[Artık yorum sınırı koymayacağım çünkü
Finale son 3!]
Killua bütün gece uyuyamadı. Mira'nın kurduğu yatakta sağa sola döndü ama uyuyamadı. Aklı Gon'daydı. Kızgın olmasa o evi asla terk etmezdi. Omegasını asla bırakmazdı ama kızgın olduğu zaman aklı bulanıyor, kontrolünü kaybediyordu. Ona zarar vermekten korkmuştu.
Lakin ayrılalı çok uzun zaman olmasa da onu şimdiden çok özlemişti.
Kafasının altındaki yastığı alıp yüzüne gömdü ve sinirli bir çığlık attı. Yastık yüzünden çığlığı boğuk çıkmıştı. Uyumayan bir alfa bu çığlığı duyabilirdi ama Killua hepsinin uyuduğunu biliyordu. Düzenli nefes alış veriş sesleri kulaklarını dolduruyordu.
Bu sesi bölen kapı sesi kulaklarını titretti. Ardından gelen fısıldaşma sesleri yastığı yüzünden çekip doğrulmasına neden oldu. Aralarından seçtiği Juvia'nın sesi, "Hadi hadi! Kimseyi uyandırmadan gidelim artık," diye fısıldıyordu. Killua hemen yastığı bırakıp doğruldu ve gereğinden fazla sessiz adımlarla odasından çıkıp merdivenlerden indi. Kapının yumuşakça kapandığını fark etmişti. Merdivenleri inip açık camdan dışarı çıktı. Kapıyı açsaydı evden gizlice kaçan omegalara yakalanabilirdi.
Omegalar bilmese de bir kaç uyanık alfa onlara saldırmayı planlamıştı. Lakin Killua onlara yandan bir bakış atar atmaz hepsi topuklamıştı. Herkes bu bölgenin baş alfasını ve neler yapacağını bilirdi. Killua içten içe kaçan omegalara kızıyordu. Özellikle Levy ve Juvia'ya. Gecenin bir vakti omega olarak dışarı çıkmaları sıkıntılı değilmiş gibi aynı zamanda da hamilelerdi. Artı olarak cinsiyetleri bayandı. Natsu feromonunu saklasa alfalar onu es geçebilirdi çünkü o erkekti. Lakin kızların alfa olup olmamalarını umursamazlardı. Çünkü onlar kızdı. Kimsenin hoşuna gitmese de bu durumun gerçeği buydu. Bir kadın veya genç kız, gecenin bir vakti tek başına gezemezdi.
Killua sayesinde varmak istedikleri yere vardı omegalar. Killua, omegaların kendi malikânelerine gelmelerine hiç şaşırmamıştı. Konuşulanları dinlediklerini ve Gon'a yardım etmek için geldiklerini daha kapıdan çıktıkları an anlamıştı.
Ağaca tırmandı ve bir dala oturdu. Çok yaklaşırsa Gon onun varlığı hissedebilirdi. Omegalar kapıyı çaldı. Bisky sanki kapıda bekliyormuş gibi üçüncü vuruştan bir saniye geçer geçmez kapıyı açtı. Omegaları içeri aldı. Bisky üçünü de tanıyordu. Çünkü üçü de onun öğrencisi olmuştu.
Gon ise bu sırada salonda oturuyor, boş boş duvara bakıyordu. Boynu hâlâ yanıyordu ama omegalar kapıya geldiği zaman acısı biraz azalmıştı. Gon bir saniyeliğine Killua'nın varlığı hissetmişti ama sadece yanılsama olduğunu düşünüp oturmaya devam etmişti.
"Vay canına! Mühür acısı düşündüğümden daha kötü görünüyor." Natsu bir anda Gon'un dibinde bitip mührüne baktığında Gon korku ile yerinden sıçradı. Levy gözlerini devirip Natsu'nun yakasından tuttu. Ardından onu Gon'dan uzaklaştırdı. "Çocuğu korkutuyorsun Natsu."
Natsu Levy'den kurtulunca gülerek ensesini kaşıdı. "Pardon ya. Bir an çok heyecanlandım." Ardından elini Gon'a uzattı. "Güzel bir başlangıç yapalım. Ben Natsu Dragneel Fullbuster. Omegayım." Gon yandan Bisky'e bir bakış attı. Bisky başı ile onay verince Natsu'nun uzattığı eli tutup aşağı yukarı salladı. "Gon Freecss Zoldyck."
Ardından hemen Juvia atladı. "Juvia Lockser Heartfilia. Juvia kendinden üçüncü şahıs olarak bahseder. Juvia şimdiden söylesin. Sonra herkes şaşırıyor. Artı olarak Juvia omega." Gon kıkırdayıp başıyla onayladı. Ardından Levy Juvia'nın arkasından çıkıp sevimli bir şekilde gülümsedi. "Levy Redfox. Omegayım. Zaten burada olan herkesin omega olduğunu anlamışsındır."
Gon başı ile onayladı. Omegaların hepsi bir yere kurulup her türlü konu hakkında konuşmaya başladılar. Amaçları Gon'un kafasını dağıtmaktı. Natsu Gray'in huylarından yakınıyordu. Juvia Natsu'nun beceriksizliğini anlatıyor, Natsu hemen itiraz ediyordu. Levy okuduğu bazı kitapları anlatıp herkesi heyecanlandırıyordu. Bu sohbet, kapının yumruklanarak çalınmasıyla sona erdi.
Herkesin kalbine bir korku düştü. Beş omega ortada alfa olmadan oturuyorlardı ve eğer bir alfa kapıya dayandıysa yapacakları şeyler kısıtlıydı. Kapının açılma sesi odayı doldurunca beş omega ayağa fırlayıp ellerine gelen ilk şeyi parmakları arasına aldılar.
Gon boş iki tane saksı alıp kapının sol tarafına geçmişti. Natsu sandalyeyi alıp Gon'un karşısına geçmişti. Levy bir köşeye saklanıp elinde yastıkla beklemeye başlamıştı. Bisky'de aynısını yapmıştı. Tek fark onun elinde Keitha'nın verdiği hançer vardı. Daha doğrusu Bisky onu Keitha'dan almak için Keitha'yı silah deposunu patlatmakla tehdit etmişti. Juvia ise dolu sürahiyi alıp Natsu'nun arkasına saklanmıştı.
Adım sesleri çoğalıp yaklaştı. Gon bir elin lambanın anahtarının üstünde gezindiğini görmüştü. O saksılarını havaya kaldırdı. Natsu sandalyeyi. Işıklar açılınca ikisi de bağırarak ellerindekini gelen kişinin üstüne indirdiler. Lakin gelen kişi ikisi tarafından gelen darbeleri engellemişti. Sandalyenin bacağını ve saksıları sıkıca tutup atmıştı gelen kişi. Natsu ve Gon'un görüş alanı açılınca gelen kişiyi görebilmişlerdi.
"Killua!" diye bağırdı Natsu ve Juvia. Killua'nın adını duyunca Levy ve Bisky saklandıkları yerlerden çıktılar. "Alfalarınız sizi merak etmiş," diyerek kenara çekildi Killua. İçeri Fairy Tail malikânesindeki kişiler akın etti. Gray, Lucy ve Gajeel endişe ile omegaların kontrol ederken diğer alfalar hepsini sürükleyerek dışarı çıkardı. Bisky Killua ile Gon'a veda edip evden çıkınca evde sadece Killua ve Gon kaldı.
Killua Gon'a döndü. Gon ise tepkisiz bir şekilde öylece duruyordu. "Gon-" diyecek oldu Killua ama Gon tüm yükünü vererek Killua'ya sarılınca Killua kalça üstü yeri boyladı. Bacakları arasında Gon vardı. Gon ağlamaya başladı. Killua şoktan kurtulur kurtulmaz omegasını kolları arasına aldı. "Özür dilerim. Çok özür dilerim Killua. Ben...ben acı çektiğini hesaba katmadım. Çok üzgündüm. Çok canım yanıyordu. Ben...acımın dinmesini isterdim. Birini suçlayınca acım dinecekmiş gibi hissettim. Özür dilerim. Çok çok çok özür dilerim."
Killua Gon'un saçlarını okşayarak sakinleşmesini bekledi. Gon'un nefes alış verişi uyku düzeni haricinde bir düzene girince konuşmaya başladı. "Bende özür dilerim Gon. Sinirimi kontrol etmeli, çıkıp gitmemeliydim. Mühür acısı çekeceğini hesaba katmamıştım." Gon geri çekilip yaş dolu gözlerini Killua'nın buğulanmış gözlerine dikti. "Beni affettin mi?" Killua gülümseyip baş parmakları ile Gon'un yanaklarını sildi. "Sen beni affettiğin sürece, ben seni tekrar tekrar affederim. Tekrar, tekrar ve tekrar..." Gon gülümsedi. Killua gülümsedi.
Ardından Killua Gon ile dudaklarını birleştirdi. Gon kollarını Killua'nın boynuna dolayıp alfasına karşılık verdi. Uzun bir öpüşmenin sonunda Killua dudaklarını ayırıp Gon'un boynuna indi ve mührün olduğu yerde dudaklarını gezdirmeye başladı. Gon, boynundaki lanet acının şimdi gerçekten dindiğini hissetti. Acı tamamen yok olana kadar Killua durmadı. Ellerini Gon'un bedeninde gezdirmeyi de ihmal etmedi. Killua gözleri ile Gon'un gözlerini birleştirince Gon Killua'nın gözlerinin kırmızı ve koyu mavi karışımı durduğunu gördü. Gon'un altın sarısı gözlerini görünce bu renk tamamen kırmızı oldu ve ister istemez alfa dişlerini gösterdi omegaya. Omega ise bundan korkmayıp alfasını her şeyi ile kucakladı.
Bir gecede araları bozulmuş, ardından geri düzelmişti. Acı içinde geçen acıların hıncını çıkardılar o gece. Evi ikisinin sesleri doldurdu. Sabaha kadar devam etti bu sesler. İkisi de bundan pişman değildi. Ne onlar, ne de kurtları bu çekime karşı çıkmıştı. Zoldyck Freecss ailesinin bağları tekrar düzene girmişti. Ne olursa olsun, hep düzene girecekti. Ayrılıklardan sonra tekrar tekrar düzene girecekti. Tekrar, tekrar ve tekrar...