on iki, gitmek istemiyorum

93 13 0
                                    

Eylül 2019

minho son dört gün olduğu gibi bu günde hastahaneye gelmişti. artık yolunu ezbere bildiği odaya çıkarken aklı çok karışıktı. son kez buraya geliyordu ve bu canını acıtıyordu.

kapıyı çalmadan önce elinde tuttuğu kutuya baktı. kaza günü jisung'un üzerinde olan eşyalarından bulduğu kolyeyi ve görünmez kalemle yazdığı mektubu bir kutuya koymuştu. özellikle görünmez kalemle yazmıştı mektubu. jisung'un tekrar onu hatırlamasını istemiyordu. böylece onun canını yakmayacaktı.

babasının istediği gibi buradan japonya'ya gidecekti. babasının istediği gibi artık jisung'a karşı bir şey hissetmeyecekti. ve böylece hem kendi dövülmeyecek hem de jisung zarar görmeyecekti.

kapıyı açtı ve içeri girdi. jisung her zamanki gibi uyuyordu. hemşirelerin verdiği sakinleştirici onu uyutuyordu. elindeki kutuyu kenera koydu. hafızasını kaybetmiş ve yatakta huzurluca uyuyan sevgilisine baktı. yatağının yanındaki koltuğa oturdu ve elini sevgilisinin saçlarında gezdirdi.

"jisung-ah, ben geldim. sana veda edeceğim." derin bir nefes aldı minho.

"sanırım en iyisi bu. böylelikle sende mutlu yaşaya bilirsin." yüzündeki huzurlu bir gülümseme ile bakıyordu sevdiği adama.

"gidecek olmam iyi ama.." ağzından küçük bir hıçkırık çıkmıştı. göz yaşları akmaya başlamıştı bile.

"ben sensiz yaşayamam ki. sesini duymadan, kokunu hissetmeden. beni hatırlamıyor oluşun canımı yakıyor ve tüm bunların benim yüzümden olduğunu düşünmeden duramıyorum." burnunu çekti elinin tersi ile akan göz yaşlarını sildi.

"babamın her şeyi öğrenmesi ve bizi ayırmak istemesi inan umrumda değildi. onun için senden ayrılamazdım. ama-" ağzından kaçan hıçkırıklara engel olamıyordu."ama senin zarar göreceğini söylediği an her şey darmadağındı. bana ettiği işgenceler umrumda bile değil ama sana zarar vermesine izin veremezdim."

hafifçe eğildi ve sevdiğinin saçlarına minik bir öpücük kondurdu minho.

"seni seviyorum jisung. bu gerçeği hiç bir şey değiştiremez. beni hatırlamaya çalışma, lütfen. canının yanmasını istemiyorum." elleri yumuşak saçlardan hafif şişmiş yanaklara gitti.

morluklara değen parmaklar ile uyuyan genç yüzünü buruşturdu ve gözlerini açtı. ışık doğrudan gözlerine değdiği için hızlıca kapatmış ve tekrar açmıştı gözlerini. boş bakışlarla karşısındaki genç oğlana baktı. tabii minho da dolu gözlerle izliyordu onu.

"siz kimsiniz acaba?" gözlerini kırpıştırarak dikkatlice onu izliyordu.

"ben" zorla yutkundu minho. daha geçen hafta kendisine aşkla bakan gözlerde şu an en ufak bir parıltı bile yoktu.

"ben minho, arkadaşınım." sesi kısılmıştı.

"uh, peki neden ağlıyorsun?" hızlıca elinin tersi ile göz yaşlarını sildi minho.

"ben-" sesi titriyordu hâlâ. cebinde çalan telefonu kurtarıcısı olmuştu. hemen odadan uzaklaştı ve bir daha o odaya geri dönmedi.

____________________________________

____________________________________

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


kelebekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin