Bu bölümler çok dramlı filan, ağlatıcı jsjsjs. Biliyorum kitap mizah türü ama bunlar da gerekiyor yani. Napak?
Bu aralar çok sık yeni bölüm yazıyorum. Hadi hayırlısı.
Bu arada benden 3-4 kişi Ozan'ın fotoğrafını multiye koymamı istemiş. Asla koymucam. Ozan bende özel.
Bir de hikaye adı, Ozan'a ait. Çok çok sordular bana. Hatta Ozan bile sordu, bende söyliyim dedim:d
Neyse iyi okumalar!
-Dilaydan-
Ozan'ın söylediklerinden sonra Göktuğ donup kalmış uzun uzun Ozan'ın suratına ciddi mi değil mi diye bakmıştı. Açıkçası bende çok şaşırmıştım bunları duyduktan sonra. Hala da inanamıyordum. Ozan, çok seviyorsa Gizem'i neden gitmişti?
Gizem aklıma gelince gözlerim tekrardan doldu. En yakınımı 4-5 saat önce mosmor gözlerle, yüzünde bir sürü çizikle görmüştüm. Kalbime bir öküz oturmuştu. Aklıma tekrardan bu olaylar gelince Gizem'i görme isteği doldu içime. Hemen Onurhan'a döndüm.
"Ben Gizem'in yanına gidiyorum. Göktuğ'a sahip çık. Ozan'a bir şey yapmasın. Gizem Göktuğ'u affetmez." Hızla söylediğim cümlelerin ardından başını aşağı yukarı salladı. Bende adımları geldiğimiz yere yönelttim. Numarasını geldiğimden beri görmekten ezberlediğim odanın kapısını açtığım an, açtığıma pişman olmuştum. Ağzımdan çıkan kelimelerde boğuk boğuktu.
-Göktuğdan-
Hala Ozan'ın suratına şaşkınca bakıyordum. Yalan söylüyordu. Sevseydi onu üzer miydi? Ona zarar verir miydi?
"GİZEM!" kardeşimin adıyla atılan bir çığlık duyduğumda içinde bulunduğum şaşkınlıktan çıkabildim. Kimin söylediği anlaşılmıyordu. Ama Gizem'in bir şey yaptığı belliydi. Ve bu... düşündüğüm şey olamazdı değil mi?
Ozan'dan uzaklaşıp koşar adımlarla Gizem'in odasının önüne gittim. Aralık olan kapıyı omzumla sonuna kadar açıp girdim. Kapının duvara çarpıp çıkardığı ses umurumda değildi. Şuan tek umurumda olan duvara yaslanmış oturan, bakışları üzerindeki t-shirtte bulunan kanlarda olan, gözlerinden durmadan yaşlar akan kardeşimdi. Her şeyimi verebileceğim kardeşimdi. Aynı hızla önüne gelip çömeldim. Bunu yapmış olamazdı. Tüm vücuduna bir gerizekalı için kesikler atamazdı.
"Neden yaptın bunu?" Sormam gereken en son soruydu bu. İlk önce ağlamasını durdurmam gerekiyordu biliyordum.
Konuşmuyordu, çok üzülmüştü benim kardeşim. İntihar edecek duruma gelecek kadar acı çekmiş, çok sevmişti.
Hızla omuzlarından tutup çektim onu kendime. Bir kolumu beline sarıp diğer elimle de saçlarını okşadım. O da kollarını sardı boynuma. Üzerimin kan olması umurumda değildi.
Kulağına doğru fısıldadım. "Güzelim, ağlama diyeceğim, durmayacaksın biliyorum. Neden kendine zarar verdin ki? Kimsenin seni sevmediğini mi düşündün? Ben neyim? Ben kimse değilim ki. Ben seni her şeyden çok sevdim. Kız kardeşimsin sen benim. Gözlerine baktığımda her şeyi anladığım kız kardeşimsin. Üzüldüğünde kendine zarar veremeyecek olan kız kardeşimsin. Neden şimdi yaptın bunu? Ben senin tek bir göz yaşına dayanamıyorken, neden yaptın bunu? Abinin canı yansım diye mi? Göktuğ ölümden ölüm beğensin diye mi? Bak, Ozan burada. Konuşmak istersen çağırırım. Gitmemiş. Sevdiğini bırakamamış. Şimdi sen de o lanet olası dudaklarını kıvırıp gülüyorsun tamam mı?" Dudaklarımı Gizem'in kulağından çekip yüzümü onun hizasına getirdim. Kafamı çektiğim için o da cekmişti. Dudakları kıvrılmıştı. Yere bakıyordu. Parmağımla çenesini tutup kaldırdım. Ağlamıyordu. Bu çok güzel bir gelişmeydi.
"Onunla konuşmak ister misin?" Dedim başımı yana eğip dudağımı büzerken. O halimi görünce gülümsemesi daha da genişledi. Sonra aklına bir seyler gelmiş gibi gülümsemesi silindi.
"O-o bu-burada m-mı?" Titreyen, çatlak ve kısık sesi kulaklarıma ulaştığında kalbim kasıldı. Benim masum, iyi niyetli kardeşim benden cevap bekliyordu. 1-2 saat ona trip atar sonra da barışırdı biliyordum. Yüzünü avuçlarımın arasına alıp alnına öpücük kondurdum. Kafamı geri çektim fakat ellerimi çekmedim.
"Burda güzelim. Çağırmamı ister misin?" Anında kafasını 'evet' anlamında salladı. Çok özlemişti onu. Farkındaydım. Son kez sarılıp ona kalktım oturduğum yerden. Bakışlarımı arkaya çevirdiğimde Ozan'ın yatağın ucunda kafası yere eğik bir şekilde otururken buldum. Anında yanına gidip ona da sarıldım. Bu ani sarılışıma çok şaşırmıştı. Yumruk atmamı bekliyordu. Ondan ayrılıp fısıltıyla konuştum. "Gizem seni bekliyor, ona her şeyi anlat. Ben hemşire filan çağıracağım. Geldiğimde ikinizi de mutlu, barışmıs halde görmek istiyorum." Bir şey demesine izin vermeden odadan çıktım.
Gerisi ona emanetti. Bana da sadece hemşireye haber vermek kalmıştı.
-Ozandan-
"Gizem..." fısıltı halinde çıkan sesimle oturdum yanına. "Her şeyi anlatsam affeder misin beni?" Kafasını bana çevirdi. Yüzünü görünce suçluluk duygusuyla başımı eğdim önüme. Affetmiyecekti biliyordum. Göktuğ'un söylediği kadar kolay değildi bu işler. Kafamı kaldırdığımda hala bakıyordu bana. Bir cevap bekliyormuş gibi kaldırdım tek kaşımı.
"Lanet olsun, evet. Affederim." Az önceki titreyen sesinden eser kalmamıştı. Yoksa ona iyi mi gelmiştim? Bu düşüncelerimden uzaklaşıp affederim demesine odaklandım. Seven insan affederdi işte. Her şeye rağmen. Gözlerim dolarken ellerini tuttum. En son ellerimi tuttuğunda çekip gitmekle meşguldüm. Sonra da Onurhan sayesinde dönmüştüm geri. Beni otobüse bindirmişti ama ben inmiştim. Kötü bir şeyler olduğunu fark etmiştim çünkü.
"Sen bayıldıktan sonra anında ambulansı arayıp gelene kadar yanında bekledim. Seninle hastaneye kadar geldim. Kapıda Dilay'ı arayıp eve gittim. İşte her şeyi alıp çıktım evden. Otogara gittim. Onurhan'a da anlattım her şeyi. Haberi vardı. O da kızdı bana baya. Ondan da azar yedim. Neyse işte ben bunu dinlemeden bindim otobüse. Keşke de binmeseydim. Sonra geri indim zaten. Yani bildiğin param boşuna gitti. Böyle de bir gerizekalıyımdır. Otobüse binince kötü oldum. Kalbim kasıldı. Sensiz nasıl yaşayacağımı düşündüm. Başarısız olunca da direk indim otobüsten. Eşyalarımı alıp eve bıraktım. Sonra da buraya geldim. Sonrasını sorma. Bol dayaklı geçti buralar. Şimdi ise buradayım. Özür dilerim. Aptalın tekiyim. Salağım. Seni bu hale sokacak kadar gerizekalıyım. Tekrardan özür dilerim. Yapmamalıydım biliyorum. Sana zarar verdim. Benim yüzümden bu haldesin. Ben ilk defa bir kız için ağlıyorum. Çok pişmanım. Çok. Affetmeyec-" Bu sefer beni bölen oydu. Kolları. Bu kadar kolay affedeceğini düşünmüyordum. Yaptığım affedilecek bir şey değildi. Ama seviyordu Gizem. Çok açıktı. Bekletmeden kollarımı sardım beline. Sımsıkı. Verdiğim sözü tutamayan bencil biriydim ben. Bu sefer gitmeyecektim. Kendime de söz veriyordum. "Affettin mi beni?" Dedim sorarcasına.
"Hmm..." alaycıl çıkan sesi kulaklarıma ulaştığında huzurun en tepesinde hissettim kendimi. "Tabiki affettim salak. Seni seviyorum ve küs kalmaya dayanamıyorum. Elimde değil." Hafifçe güldüm. Mutluydum. Mutluydu. Mutluyduk.
"Ben tekrardan özür dilerim. Bilirsin beni işte. Of neyse boşver." Kafasını boynumdan kaldırıp konuştu "Söz mü? Gitmeyeceğine söz ver." Tekrardan güldüm.
"Söz. Gidersen kalbim kurusun." Gözlerini kısıp baktı bana. "Tövbe de gerizekalı." Kahkaha atmaya başladım. "Yoo neden?" Yüzü gerilirken tekrar kahkaha attım. Onu gıcık etmeyi o kadar çok seviyordum ki.
"İyi ne bok dersen de, hayat senin hayatın." Deyip kollarını boynumdan çekip kalkmaya çalıştı. Kollarımı daha da sıkıp gitmesini engelledim.
"Benim hayatım sensin."
Uzun olmayan ve boktan bir bölümle buradayım. Israr edildi bende barıştırdım. Aslında biz 1 haftada zor barışıyoruz ama nys.
Vote vermeyi unutmayın!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İzmirli Meteor *Düzenleniyor*
RomanceDeniz gibi gözlere sahipti. Kahverengiydi ama deniz gibiydi. Bir okyanus gibi... "Gözlerine baktığımda sonsuzluğa ulaşıyordum. Huzuru buluyordum. Yine İzmir'deydim işte. Her zaman ki sahilde. Gözlerim denizde, seni arıyordu. Deniz yerine senin gözle...