-10-

754 63 4
                                    

(medya) odadan çıktığım da merdivenlere yöneldim. Aşağıda saatiyle uğraşan jungkooku gördüğüm de hızla yanına indim. Bana doğru döndüğün de söylenmeye başlamıştı.

"galiba elbisenin üstünü yukarıda unutmuşsun?"
"ha ha ha"

Gelen at arabasına bindiğimiz de bana sırtını dönmüş oturuyordu. Senin bana verdiğin heryeri kapalı şirin prenses elbiselerinden daha iyi Bi kere...

Güneş batmış dışarıda hafif esen rüzgarla çok geçmeden balonun yapılacağı yere gelmiştik. Jungkookun koluna girerek içeri yürümeye başladık. İnsanlar sohbet ediyor ve şakalaşıp duruyorlardı. İçerisi için fazlasıyla kalabalıktı. Merdivenlerden inerken gözlerim kardeşlerimi arıyordu.

Onları gördüğüm de yanlarına ilerledik. Kızlar o kadar güzel olmuştu ki parlıyordı. Jennienin beyaz kat kat elbisesinin yanında rose pileli bir elbise giymişti. Jisoo ise o kızıl saçlarını tek bir tarafına almış koyu yeşil bir elbise giymişti.

Doğu prensinin kim olduğunu bulmak için yarış yaparken jungkook, namjoon ve Taehyung tanıdıkları ziyaret etmek için yanımızdan ayrıldılar. Biz ise jimini de oyunumuza katmış o adamın kim olduğunu bulmaya çalışıyorduk.

Masada ki bardaktan yudum alırken arkamdan gelen öksürük sesi ile yerimde zıpladım. Derin bir nefes alıp döndüğüm de ise bembeyaz takımı ile uzun boylu biri duruyordu.

"isminizi bahşedermisiniz güzel bayan"

Uzattığı ele karşılık vererek ismimi söyledim.

"Lalisa"
"ne güzel bir isim"

Elimi öpüp önümde hafifçe eğildi.

"doğu prensi klaus"

Önümde ki adama baktığım da Jimin kısık sesle kızlara adamı gösterdi.

"işte şimdi bulduk doğu prensini"

Bizim masamıza katıldığın da adam roseye dönerek konuşmaya başladı.

"dört güzel kadın bir arada"
"kardeşiz"
"bu ne güzel bir lutuf.. Tanrı tüm nimetlerini sizlere bahşetmiş"

Bu jisoonun hoşuna gitmiş olacak ki gülmeye başladı. O sıra masaya jungkooklar geldiğin de hemen söze girdiler.

"klauss"
"ooo bu harika bir tesadüf... Çok uzun süredir görüşmüyoruz jungkook"

Garip garip onlara bakarken kızlarda durumu anlamaya çalışıyordu. Masaya bir kişi daha katıldığın da klaus direk tanıtmaya başladı.

"kardeşim Damon"

Direk elini bana uzattığın da mecbur karşılık verdik.

"doğu krallığının 2.prensi Damon... Sizin adınız?"
"Lalisa"
"ne güzel bir isim"

Gözleriyle beni süzdüğün de elimi zorda olsa geri almıştım. Jungkooksa elini belime koyup kendisine çektiğin de ortam biraz gerilmişti.
Damona elini uzatarak söze girdi.

"jeon jungkook... Jeon Lalisa'nın kocası"

Birden müzik çalmaya başladığın da
Namjoon ve jisoo dansa kalktılar.. Peşlerinden Taehyung ve jennie giderken jungkook elini uzattı.

Beraber dans etmeye başladığımız da kulağıma eğilerek fısıldadı.

"sana daha büyük bir yüzük almam gerek... Kimse yüzüğüne dikkat etmiyor"

Dediği şeye gülerken dans etmeye devam ediyorduk. Masamızda gördüğüm kitty ile içim biraz daha güzel olmuştu. Şaman görmüş gibi bizi izliyor sinirle içeceğini yudumluyordu.

Müzik bittiğin de diğerlerine katılıp sohbet etmeye başladık. Jungkook beni dürtüklediğin de kulağıma eğildi.

"ben çok sıkıldım. Gidelim"
"olur"

Klausa elini uzatarak söze girdi.

"bizi davet ettiğiniz için teşekkürler. Biz artık yola çıkalım"
"daha erkendi, eğlenirdik"
"Bi daha ki sefere"

Oradan ayrılıp şatonun yolunu tuttuk. Gerçekten yorgundum ve jungkookun geri dönmek istemesi güzel isabeti. Ama daha 1 saat önce gelmiştik...

Birkaç saat sonra madam bizi karşıladı..jungkook üzerini değiştirmek için yukarı çıktığın da madam güzel kokulu bir çay getirmişti.

"ımmmm bunun tadı çok güzel madam"
"topladığım bitkilerden yapmıştım efendim."
"bir tane daha yaparmısın, jungkooka da götürmek istiyorum"

Elimde ki çayı içerken kokusu bile insanı neşelendiriyordu. Kendi çayımı masaya bırakıp Madamın getirdiği çayı alıp yukarı çıktım. Kapı kapalıydı belkide üstünü giyiniyordur diye içeriye seslendim.

"jungkook içeri girebilir miyim?"

Ses gelmediğin de etrafa bakarak tekrar seslendim.

"bak giriyorum"

Kapıyı açtığım da geri geri içeri girdim. Ayağımla kapıyı itikledikten sonra sert bir şeye çarptım. Kapının ağzında duvar yok, eşya yok bu kimdi?

Arkamı döndüğüm de jungkook üstü çıplak bir şekilde bana bakıyordu. Elimde ki çay titremeye başladığın da parmaklarıma sıcak çay geliyordu.

"jungkook elim yanıyor"

Direk elimde ki çayı alıp masaya bıraktığın da tekrar önüme durdu. Elime bakarken birden kapı ile arasına almıştı.

Gözleri üzerimde gezerken ufaktan kaçmaya çalışıyordum. Ama tabiki boşa çabalardı.

Gözlerim vücuduna kaydığın da gerçekten güzeldi. Geniş omuzlarına karşı ne zaman yaptığını bilmediğim kaslarıyla bakışıyordum.

"jungkook"
"efendim lisa"
"cama tırmanan birisi var"

Hızla arkasını döndüğün de kollarının arasından çıkmış gülüyordum. Yine onu keklediğimi anladığın da gülmeye başladı.

"Lisaa"
"hııı"
"istediğin kadar kaç ama nehirde yüzdüğümüz zaman gördüm"
"hayır görmedin"
"ister inan ister inanma... Gördüm"
"seni pis sapık"

Ellerimle önümü kapattığım da gülmeye başladı. O kadar çok gülüyordu ki gören cadı zannederdi.

Üzerimi değiştirip yatağa oturduğum da jungkook kitap okuyordu. Ama bu sefer farklı bir kitaptı.

"Romeo kitabını bitirdin mi?"
"evet"
"peki en sevdiğin kısım neresi oldu?"

Elinde ki kitabı kapatıp bana doğru döndü. Biraz düşündükten sonra cevabını verdi.

"Ah Juliet.. Neden böyle güzelsin ha? Yoksa ele avuca sığmayan ölüm mü aşık oldu sana?
İnanayım mı o iğrenç canavarın bu karanlıkta sevgilisi olasın diye seni sakladığına?
İşte bundan korktuğum için.. sonsuza dek yanında kalacağım..."


☯

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
☯Princess Lisa☯ - Liskook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin