Sessizlik...
İnsanı sessiz kalmaya zorlayan acı, onu bağırmaya zorlayan acısından çok daha ağırdır. Bazen insan öyle yalnız hisseder ki kendini, ne sesinden anlayan vardır, ne de sessizliğinden. İnsan kimseye göstermez üzüntüsünü. Gündüz güler, gece ağlar. Gecenin sessizliğinde kaybolup gider.
Bazen sessiz kalmak, her şeyi kendiliğinden çözer. Aklında ne kadar çok kelime olursa olsun, kendini anlatmak için bazen en iyi yol, sessiz kalmaktır. Susmaktır.
Dinleyeni olmadığından değil, anlayanı olmadığından sessizleşir insan. Ama şu bir gerçektir ki, sessiz insanlar en gürültülü zihinlere sahiptir.
***
Eylül'ün güncesinden...
Annemin, Murat'la olan fotoğrafını gördüğümüzde hepimiz birbirimize baktık ve anlam vermeye çalıştık. Kimseden bir ses çıkmayınca, hemen anneme seslendim. "Anne!"
Annem telaşlı bir şekilde gelince, daha da anlam arayan gözlerle baktım. Pek umursamadan devam ettim. "Anne, bu adam kim?" dedim. Murat diyemezdim. Onu tanıdığımı anlardı. Hatta bu fotoğraftan anlaşıldığına göre, annem de Murat'ı tanıyor ve eğer bu doğruysa, Murat'ın ne iş yaptığını da biliyor. Yani Murat'ı tanıdığımızı bilmesi büyük bir felaket olurdu.
"Lise arkadaşım. Niye sordun?" diye cevapladı.
"Hiç. İlk defa gördük de merak ettik." dedim.
Annem gülümseyip odadan çıktı. Biz tekrardan birbirimize bakmaya başladık. "Ne alaka?" dedim.
Lina, "İnandık mı?" dedi.
Miray cevap verdi. "Bilmiyorum. Doğru söylüyor da olabilir. Şüpheli görünmüyordu."Duru, "Miray'a katılıyorum ya. Bana da şüpheli görünmedi." dedi.
"Neyse o zaman, tamam." dedim.
Bir süre daha fotoğraflara bakmaya devam ettik. Daha sonra saatin geç olduğunu ve uykumuzun geldiğini anladık. Yatakları hazırlayıp pijamalarımızı giydikten sonra uyumak için yataklara yerleştik.
***sabah***
(07.42)
Kapının zilinin çalmasıyla yerimde zıplayarak uyandım. Yastığımın altındaki telefonun ekranına bakarak saatin 07.42 olduğunu gördüm. Bu saatte kim olabilirdi de beni uykumdan kaldırdı. İçimden küfürler saydırarak yataktan çıktım ve kapıya doğru ilerledim.
Kapının deliğinden bakarken, içimden sadece kargocu falan olduğunu diledim çünkü halim tarif edilemeyecek kadar berbattı. Saçlarım, üstüm, başım... Her şey her yerdeydi. İçimden minik dileklerde bulunurken kapının deliğinden bana bakan, daha önce de gördüğümde çift gözü görünce gözlerim fal taşı gibi açıldı. Ben dünyanın en şanssız insanıydım. Evet, şu an kapımda Meriç Uzay vardı. Hem de ben çingeneye benzerken.
Olduğu kadar, olmadığı kader diyerek elimle saçlarımı yatıştırdım. İki saniye öncesinden daha iyi olduğu kesindi, ama hâlâ berbattı.
Meriç, zili tekrar çalınca kapıyı hemen açmak zorunda olduğumu anladım. Daha fazla bekletemezdim. Yoksa zili defalarca çalardı ve evdekileri de uyandırırlardı. Uyanmamaları bir mucize olurdu zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY ve GECE
Viễn tưởngAy ve Gece... Çoğu insan, geceyi gündüzden daha çok sever, gece onu dinlediği için. Aslında gece onu dinlemez, sadece susar, onu düşünceleriyle yalnız bırakır. Biz de sanarız ki, gece bize umut verir. Aslında bize umut veren gece değil, Ay'dır. Çünk...