song; evgeny grinko - field*biraz yorum görsem mutlu edersiniz beni, iyi okumalar🍁
***
Tarih yirmi sekiz eylül. Havada yine mermi ve barut kokusu var. Gözlerimizi açıp bakmaya korktuğumuz, yürürken titrediğimiz ve nefes dahi alamadığımız, kalbimizi sıkıştıran, göğüs kafesimize yerleşen ağır bir yük var.
Bu yük kimsesizlik yükü gibi. Kimsesiz kalmışlığın en ötesine yerleşecek neredeyse. Bu yük acı ve kan dolu. Yürek sızlatan insanın çaresiz, umutsuz bakan gözleri ile dolu. Attığın her adımda, ruhuna ilim ilim işleyen korkunun yükü bu.
Bu yük senin toprağından gelir, toprağın gibi koktuğunu sanarsın ama ciğerlerine dolup taşan tek koku kan kokusudur. Kardeşinin kan kokusu. Annenin, babanın, yan komşunun, bakkal amcanın, sokağında dolaşan genç kızların, delikanlıların kan kokusu. Savaşta ölen ve küçük yaşta bedeni toprak olan, kanı toprağa karışan çocukların kokusu. Savaşın ve katliamın kokusu.
Hepsi bu insanların yükü. Silahları indiren ve haftalar sonra bozguna uğrayıp teslimiyetini veren, vatanını savunmak uğruna ölen, öldüren polonyalı askerlerin yükü. İşgal ettiğimiz toprağın kokusu değişti, silah mermileri yerdeki ot ve çiçeklerden daha fazla yer kapladı. Yağmur yağdı bazen, tanrı silmek istedi caniliği, vahşiliyi, acımasızlığı ve kanı. Silinmedi. Yağmur dindi, akıttı kanı. Bir yağmur bitti, başka bir yağmur başladı. Adı da; ölüm.
Ölüm yağmurları yağdı bu şehre. Adı; Varşova. Zavallı Varşova. İki ülke arasında bir böcek gibi ezilen Varşova. Günahsız Varşova. Sokağında ne çiçek kaldı, ne de yuva. Hepsi yerle bir, yıkılmış, yakılmış ve cehennemden beter hale gelmiş.
Hepsini de biz yaptık, alman ve sovyet askerleri. Senin toprağından farksız topraktan geldik üstelik. Senin insanın gibi görünüşte. Lafta hepimiz birer insan ve kardeşiz. Şimdi söyle bana ölü şehir? Bu kirlilik niyedir, kimin ahını çeker bu insanlar? Çiçek açan toprakta şimdi neden kan kokusu var?
Var işte. Huzur ve refahın olduğu sokağın her bir yanı askerlerle, cesetlerle doldu. ne insanlık kaldı, ne de merhamet. Hicbir şey yok geride. Sokaklar harabe. Aylar, belki de yıllar gerektirir sökülen, ve dökülen binaları, savaş alanına dönüşen sokakları temizlemek, eski güzelliğine geri çevirmek. Yıkılanı tamir etmek zordur. İnsanı öldürmek kolay gelir, yıkılan tek şey sokak gibi gelir. Oysa yıkılan insandır.
İşgal edilen bu ülkede yaşayan halkının gözlerinde var yıkılmışlık. Her birinin acısını düşman askerin hususi arabalar, tanklar ve askeri birliklerle sokağında zafer yürüyüşlerini izledikleri zaman gözlerinde gördüm. Ucu sivri postalların ritmik şekilde yürüyüşlerini yüzü gözü kan olan insanların korkuyla izleyişlerinde gördüm.
Bin asker geldi ülkelerine, her birinin elinde ülkesinin vatandaşının taze kanı vardı. Biliyorlardı, hissetmişlerdi. Polonyalılar, savaşın onlara da uğrayacağını, sokaklarında bombalar patlayıp, silahlar sıkılacağını anlamışlardı.
Evvel öncesinde ona ait olan vatanına bulaşmış kanı şimdi hangi kahraman temizleyebilirdi. Yıkılan insan ruhunu hangi mühendis yerine getirir, hangi doktor iyileştirdi artık.
Ezip yıkan, ateş açan askerlere emiri veren benim. Benim bile ruhuma öküz oturdu şehire girerken, dün teslim olan halkın gözlerinde mücadele ruhu varken, şimdi her birinin ruhu tutsak edilmiş gibi bakıyorlar. Alman marşı ve sovyet marşı sokaklarda yankılanıyor. Kutlamalar, mitingler yapılıyor. Her yerde, ayakta kalan her binanın penceresinde, elektrik tellerinin üstünde, belediye binasının girişinde düşman ülkelerin bayrakları asılı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fernweh | jikook
Fiksi PenggemarO kanlı savaşın ortasında vurdu beni kurşunlar, gözleri bildim; kaç yürek burkuldu içimde, kaç kez o inci gôzlere yenildim. 12\9\20 25\3\21 (angst değildir!)