"uh, lee minho. bu gün nerede buluşalım?" genç çocuk sakin adımlarla yaklaşmıştı sınıf arkadaşının sırasına.
"ne?" arkadaşının yanına gelmesu çocuğun şaşırmasına sebeb olmuştu.
"bu gün ingilizce ödevi için buluşacaktık."
"uh, e-evet. şey yakınlarda bir kafe var ben orada yapıyorum ödevlerimi eğer senin için uygunsa oraya gidebiliriz. ben sana konum atarım." kitaplarını çantasına koyarken yüzünü gizlemeye çalışıyordu çünkü biliyordu kıpkırmızı olduğunu.
karşısında aşık olduğu adam varken normal davranması anormal olurdu zaten. kalbi deli gibi atıyorken aynı zamanda suçluluk duygusuyla kavruluyordu.
"tabii ama sende numaram yok." bunu hesaba katmayan minho ne yapacağını bilmemişti. jisung elini öne doğru uzatmıştı ama o hâlâ bir şey anlamıyordu.
"telefon" sessizce fısıldamıştı jisung. minho da masasında duran telefonunun şifresini girmiş-şifrenin ilk tanıştıkları gün olduğunu hatırlayınca duygulanmıştı da- daha sonra telefonu jisung'un eline vermişti.
"o zaman saat altıda görüşürüz minho." numarayı kaydettikten sonra telefonu tekrar geri vermiş ve el sallayarak ayrılmıştı oradan jisung.
"tanrım, zaten acı çekiyorum. neden bunu bana yaşatıyorsun." dolan gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı bile. gözlerini sildikten sonra çantasını sırtına geçirmiş ve oda sınıftan ayrılmıştı.
____________________________________
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.