song/ sezen aksu' çocuklar gibi***
İçimde yeniden doğan bir çocuk var, küllerinden değil. Yangından doğmamış, ateşin kendisi olmuş. Ateşine vurulmuş, ateşle kavrulmuşta kül olmaktan illet ateşe bürünmüş. Kendini ateşe adamış bir çocuk var içimde. Yanıp durur, hem onu, hem de beni yakıp durur. Susmaz bu içimde yeniden doğan çocuk, hep bağırır, çığlıklar atar sessizce. Mucizelere hasrettir, mucizelere ve umuda inanır. İçimde büyüyen çocuk saf ve masumca duygulara sahip, o duyguları canı gibi, namusu gibi koruyor. İçimde çocuk var Jeongguk yüzünden. İçimde giderek ona kapılan, duygularına yenilen, mantıklı olanı, doğru olanı, olması gerekeni itip, olur olmazı isteyen, şımarık, haylaz, hayalperest -evet en iyi bu kelime açıklar içimdeki çocuğun ruh halini- bir çocuk volta atıyor. Laf söz dinlemiyor bu çocuk, gözlerine başka göz değmesin istiyor, ondan başka kimse gelmesin istiyor yanına, tutmak istiyor ellerden, bakmak istiyor incilere, çoşsun, dalgalanıp savrulsun istiyor yüreği, yüreği yaşasın istiyor bu çocuk.
İçimde yuva yapan çocuk acılardan uzak, acı ile arasına koca bir köprü yapmış taştan. Tutmuş inat edip o taşları, köprülere dizmiş ellerini kanata kanata. acı çekmemiş içimdeki çocuk, ama biliyorum, yemin ederim hissediyorum içimdeki çocuğun kaderini, bahsız kaderini ruhumda, ciğerimde dahi hissediyorum. Biliyorum o çocukta ölecek, taşları tutan eli kırılacak, o taşlar ateşle tutuşan yüreğine düşecek bir bir. Sönmeyen ateşte o taşlarda kül olup uçacak, ben biliyorum. Acı çekmeyen çocuğa acı çekmek öğretilecek. O biliyor, o çok iyi biliyor yüreğimde büyüttüğüm çocuğu. Seviyor, elleriyle seviyor notaya değdirdiği parmaklarının izleriyle seviyor, naif, kuşlar gibi cıvıl cıvıl sesiyle, kahkahsıyla seviyor benim çocuğumu, gözleriyle seviyor en çokta, yüreğimi sevse deliye dönerim, o gözler benim için açılsa güne, bit tek bana baksa melül melül, aklım var olsada yitiririm.
Delilirim, biliyorum çocuk var içimde aklı fikri hayırsız, boşlukta dolanır mantığı, düşünceleri savruk savruk, belli bir çehre var zihninde. Sanki başka hiçbir insanı tanımamış, sesini işitmemiş, oturup sohbet etmemiş gibi. Sadece onu tanımış, hayatına sadece onu almış, gözleri onu görüp, kulakları sadece onu dinlemiş gibi. İçimde yeniden doğan bir çocuğun hayatı sadece Jeongguk'tan ibaretmiş gibi. Bildiği tek hayat, tek isim onunkiymiş gibi.
Bildiklerimi unutuyorum, korkuyorum. Bu kelimeyi sık sık söylememeye çalışırım. Korkmaktan dahi korkarım. Annem ölürken çok korktum, babam ve kardeşim öldüğünde acıdan gayri başka duygu bilmezken korkamadım bile. Asker oldum, öyle böyle bu zamana denk hayatta kaldım. Zülümü gördüm, savaşı gördüm, mücadeleyi gördüm. Öyle kolay değildi, hayat mücadelesiydi. Korkmadım, korkak olmadım. korudum metanetimi, soğuk, buz gibi taşlar doldurdum içime, içimde değil yangın, ateşin kıvılcımı bile yeşermezdi, korkmazdım. Korksam bile ne dilime, ne aklıma dökerdim bu kelimeyi. Korkuyu kendime yasak ederdim. Lakin şimdi, şimdidenden evvel onu gördüğüm, gözlerini gözlerime bir kördüğüm misali bağladığım andan itibaren korkuyorum. Dilime dökmüyorum, tecrübeli bir askerim bir de iyi bir oyuncuyumda, belli de etmiyorum. Ama hissediyorum, havayı hisseder gibi, güneşi, acıyı hisseder gibi hissediyorum korkuyu.
Korkuyorum. İçimde yeni bir çocuk yaşadığı için korkuyorum. Şayet içimde çok çocuk büyüdü zamanla, hepsi de öldü. Çok çocuk öldü gözlerimde, ilki kendi çocukluğumdu, diğeri adım bastığım toprakların çocuklarıydı. Fakat hiçbiri, inanın hiçbiri içimde doğan çocuğa benzemiyor. Bu çocuk sevgi istiyor hayattan, herkesin bildiği hayat değil bu, evrensel yaşam algısı değil. İçimdeki çocuğun hayat diye bildiği tek bir kişi var. İçimdeki çocuk sevgiyi tanrıdan değil, tanrının aciz kulundan istiyor. İçimdeki çocuk sadece Jeongguk'a razı. Sadece Jeongguk'a hasret.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fernweh | jikook
FanfictionO kanlı savaşın ortasında vurdu beni kurşunlar, gözleri bildim; kaç yürek burkuldu içimde, kaç kez o inci gôzlere yenildim. 12\9\20 25\3\21 (angst değildir!)