Hikaye Bilgisi: Hala hayatta olan Dumbledore'un Regulus'un arkadaşlarına Mürver Asa'dan bahsettiği ve gelecek günlerdeki görevlerini anlattığı iki bölümlük hikayedir. Birinci kısımda çocukların gündelik yaşamından kareler yer alacaktır.
Anlatıcılar: Rabastan Lestrange, Ace Bloody, Dominic Avery, Niall Purdy ve Evan Rosier.
---------------KISIM 1: ÇOCUKLAR EVDE
-Rabastan-
Yaz tatillerinden nefret ederdim, Noel tatilinden de... Genel olarak evde geçirmek zorunda kaldığım her günden nefret ederdim. Aile bir kan lanetidir ve onlardan bir türlü kurtulamıyordum. Aslında ağabeyimle sorunum yoktu ama aniden bir şey olsa ve annemle babam gizemli bir şekilde ortadan kaybolsalar ne harika olurdu! Hem böylece koskoca ev bana kalırdı ve gönül rahatlığıyla arkadaşlarımı davet edebilirdim.
Her günü o ebeveyn müsveddeleriyle köşe kapmaca oynayarak geçirirdim. Benim asıl niyetim onlardan saklanmak iken, onlar benim bir işler karıştırdığımı düşünüyorlardı ve gözlerinin önünde olmamı istiyorlardı. Hiçbir şey yapmazken buna ne lüzum varsa! Tam anlamıyla yaptığım şey hiçbir şeydi. Şimdilik en azından babamdan daha temiz olduğumu biliyordum.
Kafama güneş geçmesi ihtimalini göze alarak evden çıktım ve bahçedeki labirentin tam orta yerine oturdum. Evden bakılınca burayı görmek zor oluyordu ve yanıma gelmek isteyen birinin önce labirenti çözmesi gerekiyordu. Annemle babam buna tenezzül edecek insanlar değillerdi. Benim için ise labirent bir evdi. İlk kez dört yaşındayken sığındığım, daha sonra haritasını çıkardığım ve abartısız her köşesini ezbere bildiğim sığınağım.
Sığınağımda yani labirentte otururken görülme ihtimalini sıfıra indirmek için olduğum yere uzandım. Boş boş gökyüzünü izlerken annem çığlık attı "RABASTAAAN! RABASTAN NEREDESİN?" Ananın- Yine ne oldu lanet karı! diye bağırmak istedim ama bunu yaparsam sanırım tası tarağı toplayıp gitmem ve bir daha eve asla geri dönmemem gerekirdi. O nedenle suskunluğumu korudum ama o bağırıp adımı seslenmeye devam etti. Bu kadının hayat amacı dünyaya Rabastan adında bir çocuk getirip, ruhunu emmek olmalıydı. En fazla ne olmuş olabilirdi? Biri mi öldü? Ne avaz avaz bağırıyordu bu?
Zihnimi mi okudu bilmiyordum ama "Çabuk buraya gel! Okuldan baykuş geldi!" diye bağırdı. Okul... En fazla yeni dönem kitaplarını istiyorlardır ya da S.B.D sonuçları da açıklanmış olabilirdi ama sahiden bu kimin umurunda? Yine sıkıcı ve bomboş bir kağıt için yerimden kalkmak zorunda kaldım.
"Al!" diye tıkıştırdı annem zarfı elime, evden içeri adımı atmamla. Cidden dikilip gelmemi beklemişti ve ifadesi sahiden tiksinçti "Atılmadın umarım! Bitmek bilmiyor ki belaların!" Ondan büyük belam mı vardı? Zarfı daha açmamla "Eee?" diye üsteledi "Ne diyorlar?" Ona ters bir bakış atınca "O ifadeni düzelt!" diye parmağını gözümün neredeyse içinde salladı "Başına bir bela almadan evlenip gitsen!"
"Zamanında o kızların babalarıyla ne kırıştırdıysan ne kızlar ne aileleri istiyor bizi. Rodolphus, Bellatrix'i buldu diye şükret sen." Bana güçlü bir tokat attı "Haddini bil!" Yanağım sızlıyordu ve yanma hissediyordum ama ona güçlü hissettirmemek için yüzüme dokunmadım. İleri gidip saygısızlık ettiğimi biliyordum ama o bunu hak ediyordu. O sıradan bir kadın, sıradan bir anne değildi. O bir Sukkubus idi.
Odama çekilip zarfı bir kenara attım. Yatağa sırtüstü uzandığımda başımı da yataktan aşağı sarkıttım. Odaya tepetaklak bakmak sürrealist bir ressamın tablosuna bakmak gibi hissettiriyordu. Odam aile hayatımın bir yansımasıydı. Tepetaklak ve dağınık. İkisi için de söylenebilecek tek bir kelime vardı: kaos.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mıntıka Hikayeleri | Mıntıka Serisi One-Shot
FanfictionMıntıka Serisi'nde bulunan karakterler için yazdığım tek bölümlük hikayeleri yayımlıyorum. . 14.07.2020 tarihinde yayımlanmaya başlanmıştır