final|kül

1.5K 158 319
                                    


song/ cem adrian' Kül

'Radyoda çalan müzik senin, senin ellerinin izlerini, saflığını, güzelliğini bilirim, bu sesin sahibi senin ellerin, radyoda çalan müzik senin, bu yitip, biten can, solan çiçekler, tutuşan evler, yürekler, özlemden, özlemden hep, radyoda çalan müzik senin, adını değiştirmemişsin, artık saklanmaya gerek yok, seni herkes ölü bildiğinde ben yüreğimde yaşatmıştım. Şimdi yüreğim boşluktan kurtulup, gelecek yanına, tutacak ellerini, radyoda çalan müzik senin, o müzik sensin, o senfoni senin nefesin, benim nefesim, ben biliyorum o nefesi, o kalbimi saran, darma duman eden müziği, ben o müziği biliyorum, ben o elleri biliyorum, göğsüm biliyor, ben o elleri unutmadım, radyoda çalan müzik senin, ben seni hiç unutmadım, beş yıl geçti, beş binden farksızdı, ben yine seni unutmadım. unutmadım sevgilim, radyoda çalan müzik senin, hiç unutmadım...

1 Mart 1940

Beni, kalbinden sökerek, kül ederek, kırarak, canından sökerek acımadan paramparça ederek, kurak çöle bırakmışlar, tepemde yanmış güneş, tıpkı cehennem ateşi gibi, ölmedim sahi, cehennemi görmek için ölmek gerekmezmiş bazen. İnsan yaşarken de ölüyor, yaşarken de toprağa gömülüyor, kırılıyor, çok kırılıyor, paramparça oluyormuş. Öğrendim bunu, daha ufacıkken, ellerime silah verilmemiş, beyfendi olamamışken, yetim olmuşken, büyüyememişken, bir günde acıyla büyürken asıl, küçük yüreğime büyük ateşler düşerken öğrendim, acıyı ölüme benzetiyorum, acı çekiyorum ve ölüyorum birer birer, parça parça ölüyor, tükeniyorum. Beni kimsecikler olmayan, su olmayan, can olmayan, cananım olmayan çöle bırakmışlar, o derime kazınan üniformayla, silahımla, kimsesizliğimle bırakıvermişler çöle beni. Sanki toprağı gibi ateşle kavruluyor, rüzgarla buz kesiyorum, çölün ortasında susuzum, cansızım, yüreksiz, kimsesiz, onsusum, onsuz, biliyorum o gün doğacak yarın, belki de saatler çoktan geride kaldı. İçimde çiçeğimin açacağı hiçbir yer kalmadı, her yer çölden farksız, çiçek açacak yer yok içimde. İçimde can yok, içimde canım yok. Güneşim bile dışarıdan izliyor, bahtsız, güçsüz, çaresiz halimi, yakıyor ışığıyla, gece olunca yine gidecek, yine karanlıkta kalacağım, üstelik ışığıyla yanmaya da alıştım. İçimde hayat yok, o hayatta Jeongguk'u yaşatamadıktan sonra bana nefes yok, yüreğimin kırpıntıları, onu görünce yeşerip duran heyecanları, tatlı sızıları yok, acı var, acılı ağrılar, sızılar, küle çeviren yangınlar var, çöl yangınları, çöl ızdırapları, susuzluk var içimde, içimde derin çukur, içimde derin sızılar var tatlı değil acı, sızılar var kırıyor elimi, belimi, kemikleri, sızlıyorum, yanıyor, tutuşuyorum, nefes alamıyorum oysa burnumun ucunda, yanımda tanrı görüyor yukarıdan, uzanıyor, göğsü atıyor, yaşıyor, o yaşıyor ben ölüyorum. Beni öldüren o sızı, geride kalacağını düşündüğüm yüklerimin ağırlığı ile büyüyor, göğsümden taşıyor, acılarım Jeongguk'u acıtmasın, kanatmasın, incitmesin istiyorum. İstiyorum, tanrı bilir, ben bilirim, o bilir ben çok istiyorum onunla beraber olmak, sesini sonsuza kadar duymak, gözlerine bakmak, bırakmamak, elini, gözlerini, dudaklarını, sesini bırakmamak istiyorum. Çok istediğinden mi vermiyor tanrı bana? Çok mu istiyorum, yüreğimi eze eze, kalbimi söke söke çok mu istiyorum, hakkım değil mi? Ellerimde değil o, ellerimde değil Jeongguk, çok acıtıyor, burada yanımda uyurken, güneş doğduktan sonra gideceği çok acıtıyor. Bırakacağım onu, çok acıtıyor. Acıtıyor, sızısı hiç geçmiyor, dayanamıyorum, hiç sabrımı aşmadı bu güne değin acılar, şimdi acılar sabrımdan, sabrımın kudretinden bile daha ağır, daha güçlü, tükeniyorum. Tükeniyorum, sevda hiç bu kadar acı gelmedi, zor ve çaresiz gelmedi, sevda hiç bu kadar yakmadı yüreğimi, boğazımda mermiler birikti, nefes aldıkça ciğerlerime batıyor, gideceğini bilmek öldürüyor.

Fernweh | jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin