Prens babasının karşısına çıktığında yarası hâlâ tazeydi. Buna rağmen babasıyla yüzleşmesi onun için gerçekten cesaret gerektiren bir işti. Fakat bu sefer odanın bir ucunda sevdiği oğlan onu beklemekteydi. Onun varlığından güç alıyordu. Babasının karşısında eğilmeye çalışırken acıyla yüzünü buruşturduğunda kral aceleyle yerinden kalktı.
"Yapmana gerek yok, yaran tazeyken kendini zorlama."
Yoongi onun sözleriyle kendini düzeltip acıyla dudaklarını ısırdı. Göğsüne dikenler batıyor gibiydi. Birkaç gün geçmişti ama yara hâlâ kapanmamıştı. Babası konuşması için oğluna izin verirken adamın bir gözü de köşede bekleyen Jimin'in üzerindeydi. Yoongi rahatsız olduğu için onun da odaya geldiğini anlamıştı.
"Majesteleri, biliyorsunuz ki savaşı atlattık ve düşmanları köyden uzaklaştırdık." Prens hafifçe arkasına döndü ve güç almak istercesine Jimin'e baktı, ardından devam etti. "Fakat aldığımız duyumlara göre köy düşmanlar tarafından çok büyük zarar görmüş. Nüfusun yarısı hayatını kaybetmiş, diğer yarısı da yanan ve mahvolan evlerinde yaşamlarına devam etmeye çalışıyormuş. Ayrıca ölülerin yakılması için görevliler de gönderilmemiş."
"Demek istediğin nedir?" dedi kral soğuk bir sesle. Yoongi yumruklarını sıkarak cesaretini topladı. "Yani demek istediğim... Neden yapılması gerekenleri yapmayıp halkınızın sefalet içinde kalmasına göz yumuyorsunuz? Bunun için bir şeyler yapmanız gerekmez mi?" Kral kaşlarını çattığında oldukça sinirli görünüyordu. Jimin de Yoongi kadar korkuyordu şimdi. Adamın ne diyeceğini hiç kestiremiyordu.
"Bana işimi mi öğretiyorsun?" dedi şaşkınlıkla. "Halkım için neyin iyi olduğunu bilirim ben."
"Hayır majesteleri, öyle bir amacım yok fakat insanlar zor durumda. Lütfen onları görmezden gelmeyin. Bugün bir yardım ekibi yollayalım, en azından ölülerin yakılmasına yardım etsinler. Sonra da o insanlara kalacak bir yer..."
"Gerekeni en kısa sürede yapacaktım zaten fakat hastalığım işlerimle ilgilenmemi ciddi derecede engelliyor. Yardım ekibini göndereceğim ama konaklama konusunda elimden bir şey gelmez."
"Majesteleri." Jimin dizlerinin üzerine çökerek eğildi ve atıldı. "O köyün nüfusu zaten çok az, yarısını da savaşta kaybetmişler. Fikir vermek benim gibi birinin haddine değil ama onları kısa süreliğine sarayda misafir edebileceğinizi düşünüyorum. Siz halkına karşı merhametli davranan bir kralsınız. Eminim ki elinizden böylesi gelebilir." Kral oğlanın bu çıkışına şaşırırken Yoongi, Jimin'le gurur duyuyordu. Bunları söylemeye cesaret etmesi bile prensin ona daha çok vurulmasına sebep oluyordu.
"Bunu bu kadar isteme sebebin nedir?" diye sordu kral kendisinden beklenmeyen bir sakinlikle. "O köylüler arasında tanıdığın biri mi var?"
Jimin bir süredir aklında dolanan fikri sonunda gerçeğe dökebileceği için sevinçliydi. Bu bir anda uydurulmuş bir yalan olsa da oldukça sağlam olduğu da su götürmez bir gerçekti. "Nişanlım..." dedi gözleri Yoongi'nin üzerinde dolanırken. "Nişanlım o köyde yaşıyor ve onun için çok endişeliyim. Bu yüzden bu kadar ısrar ediyorum majesteleri. Onunla sizi tanıştırmak istiyordum ama başına bir şey gelirse bu zor olacak."
"Pekâlâ." dedi kral hızlıca. Ardından Yoongi'ye döndü. "Bunu hâlâ çok akıllıca bulmasam da kısa bir süreliğine hayatta kalanların saraya sığınmasına izin vereceğim. Bu sırada yanan evler onarılır ve ölülerin yakılma işlemi tamamlanır."
Yoongi minnetle babasına bakarken aslında en çok minnettar olması gereken kişinin Jimin olduğunu biliyordu. Oğlanın söylediği yalanın altında yatan planı henüz bilmiyordu ama Jimin'e güveniyordu. Üstün zekâsıyla bir şeyler bulduğu kesindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
scarface, yoonmin ✓
أدب الهواة"Kendini sevmeyen bir kral halkını da sevemez." diye fısıldadı Jimin, prensinin saçlarını hafifçe okşarken. "Öğret öyleyse." Yoongi'nin sözleri çekingen ve titrek bir tınıyla dudaklarından döküldü. "Bana kendimi sevmeyi öğret." 20.07.2020 - 24.08.20...