi acısa da omegasını böyle görmek canını daha da acıtıyordu.
Kolları ile Gon'u sımsıkı sararken onun kulağına fısıldadı. Sesi titremediği için tanrıya şükretti.
"Her şey geçecek Gon. Ben yanındayım."
[Lalinisana'nın üç cümlesi olacak(bununla dört)
1. Kitap angst bitmeyecek sakin.
2. Söverken aile sınırları içine girmeyelim pls(Lalinisana'ya söverken tabiki Akisa'ya istediğiniz gibi sövebilirsiniz)
3. Kitap yakında final olacak.]