16. Bölüm - Amerika'nın Oyunları

98 4 0
                                    

Merhabalaar!

Bölüm eklemeyeli 1 ay olmuş yeni fark ettim. Hemen yazayım dedim. Hikayeye bir süre yeni kişiler eklemeyi düşünmüyorum. Zaten olaylar da çok karışık bu aralar. Umarım hala okuyorsunuzdur. Hepinizi çok seviyorum.

Bu arada hikaye mizah kategorisinden, romantiğe geçti. Haberiniz olsun!

İyi okumalar!

Gözlerimi sıkıca kapatıp adımımı attım ileriye. Bir kaç adım sonra boşluk vardı. Salak gibi intihara kalkışıyordum. Kafam yerinde değildi ve ne yaptığımın da farkında değildim.

Allah aşkına daha 16 yaşındaydım fakat bu yaşadıklarım da neydi? Erkektim, doğal olarak yakışıklıydım da. Bir sürü kız vardı etrafta. Neden ergen bir kız için o kadar kızdan vazgeçmiştim hala anlamıyordum.

Hayatın bana siktiri çekmesini de atlamazsak, kendime her türlü kız bulurdum.

Uçurumdan aşağı bakıp gülümsedim ve ellerimi cebime koyup, geri ilerlemeye başladım. İntikam alacaksam eğer, her şeyi göz önünde bulundururdum.

Kendini bir şey sanan, hep sevilmeye çalışan insanlar bana göre değildi. Ben gelemezdim bunlara.

Gizem'i bırakmamın elbet bir sebebi vardı. Hayatıma bakmak istiyordum. Bir gidecek gibi olup sonra kendimi Gizem'in yanında bulmam saçmalıktı. O sadece kendine zarar vermeyi seven psikopatın tekiydi.

Ben öyle insanlarla olamazdım, bana göre değillerdi. Psikopatça gülümseyip şehir merkezine çıkan yola doğru ilerledim.

Şehir merkezi dediğim öyle bir yer değildi. Şehrin en uç noktasında ve biraz ilerisinde orman, ormanın sonunda da uçurum vardı. Ormanın konumu ne kadar iyiydi yorum yapmayacaktım.

Şehir merkezine ulaştığımda, hızlıca ileride duran taksiye ilerleyip, hızlıca bindim ve sitenin adresini verdim.

Kafamı cama yaslayıp, İzmir'in kendisi gibi güzel gökyüzünü izledim. Bilmiyorum aradan ne kadar geçti ama sitenin yakınlarına geldiğimizde inmek istedim. Parayı ödeyip taksiden indiğimde başım bir anlığına döndü.

Elimi başıma koyup diğer elimde destek alacak yer ararken, sağ kolumda bir baskı hissettim. Ardında sağ kolumu kendi omzuna atıp beni ayakta tutmaya çalışan bir beden hissettim.

Kız olduğu belliydi. Bir erkek bu kadar güçsüz olmazdı. Elleri de titremezdi. 4-5 dakika sonra gözlerimi açtığımda, anında bakışlarımı yanımdaki bedene çevirdim. Ah be Gizem. Unutacaktım ben seni. Neden o güzel gözlerinde bana bakıyorsun ki öyle?

"İyi misin?" Sesi o kadar soğuktu ki, gözlerimi kapatsam benden nefret ettiğini anlardım. Fakat bakışları sesi gibi sert değildi. Acı çektiğini belli ediyordu.

Başımı aşağı yukarı sallayıp "Evet," dedim. "Bir daha görüşmemek üzere Gizem. Karşıma çıkma." Bu sözlerimden emin bir görüntü vermek için gözlerinin içine baktım. Anında doldu o tapılası gözleri.

Kafasını olumsuz yönde salladı. "Şaka mı yapıyorsun?"

"Şaka yapar gibi bir halim mi var?" Kahkaha atıp, "Yok tabii." dedim. Dalga geçmiyordum. Benden nefret etmesini sağlamaya çalışıyordum.

Sol gözünden bir damla yaş düşerken, elim benden habersiz Gizem'in yüzüne ulaştı. Ne yaptığımı fark ettiğimde elimi hızlıca çekip gözlerimi yumdum.

"Sana sarılabilir miyim?" Sesinde o kadar duygu vardı ki. En barizi acı çektiği belliydi.

Hızlıca ona dönüp belini tutup kendime çektim. Kollarını boynuma sararken, başı da omzuma gitti. Kokumu içine çekerek ağladı. Fısıldıyordu. Fakat dediğini anlamıyordum.

"Lütfen gitme, İzmir sensiz İzmir değil. Bu kalp sensiz atmaz." O kadar sessizdi ki, duymamdan korkuyordu. Gizem'i iyice kendime bastırıp kafamı boynuna gömüp derinde bir nefes aldım.

O an sol gözümden bir damla yaş Gizem'in omzuna düştü. Diyecek söz kalmadı. Ağladım omzunda.

Titrek ve çatlak sesiyle "Ağlama," dedi. "Ağlama uzun boylum, dayanamıyorum. O gözlerinden akan göz yaşı olabilmek için nelerimi verirdim bilmiyorsun."

O an durdu dünya. Herkes sustu. Zaman durdu. Sadece biz kaldık. Birbirimize sımsıkı sarılmış, ağlar ve aşık vaziyette.

-Can'dan-

"Lalalala lupsi, sihirleri güçlü. Lalala lupsi, sihirleri gü-. Göktuğ ne atıyon Göktuğ. Yazık değil mi bu taşa. Yazık değil mi bu sarışın meteora. Anlat Göktuğ. Göktuğ umurumda değilsin. Tamam sus. Ya sussana. Göktuğ herkes bize bakıyor Göktuğ. Göktuğ sus Göktuğ. Tamam amıma koyarsın Göktuğ. Tamam beni sikersin Göktuğ ama öyle bakma valla korkuyorum." Göktuğ bıkkınca nefes verip, "Allah'ım suçum ne?" diye haykırdı.

"Kankacım senin suçun Gizem'i buraya getirmemekti. Gizem'siz İzmir mi olur kardeşim?" Onurhan gözlerini kısıp, "Abi harbi Gizem nerede?"

Göktuğ başını eğip, "Dolaşmak istediğini söyledi." Onurhan hayretle Göktuğ'a bakıp, "İzin verdin sende?" dedi.

Benim neden bir boktan haberim yoktu amk? "Söz verdi bir şey yapmayacak."

"Ben gidiyorum iyice olaya fransız kaldım." Kapının önüne gelince içeriye doğru bağırdım. "Ayrıca Göktuğ piercing hiç yakışmamış, saçının arasındaki mavi boyaları gördüm. Onurhan sende kilo almışsım göbeğin çıkmış. Hadi eyvallah." diyip hızlıca kapıyı kapattım. Eve giremezdim bir daha. Tırsıyorum.

Meydana inmek istiyordum fakat sevgilim yoktu. Sap gezmek bana göre değildi. Geçen yaz Gizem'le inerdik meydana ama dönünce Ozan'dan onlarca laf duyardık. Tabii bir adet Patlıcan olarak dinlemezdim.

Ellerimi cebime koyup ıslık çalarak siteden çıktım. Ya neden bu sitede hiç taş kız yok anlamıyorum? Hatırladım. Gizem var ama o yengem oluyor. Ozan ağzıma sıçar. Dil- hayır artık benim için yok. Valla başka kız da tanımıyorum sitede.

Taş kız görürüm amacıyla gözlerimi sitenin etrafında dolaştırdım. Sarılan bir çifte gelince gözlerim, hafif tebessüm ettim. Aklıma hemen Deniz geldi. Ah be Deniz. Ne vardı gidecek?

Kafamı olumsuz yönde salladım. Hani piçtim, umursamaz, ibneydim ama benimde acılarım vardı.

Çifti dikkatlice süzerken fark ettim birbirlerine aşık olduklarını. Erkek elini kaldırıp kızın saçlarına götürdüğünde bileğindeki bilekliği gördüm. Bu bileklik Gizem ve Ozan'a özel yapılmıştı. Sadece de onlarda vardı.

Daha dikkatli bakınca Ozan'ın sarıya yakın saçlarını, sonra da Gizem'in bilekliğini fark ettim.

Telefonumu çıkarıp 3-4 adım geri gittim ve fotoğraflarını çektim. Fazla tapılasılardı.

Daha fazla dayanamayıp Ozan'ın sırtına atladım. "Kankeytoom ve yengeciiiiim." Öyle bir sert atlamışım ki, ben sevinçle bağırırken Gizem acıyla bağırıyordu.

"Ya kalkın üzerimden, ben sizin çeyreğinizim hayvan mısınız be?!?" En üstte olduğum için keyifliydim. Hızla kahkaha attım.

"Lan kahkahanı da seni de sikerim kız ölüyor altta." Kaşlarımı 'Banane vermicem' der gibi kaldırıp indirdim.

Tabii ne olduysa o an oldu. Ozan beni nasıl üzerinden fırlattı. Ben nasıl o kadar yerden sitenin kapısına uçtum. Sonra bunlar nasıl anında sarılıp bana bakıp anırdılar. Anlamadım.

Ah be Deniz, sen neden yoksun burada?

Tamam anladım, yine Amerika'nın oyunları.

Bir bölümün daha sonuna geldik. Deniz kim denilecek. Yeni bir karakter ama hikayeye girmeyecek. Bir kaç bölüm içinde Deniz olayı da açığa çıkacak. Hepinizi seviyorum.

Vote vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!

İzmirli Meteor *Düzenleniyor*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin