Neyse ki şirketin tatil adını verdiği,katılımın zorunlu olduğu safsata bugün bitiyordu. Eve gidebilecekti. Bunun için mutluydu. Henüz çalışma arkadaşlarına karşı bir sıcaklık hissetmiyordu. Birlikte çalışmaya başlayalı 6 ay olmuştu ama bir yakınlık kuramamıştı. Çalışma arkadaşları da onun baş avukat olmasından çekiniyorlardı ama o bunu bilmiyordu. Aslında herhangi bir büyüklenme de göstermemişti onlara karşı. Yol çok uzun sürdü onun için. Ama yaklaştıkça içini rahatlama, özgürlük ve huzur kaplıyordu. Cama başını yaslamış ve yol boyunca kulaklığını takıp müzik dinlemişti. Sonunda vardılar. Otobüs onları çalıştıkları plazanın otoparkının önünde indirdi. Otobüsten inen herkeste bagaj telaşı başlamış kimisi tek valizle gelmişken şimdi hem valizlerini hem de ailelerine aldıkları hediyelerin poşetlerini taşımakla meşguldü. Herkesle vedalaştı. Diğerlerine göre basit kaçan sırt çantasıyla gelmişti. Onu sırtına takıp evinin yolunu tutmak istiyordu. Amerika’dan beri dostlukları devam eden şimdi de iş arkadaşı olan Deniz onu karşılamaya gelmişti. Deniz ananesinin hastalandığını bahane ederek bu seyahate katılmamıştı. Sally’ nin sadece sırt çantası olduğunu görünce arabadan inmedi. Sally arabaya bindi. Öpüştüler. Deniz, Sally’ i çok iyi tanıyordu artık. Kendisi ne kadar şatafatı ve süsü seviyorsa o tam tersiydi. Eğitim hakkında, yaşananlardan ve havadan sudan konuştuktan sonra evin önüne varmışlardı. Sally hemen eve girip dinlenmek istiyordu yolculuk onu her zaman yoruyor vücudu bu tempoya bir türlü alışamıyordu. Henüz tam anlamıyla iyileşmemişti. Ne kadar bu tempoya ayak uydurmaya çalışsa da bir yanı hep durmak istiyor ve benliğini arayıp bulmak istiyordu. Ama usulende olsa arkadaşını davet edip” kahve içelim mi” dedi. Ama Deniz;
_Tatlım teşekkür ederim ama bizim için program yaptım. Kaç gündür yoksun, uzak kaldık birbirimizden. Hiç itiraz etme. Kabul etmiyorum. Konu kapanmıştır. Restoranın adını mesaj atarım orada buluşuruz. Seni seviyorum” dedi. Sally itiraz edecek gibi olsa da baktı ki Deniz’e söz geçirmek mümkün görünmüyor, kabul etti. Akşam yemeği için saat 20.00 için sözleştiler.
Sally eve girdi. Çantasını bir kenara attı. Kendini de yatağa. Yaklaşık bir saat falan uyumuştu ki telefonuna gelen mesaj sesiyle uyandı. “Ortaköy’de Sığınak restoran, unutma ve şık giyin” yazıyordu. Deniz, Sally’i rahat bırakmayacaktı. Ama arkadaşını da özlemişti birlikte vakit geçirmekten hep zevk almıştı. Çok uzun zamandır gece dışarı çıkmadığı için ne giyeceğini bilemiyordu. Dolabın karşısına geçti. Bir o elbiseyi aldı geçti ayna karşısına, beğenmedi bir diğerini alıp geçti. Yatağın üzerinde ufak bir elbise dağı oluşmuştu. Sonra neden bu kadar düşünüyorum ki diye kendine kızdı. En sevdiği narçiçeği rengi elbiseyi aldı askıdan. Önce aynanın karşısın da üzerine tuttu sonra üzerine geçirdi. Tek parça ip askılı, göğüs dekolteli bu elbise onun mezuniyet elbisesiydi. Tabi o zaman bir yarası yoktu ve bu elbiseyi çok beğenerek taşıyordu. Hala içine girebildiğine sevinse de o eski öz güveni yoktu. Yine düşündü yarasını. Kısa bir sürede olsa onu hatırlamak hiç iyi gelmedi. Ama çabuk toparladı. Saçlarını taradı, sol omzundan yarasının üzerini kapatacak şekilde salık bıraktı. Mezuniyet günü hafif bir dağınık topuz yapmıştı, sonuçta bu yara yoktu. Yine düşüncelere dalmadan silkinerek kendine geldi. Hafif bir makyaj yaptı hiç gerek yoktu tabi ama o yine de yaptı. Kendini bildi bileli kullandığı yani annesi öyle söylemişti. Kullandıktan sonra tek hatırladığı şey olan portakal çiçeği aromalı parfümünü sıktı. Çantasını ve şalını alarak evden çıktı. Yakındaki taksi durağına kadar yürüdü oradan bir taksiye bindi. Taksici bile güzelliği karşısında büyülenmiş şaşkın şaşkın bakıyordu. "Ortaköy lütfen" dedi. Yasladı başını cama ve baktı karanlığa. İlerlediler, kendinden bir parça bulacağı geceye doğru. Bilinmezliğe doğru. Geleceğe doğru belki de geçmişe doğru.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BANA BENİ ANLAT
Romance"En zoruda, kendimden çok seni unutmanın verdiği acıya dayanmaya çalışmaktı... Ben mi unuttum? Sen mi unuttun? Ya da...