Miray'ın güncesinden...
Ateş'in anlattıklarının üzerine kapı zilinin defalarca çalması beni fazlasıyla gerdi. Zili çalanın Kuzey olmamasını diliyordum.
Meriç, işaret parmağını, 'Sessiz olun.' anlamında dudaklarına götürdü ve bize baktı. Ardından kapıya doğru ilerledi. Kapının deliğinden baktıktan sonra derin bir iç çekti ve kapıyı rahat bir şekilde açtı. Gelenler, Ceren ve Gökay'dı.
Kuzey olmadığı için sevinmiştim çünkü kim olduğunu ve ne istediğini bile bilmiyorduk fakat iki vasıfsız geldiği için de sinirlerim bozulmuştu.
Meriç, "Ne bu heyecan?" diye sordu be kapı zilini gösterdi.
"Araf'la ilgili bir bilgi aldık, o yüzden." dedi Ceren, saçlarıyla oynayarak.
Meriç, elini salona doğru, 'İçeri geçin.' anlamında yönlendirdi. Ardından dışarıda biri olup olmadığını kontrol etti ve kapıyı kapatıp kitledi.
Hepimiz koltuklara oturduk ve bu kadar heyecanlandıran bilgiyi öğrenmek için Ceren ve Gökay'a baktık.
"Araf, bize şehir dışına çıktığını ve uzun bir süre buralarda olmayacağını söyledi. Önemli bir işi varmış." dedi, Gökay.
Hepimiz çatık kaşlarla Gökay'ın dediğine odaklandık. Bu bana hiç mantıklı gelmemişti. Şehir dışına çıkmış olması imkansızdı, hem de uzun bir süreliğine.
Söylediği hiç mantıklı gelmemişti ama bozuntuya vermedim. Kimse de yorum yapmamıştı zaten.
Özgür, "Artık Murat'la konuşmalıyız sanırım." dediğinde onu fazlasıyla haklı buldum.
"Kesinlikle." diye yanıt verdim.
Diğerleri de Özgür'ü haklı bulunca, Özgür, cebinden telefonunu çıkardı ve Murat'ı aradı.
Yarım saatin ardından, kapı zili çaldı. Murat olduğunu düşünerek ayağa kalktım ve kapıyı açtım. Murat beni görünce sarıldı, ardından da diğerlerine. Özellikle Duru'ya sımsıkı sarıldı. Olanlardan haberi var gibiydi.
Murat'a, olup bitmiş her şeyi anlatmaya başladık. Yüzündeki ifadeyi hiç bozmadan dinlemeye devam etti.
Konu, Duru'nun son gördüğü görüntüye geldi.
Duru, "Bu sefer görüntümde, bir kadının boynundaki kolyeyi gördüm. Fazla detay hatırlayamıyorum ama büyük bir taş vardı." dediğinde, Murat'ın gözleri büyüdü.
Duru bunu fark edince, "N'oldu? Yoksa bu kolyeyi biliyor musun?" diye sordu.
Murat derin bir nefes verdi ve oturduğu yerden kalktı. "Biliyorum." dedi. Cama doğru yürüdü ve dışarıyı izlemeye başladı. Gözleri yolları izlerken, aynı zamanda bize bir şeyler anlatmaya da başladı.
"Daha önce de anlattığım, sevdiğim kadının kolyesi. Bir nevi, bizim sembolümüz. O kolye, bizi bir araya getiren şeydi." dedi.
"Kolyenin olayı ne?" diye sordum.
Murat, bana döndü ve "Zamanı gelince anlayacaksınız." dedi.
Uzun bir süre boyunca oluşan sessizliği, Meriç bozdu. "Araf, şehir dışına çıkmış ve uzun süre gelmeyi düşünmüyormuş."
"Bunu sana kim dedi?" diye sordu, Murat.
Meriç, Ceren ve Gökay'ı gösterdi. "Şu ikisi. Araf'ın takımındalar ama şu anlık bizim ajanlarımız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY ve GECE
FantasiAy ve Gece... Çoğu insan, geceyi gündüzden daha çok sever, gece onu dinlediği için. Aslında gece onu dinlemez, sadece susar, onu düşünceleriyle yalnız bırakır. Biz de sanarız ki, gece bize umut verir. Aslında bize umut veren gece değil, Ay'dır. Çünk...