Okurken multideki müziği dinleyin lütfen. Ben onu dinleyerek yazdım. Mobil olanlar ise şarkının adı 'Hasretinle Yandı Gönlüm."
İyi okumalar!
Hani bazen gülümsemenizin yüzünüzden eksilmediği zamanlar olur ya. Silmeye çalışırsınız ama o sana inat kalır orda. Hayatının en mutlu anlarındandır. Sevdiğin insanın yanındasındır. Mutlusunuzdur.
O anlardan birini yaşıyordum şuan. Ozan'a sarılır vaziyette uzanıyorum kumlarda. Huzur buydu işte. Yüzümden silinmeyen gülüşün sebebi buydu işte. Her zaman da Ozan olacaktı. Bir zamanlar arkadaşımdı, şimdi ise her şeyim.
Nasıl fark edememiştim bilmiyordum ona olan sevgimi, aşkımı. Her zaman yanındayken kalbim sanki bir daha atmayacakmış gibi maraton hızında atıyordu. Bende mal gibi yok canım aşık değilimdir diyordum.
Bizim hikayemiz whatsappta başlamıştı. O zamanlar her şey o kadar çok karışıktı ki. Sonrasında buluşmuştuk. Bu sahilde, bu saatlerde. Birbirimizi pek tanımıyorduk. İki gençtik işte. Eğlencesine düşkün iki genç.
Bilemezdim bir gün böyle olacağımızı. Evet ona söyleyemiyordum. Çünkü yemiyordu. Çekip gitmesinden korkuyordum. Hiç bir şeyden korkmadığım kadar.
Çoğu kez kavga etmiştik. Kimisi oldukça büyük, kimisi ise karınca bokundan küçüktü.
Hep konuşurken onunla istemsizce gülümseyip silmeye çalışmıştım onu. Ama silinmiyordu orası gerçek. Tıpkı şuan olduğu gibi.
"Ozan." diyerek çıktım düşünce dünyamdan. "Gizem?"
"Ben ıhm... bir şey sorucaktım." geveleyerek söylediğim kelimelerin anlaşılmaması için dua ederken kafamı Ozan'ın yüzüne çevirdim. Gülümsüyordu. Gülmesene amk çocuğu.
"Ben de sana bir şey dicektim." Dedikten sonra gülümsemesi kaybolup yerini burukça gülümsemeye bıraktı. "Söyle o zaman."
"İlk sen sor, benim ki çok önemli."
"Pekala." derin bir nefes alıp kapattım gözlerimi. "Beni bırakmayacaksın değil mi?"
Uzun bir süre cevap vermedi. Gözlerimi açıp suratına çevirdim bakışlarımı. Doğrulmuş denize bakıyordu.
"Cevap vermeyecek misin?" Derin bir nefes aldı. Son nefesiymiş gibi çok derindi. İçinde kaybolmak istedim bir an.
"Benimde diyeceğim bununla ilgiliydi zaten. Bak, sözümü kesme tamam mı?" Başımı hızla aşağı yukarı salladım. "Pekala."
"Ben, buraya apar topar geldim. Kimseye haber vermeden. Anneme bile söylemedim. Göktuğ aradığında sana bir şey oldu sanıp geldim İzmir'e. Yoksa Temmuzda gelecektim biliyorsun. Buraya gelmemizin sebebini sormuştun. İlk tanışmamızın olduğu yerde sana veda etmek istedim. Seni hep sevdim. Çok sevdim. Hala da seviyorum. Sonsuza dek seveceğim. Ama benim gitmem gerekiyor. Bu yaz burda değilim. Belki seneye de, sonraki seneye de. Bunun hakkında sonra konuşuruz tamam mı? 3 saat sonra uçağım kalkacak. İyi bak kendine. Sana böyle veda etmek istemezdim. Ve bu, bizim hikâyemizin sonu değil. Bitmeyecek. Bizim ilişkimiz eskisine geri dönecek sadece. Sanal ilişkisine geri döneceğiz. Tek fark bu. Seni çok seviyorum. Tekrardan iyi bak kendine. Birilerine aşık ol, sev birilerini. Ya da sevme. Kıskanırım. Hayır sevme. Son kararım. Beni sev sen. Neyse, kokusunda huzur bulduğum, gülüşüne güldüğüm. Bizimde sonumuz gelecekmiş demek ki. Bizimde hikâyemiz böyle bitti. Sanala geri döneceğiz. Yine her gece senin hayalinle uyuyacağım. Son bir şey..." diyip dudaklarını bastırdı alnıma, sonra ise kısa ama anlamı benim için çok olan bir öpücük bıraktı dudaklarıma. Vücudum aleve dönerken, o uzaklaştı benden.
"Veda öpücüğüydü. Birilerini sevmeyi dene. Görüşürüz, canımı verdiğim. Seni seviyorum. Çok fazla. Benden bu kadar." Bir adım geriye attı. Biliyordum, bu adımdan sonra tamamen gidecekti. Biliyordum. Anında ayağa kalkıp tuttum elini.
"Ben seni seviyorum aptal. Gitme lütfen. Bırakma beni. Biz... biz buraya kadar ulaşmışken pes edemezsin. Lütfen. Lütfen." Çatallaşan ve sona doğru kısılan sesimle söylemiştim bunları. Bir şey söylemek için ağzını açtığında elini bırakıp sıkıca sardım kollarımı boynuna. Hiç bırakmak istemezmiş gibi. Zaten istemiyordum.
"Şş ağlama. Dayanamıyorum." Dedi titrek sesiyle. Ben ağlıyor muydum?
"Gi-gitme lütfen. Bırakma be-beni."
"Özür dilerim." Diyip çekti kollarını sımsıkı sardığı belimden. "İyi bak kendine. Üzülme." Dedi titrek sesiyle. Ağlıyordu. Dayanamıyordum.
"Üzme o zaman aptal!" Sesim kısılacaktı biliyordum. Ama ondan değerli değildi hiç bir şey. Dolu dolu olan gözlerinden bir damla yaş düştü. Acıyan canım, binlerce kat daha artarken saliseler sonra benimde gözümden bir damla yaş düştü. Ardından binlerce. Görüşüm bulanıklaşırken duyduğum son şey Ozan'ın sesiydi. Huzur veren sesi.
"Özür dilerim. Ararım ambulansı. Görüşürüz. İyi bak kendine. Çok iyi bak...." demişti titrek sesiyle. Sonrasını da duyamamıştım. Soyutlanmıştım hayattan. Bulanık görüntüler tamamen yok olurken şükrettim bunun için. O yoksa bende yaşayamazdım değil mi?
Son kez yankılandı o sözcükler...
"Benden bu kadar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İzmirli Meteor *Düzenleniyor*
RomansaDeniz gibi gözlere sahipti. Kahverengiydi ama deniz gibiydi. Bir okyanus gibi... "Gözlerine baktığımda sonsuzluğa ulaşıyordum. Huzuru buluyordum. Yine İzmir'deydim işte. Her zaman ki sahilde. Gözlerim denizde, seni arıyordu. Deniz yerine senin gözle...