14|çocuklar gibiydik, çocuk gibi sevdik

1.3K 151 177
                                    


song| cem karaca' bu son olsun

yine çiçek gibi bölümle geldik, iyi okumalar🌻

***

İçimdeki bu kıpırtıya ne desem nafile olduğunu, onun gözleri gözlerime her iliştiğinde, sesini uzaklardan duyarken bile kalbimin ağzımda atmasından, beni deliye döndürmesinden, kalbime, zayıf kalbime ağır hisler bırakmasından, beni içine büründüğüm duvarlardan ve yeminlerden çıkarmasından anlamalıydım. En başından anlamalıydım, Jeongguk'un kalbimin içine büsbütün yerleştiğini, ve orada kendine ait bir vatan kurduğunu. Oradaki vatanın toprağının bile kana bulanmadığını, ve onca acıya, ızdıraba rağmen çiçekler açtığını saatlerdir hissediyorum. İnanın zaman ayağımın altından su misali kayıyor, tutunacak tek dalımı Jeongguk'un gözleri biliyorum. Ağzımı açıp çığlıkları basacak, yüreğimi yıkacak kadar güçlü hissediyorum kendimi. Uzun yıllar sonra sanki hiç büyümeyen bir çocuk gibiyim. İçimde bastırdığım, yok saydığım, utandığım ama her ne olursa da olsun sökemediğim çocuk dışarıya vurdu kendini. Duvarlar ve taşlar örülü göğsümden fırladı. aniden, habersiz. ateşe yakalanan kağıt parçası gibi, tutuşuverdi hislerim, bastıramadığım, ah söz geçiremediğim duygularım. Hepsi tutuştu, söndüremedim. Söndüremedim içimdeki çocuğun taze yüreğini. Dil geçiremdim, ne söz yetti, ne yemin. Jeongguk'a yenildim. Büsbütün, ruhumla yenildim. Ruhumu çoktan yenmiştir, ama artık bedenimle de yenildim. Bir gün toprak olacak, yok olacak, canımla yenildim. Ellerimle yenildim, o silah tutan eller beyaz elleri sararken, gözlerimle yenildim, belki bin, belki milyonlarca kez, dudaklarımla yenildim ona. Al kırmızısı dudaklarından acısını, sevincini, arzusunu tattığımda büsbütün kapıldım. şimdi nafile diyorum halime, halim çok vahim. Zira içimde biriken o kadar çok duygu varmış ki, hepsi dışarıya çıktı, bastıramıyorum. susturamıyorum ve artık ne iradem kaldı, ne de söyleyecek yalanlarım. Kendime söylediğim onca yalan şimdi dilimde eriyor. Yalan kusuyorum, içimdeki kasvet yok oluyor. ben yok oluyorum o gece, Jeonggukla öpüştüğüm gece -evet öpüştüm, sevdalılar öper birbirlerini, bende öptüm sevdiğimi- yeniden doğuyor çocuk yanım.

Şimdi o çocuk yanımla onun yanındayım, onun ellerini tutup, gözlerinin içine bakıyorum. Sözlerimi yutuyorum ama çığlıklarımı da duyuyorum. Göğsüm koca bir kazan ve içinde taşan sularımla hem kendimi, hem de Jeongguk'u boğuyorum. lakin nefessiz kalmadan, adeta o nefesin kendisi olup, ciğerlerimi cehennemden çıkarıp cennete koyuyorum. Çocuk yanım büyümeyecek onunlayken, o yüzden deli gibi çarpan kalbimin atışları bir an olsun dinmez, hatta mümkünmüş gibi daha da hızlı atar, teammüyen beni istila eder onun varlığı, gülüşü ve dakikalar önce dudaklarımda hissettiğim dudakları. Jeongguk'u öptüm ben. Evet öptüm ve bu gerçek. Hayatımdaki en saf, en masum gerçek. Jeongguk'u öptüğüm gece her ayrıntısıyla zihnimde. Onunla ilgili zihnime yerleştirdiğim tonlarca anıdan sadece biri lakin en güzidesi. En güçlüsü. Beni yerle bir edecek ama canımı acıtmayacak en özel an. Jeongguk'u öptüğüm, kendimi birbir parçaya bölüp, onun göğsüne gömüldüğüm an. Onunla beraber doğduğum an asla silinmeyecek ve eskimeyecek. Ölürsem dahi, onu öptüğümü, yüreğimi nasıl vaveylaya çevirdiğini bilerek öleceğim.

O gece ölsem bile, ne güzel ölecektim. Ne güzeldi o gece, ay bi farklıydı, soğuktu, karlar her geçen gün şiddetleniyordu, güneş sadece sabah doğuyor, ömrü kısacık bir ateş gibi sönüyordu. bunca olumsuzluğa rağmen ben, benim içimdeki yangın sönse dahi güneşim her saniye doğuyordu tekrar tekrar. O geceden sonra bana güneş yeniden doğmuştu. O gece ne soğuk hava, ne de korkularım titretti beni. Titredim ama soğuktan değil, heyecandan. O çocuksu, taze yüreğimi kıpır kıpır eden heyecandan. Başım dönüyordu, ellerim titriyordu ama üşümüyordum. Güneşi içime aldım sanki, tam göğsümde sıcacığım. Demek doğmak buymuş, demek aşk buymuş. Demek insan sevdiğini öpünce yaraları, acıları unuturmuş. Çocuk olurmuş. Çocuk olurmuş aldığı nefes, çocuk olurmuş hisleri, hatta korkuları dahi. çocuk olurmuş adımları. O yüzden, Jeongguk'un yanından ayrıldığım o gece, odamın kapısı açarken ve içeriye girip, yatağıma uzanırken aklım bambaşka yerde. Odaya nasıl geldim, nasıl sağ çıktı yüreğim o andan. Dudaklarının tadı ise hâlen dudaklarımda. O gece benim için hiç bitmemiş, uyuyamadım. Uyku girmedi gözüme. Lakin, bu sefer korkulardan, kabuslardan değil. Sevdadan. Günler geçtikçe yüreğimde büyüyen sevdadan. Benim sevdamdan. Güneş doğarsa bile o gecenin sabahı, yüreğimin kıpırtısı hep aynı. Her sabah onu düşünerek uyanıyordum ama bu sefer daha bi' heyecanlı, hevesliyim uyanmaya. O geceyi düşünerek zor uyuyabilmişken, yorgun bedenimin ve dalgınlığımın farkında değilim. Yataktan düştüm, iki kez ünüformamın düğmelerini yanlış ilikledim, elim o kırmızı beze gitmedi. Saçlarımı tararken çok zaman kaybettim, aynada kendimi çok izledim. hatta yüzüm nasıl görünüyor, üzerimdeki üniformada leke falan var mı diye düşündüm. Ufak ufak farklılıklar içimdeki heyecanımın eseriydi. Bu sabah bi farklıydım. Çok farklıydım. Kendimi bu duruma fazla kaptırmak istemesemde elimde değildi. Dediğim gibi, daha en başından. Çocukluğumu geri kazandım sanki. Onca biriken acılara gömülen çocukluğumu, saflığımı Jeongguk sayesinde geri kazandım. Kaybettiğim kendimi asıl şimdi kazandım.

Fernweh | jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin