Klasik sohbetlerle kahvaltı yapılmaya devam edildi. Daha sonrasın da ise hazırlıklar yapılmaya başlandı. İki tarafın halkına da bu müjdeli haber verildi. Kafa dinlemek için kütüphaneye inerken bile peşimde terziler dolaşıyordu.
Ölçüler alınırken diğer yandan davetiyeler baslıyordu. Tek bir sorum olacak. Neden 1 hafta içerisin de evleniyoruz? Bunun altında birşey aramalı mıyım?
Genelde sessiz olan bu yer bugün hiç te sessiz değildi. Kızların yanına gittiğim de ise onlar daha da uçmuştu.
"hangi elbiseyi giymeliyim" "lacivert fena değil" "açık lilaya da bak"
Odaya girmem ile çıkmam bir olmuşken kendi odama geldim. Sadece çayımı içerek dışarıyı izlemek istiyordum. Yatağıma oturduğum da ise jungkook elinde kitabıyla camın köşesine oturmuş çayını içiyordu.
Yatağa kendimi bırakıp gözlerimi kapattım. Nasıl bu kadar rahat olabiliyordu. Saçma bir nedenden evleniyorduk ve kimse karşı çıkmıyordu.
Bütün hafta boyunca düğün hazırlıkları yapılmıştı. Üstüne üstlük jungkook ve ailesi düğün gününe kadar burada kalma kararı almıştı. Kışın ortasında olmamıza rağmen çoğu kişi gelmişti. Şatonun içinde yapılacaktı ve bu yüzden hakta davet edildi.
Sonunda düğün günü gelmişti. Çokta büyük birşey hazırlanmamıştı ama davetliler salonda ki yerlerini almıştı.
Üzerimde ki gelinliğin iplerini bağlayan jisoo burun çekiyordu. Dışarıda ise ufak ufak yağan kar taneleri cama çarpıyordu.
Sarı uzun saçlarımı arkadan topladığımız da son kez aynada kendime baktım. Herşey uygun gözüküyordu. İçeri giren Rose eliyle salonu gösterirken öylece kalakaldı.
"çok güzel olmuş"
Yavaş yavaş merdivenleri inerken insanlar bizi izliyordu. Gözlerim anneme kaydığın da yine tüm ciddiyeti ile bana bakıyordu. Merdivenlerin sonunda jungkookun uzattığı eli tutarak rahibin önüne geldik.
Ellerimi jungkookun elinin üzerine koyarak rahibin dediklerini tekrarlamaya başladım.
"jungkook, Lisayı ölene dek eşin olarak kabul ediyor musun?" "ediyorum" "lisa, jungkooku ölene dek eşin olarak kabul ediyor musun?" "ediyorum"
Yeminleri ettiğimiz sırada jungkook cebinde ki yüzüğü çıkararak parmağıma taktı. Bende ki yüzüğü de ona taktığımda rahip son sözünü söyledi.
"sizi karıkoca ilan ediyorum. Gelini öpebilirsiniz."
Ne, bir dakika.. Öpmek mi.... Heyyyyy..... Öpeceği sırada kafamı aşağı eyerek alnımı öpmesini sağladım...
Gerçekten buna izin vereceğimi sanması komik... Gün boyunca çalınan müzik bize eşlik ederken İnsanların dans edişini izlemek hoşuma gidiyordu. Rose piyanonun paşına geçtiğin de slow bir müzik çalmaya başladı. Bana uzatılan ele doğru baktığımda ise jungkook vardı.
Teklifini kabul ettiğimde Koca salonda sadece biz dans ediyorduk. Adım adım müzikle beraber ruhumuz da dans ediyordu.
"nasıl hissediyorsun?" jk "birşey değişmedi." "güzel" jk
Bir süre daha dans ettiğimiz de ayaklarım kopmak üzereydi. Gece sonuna doğru davetliler giderken kızların yüzünü ilk defa bu kadar uzun görüyordum.
Bize verilen odaya çıkarken, bu günlük burada kalacaktık. Yarın sabahtan ben güney tarafına jisoo ise kuzey tarafına gidecekti.
İçeri girer girmez ayakkabıları fırlatıp kendimi yatağa bıraktım. Ayaklarım gerçekten acıyordu. Saçımda ki tokayı çıkarıp ayaklandığım da jungkook tişörtünü çıkarmış yatağa yatmıştı.
"üzerine birşey giy" "hayır"
Ona doğru döndüğüm de çoktan gözlerini kapatmış uyku mooduna geçmişti. Üzerimi değiştirip yatağın öbür ucuna yattığım da sırtımı ona döndüm.
Bir hafta boyunca aynı odada kalmıştık ve o küçük koltuğa bacakları bile sığmıyordu. Yatağın bir köşesin de o yatarken diğer köşesin de ben yatıyordum.
Bu zamanda yavaş yavaş karlar eriyor güneş meydana çıkıyordu. Güney tarafına gidiceğim için şanslıydım. En azından sıcaktı....
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
