Hikaye Bilgisi: Rodolphus ve Rabastan'ın annesi Octavia Lestrange'ın tek bölümlük hikayesidir.
Anlatıcı: Octavia Lestrange
--------------Büyücü dünyasında borun ötsün istiyorsan asil doğman gerekir. Sadece bu da değil, asil bir büyücüyle evlilik yapman gerekir. Eğer borun aile içinde ötsün istiyorsan, soyunu devam ettirecek bir erkek çocuk doğurman gerekir. Safkan büyücü ailelerinin soy devamlılığı taht oyunlarına benzerdi. Kimin oğlu varsa o güçlüdür.
Yetişkin bir kadın olduğumda bu oyunu oynamaya zorlanacağımı biliyordum ama neyse ki yaşımı aldıkça aile kurma ve erkekler konusundaki düşüncelerimde ciddi değişiklikler meydana geldi. Artık erkekler itici, kokuşmuş ve cahil görünmüyordu gözümde. Artık cazip geliyorlardı, onları merak ediyordum; hem kafalarının hem de pelerinlerinin içini.
Bir çoğuyla flört ettim: Yaxley, Black, Shafiq, Avery, Bulsrode, Rosier, Potter... Yaxley'nin dili tatlıydı ve yatakta inanılmazdı, Black'in karanlığı huzur veriyordu, Shafiq sıra dışıydı, Avery'nin lüks yaşamı gözlerimi kamaştırıyordu, Bulsrode iyi öpüşüyor ve şarkı söylüyordu, Rosier ise her davranışıyla baştan çıkarıcıydı...
Hepsiyle hoş vakit geçirdiğimi söyleyebilirim ama hangisine sahiden aşık olduğumu itiraf edecek olursam Domnhall Lestrange derim.
Kara gözleri ve gözleri kadar karanlık havası nefesimi kesiyordu. Ona yaklaşmak için çaba sarf etmek istedim ama beni "Yeni avın ben miyim, Carrow?" diyerek kendinden uzaklaştırdı. Flört etmek eğlenceliydi ama böyle bir dezavantajı vardı: adının çıkması. Sırf bu yüzden yaşıtım kızlar benden nefret ettiler.
Aman canım onların beni onaylamasına ihtiyacım yok diye düşündükçe kenara sıkıştım. Kız arkadaşlarım bana sırtlarını dönmüşlerdi, sevgililerini de benden uzak tutmaya çalışıyorlardı. Erkekler ise sürekli benden bir şeyler bekler olmuşlardı. Genelde sadece cinsel ilişkiye girelim sonra birbirimizi unutalım istiyorlardı.
Hal böyle olunca yaşadıklarım ailemin kulağına gitti ve çareyi beni evlendirmekte buldular. Tabii ben ne yaptım? Onlara Domnhall Lestrange'ı istediğimi, kalbimin sadece onun için çarptığını söyledim. Bunu yapmamın sebebi ise söylediği şey yüzünden ona fazlasıyla sinir olmamdı. Bugüne kadar isteyip de ulaşamadığım hiçbir erkek olmamıştı. Lestrange'ın hayatını zindan etmek istiyordum.
Aileler araya girdi ancak Lestrange ailesi biraz nazlıydı, tıpkı Domnhall gibi. Adım çıktığı için benimle ilgilenmiyorlardı. Onlara göre, benimle evleneceğini göreceklerine Domnhall'ın öldüğünü görmeyi yeğlerlermiş. Aman ne klişe! Bu gidişle oğullarının peşini bırakmam için rüşvet teklif edeceklerdi. Averyler bunu yapmıştı ve ben de zaten ondan sıkıldığım için teklifi kabul etmiştim.
Değerli oğullarının pek narin kalplerini kırdığım için diğer safkan aileler bize sırtlarını dönmüşlerdi yani annemle babamın beni evlendirmek için hiç seçeneği kalmamıştı. Ayrıca, otuzlarıma yaklaşıyordum artık. Biraz daha diretip Lestrangeları ikna ettiklerinde o kadar sevindim ki!
Kimse fikrini değiştiremesin ya da ben son anda başka birine kaçmayayım diye düğünümüz o kadar çabuk yapıldı ki kendimi Lestrange ailesinin malikanesinde bulduğumda bunun gerçek olduğuna inanamadım. Artık Octavia Carrow değil, Octavia Lestrange'dım. Düşüncesi bile heyecan veriyordu.
Gerdek gecemizde Domnhall düğünden geldiğimiz gibi odasına çekildi ve yattı. Bana daha fazla direnemeyeceğini bildiğim için üstüne varmadım ama Domnhall kaçmak için bir yol buldu. Sürekli bir bahaneler uydurarak Fransa'ya gidip geliyordu. Karanlık işler çevirdiğini biliyordum ve bu nedenle evde durduğu zamanlar artık o kadar azalmıştı ki! Daha önce hiç aldatılmamıştım ama şimdi bunu düşünmek bile beni delirtiyordu.
"Domnhall," dedim eve geldiği bir akşam. Lafımı bitirmeme izin vermeden "Sonra." dedi soğuk bir tavırla "Çok yorgunum. Gidip yatacağım." Onun yorgunluğu umurumda değildi. Kısa bir süre önce onu eve bağlamak için son kozumu oynamaya karar verdim "Ben bebek istiyorum."
"Ben senden olacak bir bebeği istemiyorum!.. Ailem ailene üzüldüğü için seni kabul etti. Senden bebek yapacak değilim." dudak büktüm "Yazık olacak! Hem ailene, hem soyuna hem de sana!.. Sen Azkaban'da çürürken, annenle baban senin üzüntünü yaşarken zavallı ben bu malikanede bir başıma kalacağım."
"Ne Azkaban'ı? Sen neden bahsediyorsun?" Meydan okurcasına gözlerinin içine baktım "Gellert Grindelwald... Sence Büyü Bakanlığı ona yakın bir büyücünün ismini öğrenirse ne yapar? Grindelwald'ı desteklediğini ve sırf bunun için Fransa'ya gidip geldiğini biliyorum ama neyse ki Bakanlık bunu bilmiyor. Yani, henüz! Oldu da biri çıtlatırsa falan, ah Domnhall, kim bilir sana ne yaparlar!"
Komik ama ilk bebeğime bu şekildeki hamile kaldım. Sersem ama sevgili kocam beni hamile bırakarak benden kurtulacağını sanıyordu ama yanılıyordu. Ben karnım burnuma gelmiş halde onun yolunu gözlerken Fransa'da bir büyücünün ayak işlerini yapıyordu. Ona aşıktım ama acı çekmesini de istiyordum. Beni yüzüstü bırakmanın acısını çekmeliydi. Onu ihbar ettim.
Domnhall'ı ihbar etmem, onun tutuklanması, aynı şekilde Grindelwald'ın yakalanması ve oğlumun doğması o kadar üst üste geldi ki! Rodolphus'u kucağıma aldığımda Bay ve Bayan Lestrange daha hala Domnhall'ın üzüntüsünü yaşıyorlardı. Ben ise onun bunu hak ettiğini söyleyerek kendi kendimi teselli ediyordum. Bebeğim babasız büyüyecekti belki ama günahı babasının boynuna!
Oğlumu tek başıma büyüttüm ve hamilelikte yaşadığım stresten ötürü olsa gerek beni epey zorladı. Uslu durmuyor olmasının yanı sıra gaddar bir çocuk olmuştu. Güzel olan hiçbir şeye tahammülü yoktu, fazla agresifti ve yaşıtlarıyla arası berbattı. Elinde olsa tüm insanlığı yok edecekmiş gibi bir bakışı vardı.
Okula başladığında dizginlenir sanmıştım ama Rodolphus'un baş belası olduğu haberlerini o kadar sık alıyordum ki artık Rodolphus'tan geçen mektuplar dışında hiçbir zarfı açmıyordum.
Mektuplara tahammülüm kalmamıştı, akrabalarıma tahammülüm kalmamıştı, Rodolphus'a bile tahammülüm kalmamıştı ki her tatilde bir bahane bulup onu evden uzaklaştırıyordum. Oğlumu seviyordum ama uzaktan. Benden uzak olduğu sürece tüm insanlar iyidir.
Yıllar sonra, Rodolphus on dört yaşına geldiğinde, ben ergen oğlumla zaten zar zor mücadele ediyordum ve bu yetmezmiş gibi, Domnhall serbest bırakılmıştı. Suçlarından aklandığı yoktu, sadece Bakanlık'ta onu aklanmış gibi gösterebilecek birileri işe girmişti.
Kocamın çıkmasına o kadar sevindim ki (!) onun çıkmasıyla benim yeniden hamile kalmam bir oldu. Bu sefer çocuğu istemedim çünkü zaten yıllar içinde fazlasıyla tükenmiştim ve sil baştan bir çocuk büyütecek halim yoktu. Doğurmak istemediğimi ve onu düşürteceğimi söylediğimde bana engel olan Domnhall oldu. İçeride on dört yıl her ne yaşadıysa fikirleri ve bana tavrı değişmişti. Kim bilir, belki benden korkmuştu.
Mayıs ayının sonunda doğum yaptım ve ikinci kez bir erkek çocuğunun annesi oldum. Rabastan tuhaf bir çocuktu, ağabeyinden bile tuhaftı. İkimiz de birbirimizi reddettik. Onu emzirmek istemiyordum, o da benim kucağımda huzursuz oluyordu. Çocukla yıldızımız barışmadı.
Aslında birilerini seviyordum ancak onların değerini gittiklerinde anlıyordum. Rabastan'ın ise değerini tam anlamıyla anladığımda ismi haraç kurasından çıkmıştı. Benim acılar içinde doğurduğum bebek böylesine acı bir ölümü hak etmiyordu. Her şeyi geçtim, onun adı Rabastan Lestrange'dı. İsminin değeri vardı.
On dokuz yaşına geldiğinde ise onu tamamen kaybettim. Ağabeyi evliydi, babası da savaşta ölmüştü. Rabastan'ın artık evde kalmak için hiçbir nedeni yoktu. Eşyalarını topladı ve gitti. Bir daha bana ne yazdı ne de beni ziyaret etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mıntıka Hikayeleri | Mıntıka Serisi One-Shot
FanfictionMıntıka Serisi'nde bulunan karakterler için yazdığım tek bölümlük hikayeleri yayımlıyorum. . 14.07.2020 tarihinde yayımlanmaya başlanmıştır