8. Bölüm - Koca Bir Boşluk

370 20 0
                                    

Arkadaşlar, cidden bu aralar çok sıkıntı yaşadım. Arkadaş çevresi filan. Dershanedeki olaylar özellikle yıktı beni. En yakın arkadaşlarımdan birini kaybettim. Abim dediğim kişiyle aramız bozuldu. Sevdiğim çocukla 4 haftadır küsüs. Ve ben, yine sizi düşündüm. Ne zaman bölüm yazacağımı bilmiyordum. Çok düşündüm. Bulduğum zaman, o gün büyük bir yıkıntı yaşıyor, unutuyordum yazmayı. Bazen ise, ne yazacağımı kestiremiyordum. Çok klişe bir sebep, evet ama lütfen affedin beni.

Multideki Gizem.

İyi okumalar ✌

Yanımdaki sandalye çekilince çevirdim bakışlarımı oraya. Ben Ozan sanarken, Bilal gelmişti. Niye geliyon ki gerizekalı?

"Gizem."

"Evet?" Ne diyeceksen de, Ozan gelicek birazdan.

"Özür dilerim." Ne için?

"Tamam." Gözlerini kapatıp nefesini dışarıya verdi.

"Yapma böyle..." Sessizlik. Ardından devam etti. "Kimi bekliyorsun, gelsene yanımıza."

"Beni bekliyor." dedi hayranlık duyduğum sesi. "Şimdi ikile, baş başa kalmak istiyoruz." Fazla mı kaba davranmıştı? Cidden abartmıştı.

"Ozan..." Bilal sandalyesinden kalkıp bana baktı uzun uzun.

"Pekala, gidiyorum. Ama Gizem en kısa zamanda, seni bulduğum yerde konuşacağız." 'Tamam.' anlamında salladım başımı.

Bilal yan masaya doğru adım atarken, Ozan'da karşıma geçip hamburgerimi bana uzattı.

"Fazla abartmadın mı Arda?" Arda, Ozan'ın ikinci ismi. Şaşırmayın lütfen.

"Hayır Gizem. Hem, kim o?" Ben diye espri yapmak istedim. Ama bok gibi olan moralim buna izin vermedi tabii.

"Arkadaş, bizim siteden." Başını aşağı yukarı salladı.

"Pekala."

×

"Göktuuuuuğ, ölüyom piç." diye haykırdım yattığım yerden.

Evet Göktuğ abim olan Göktuğ, evet eve geri döndüm. Çünkü Göktuğ yalvardı. Ben de 'Tekrar et, yalvarmanı seviyorum' diyerek onu çileden çıkardım. En sonunda bağırarak özür diledi. Bende eve geldim işte.

O Burger olayının üzerinden 35 dakika sonra yaşamıştık bunları. Sonra ise Ozan'a tripli olan ben, ona sarılmadan dönmüştüm eve. Koymuştu yani. Huzuru tadamamıştım.

"Umurumda değilsin."

"Pekala. Gezip geleceğim ben."

Göktuğ, gözlerini irice açarak baktı bana.

"Gitmeyeceksin değil mi?" diye sordu mırıltıyla. Gitmeyecektim tabikide.

Yanına gidip sarıldım ona.

"Gitmeyeceğim abi. Gezip geleceğim." diye fısıldadım kulağına.

Ondan ayrıldıktan sonra galaxy'li vanslarımı giyip çıktım dışarıya. Biriyle karşılaşmadım. Dilay, Ilgınlaydı zaten. Bilal ve Ozan'ın ne bok yediğini bilmiyordum. Mert de garıya gidecem diye anırarak çıkmıştı evden.

Bir anda kendimi sahilde koşarken buldum. Çok çok hızlı.

Yüzüme gelen rüzgar, düşünmemi engelliyordu. Mutluydum, hissetmiyordum bir şey. En güzeliydi bu.

Adımlarımı sahilin çıkışına yönlendirip yola çıktım. Arabalar vızır vızır geçiyordu. Kaldırıma çıkıp yürümeye başladım.

Ozanla İzmir'de tanışmıştık. Yani Can ve Ozanla. Dilay çocukluk arkadaşımdı. Sırdaşım, kardeşim.

Can, Dilay'ı seviyordu. Dilay ise Ilgın'ı. Çok barizdi. Gözlerinden anlaşılıyordu. Üstelik Can ve Ozan 17'sine girecekti. Biz de 16'mızı dolduracaktık. Büyüklerdi bizden.

Bizi hep kardeş sanarlardı. Bir aralar Ozan'la beni sevgili sanıyorlardı. SEVGİLİ. Çok saçma değil miydi? Kardeşim dediğik biri sevgilim olamazdı ki.

Düşündüm, sevgili olduğumuzu.

Ben, o kadar gerizekalıydım ki; ayağımın kayıp kaldırımdan aşağı düştüğümü fark etmemiş, sonradan gelecek her şeye hazırlanmış gibi kapatmıştım gözlerimi. Belki sonsuza dek, belki hastane odasına kadar.

Koca bir boşluk.

Bu bölüm çok boktan oldu, hiç içime sinmedi. Yaşadıklarımdan esinlendim biraz. Neyse, iyi bakın kendinize, benim gibi depresyonlara girmeyin. Seviyorum sizi.

İzmirli Meteor *Düzenleniyor*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin