15. Bölüm - Karma Duygular

137 9 0
                                    

Multide ki müzikle okuyoruz biliyosunuz;)

Multide ki şarkı bölüme yetmiyor,  o yüzden yazdıklarımı sırayla dinleyebilirsiniz.

•Pera-Sevdiğim Kadın
•Birdy-Not About Angels
•Cem Adrian-Beni Bırakma
•Pinhani-Çok Aşık
•Teoman-Çoban Yıldızı

İstediğiniz yerlerde açabilirsiniz!

İyi okumalar!

Her şeyin son bulduğu gündü bugün. 25 Temmuz. Yaşadığım en büyük acı. Terk edilmek. Acıyı en küçük zerresine kadar hissetmek. Yaşarken ölmek...

Oysa insan bilemezdi, yıllardır tanıdığı insana değil de 3-5 günlük insana inanacağını.

Üzerine oturduğum kumun bir kısmını avucuma doldurup havaya kaldırdım. Biz de buyduk işte. Asla yenilmeyeceğimizi düşünür, sonumuzun olmadığını düşünürdük. Daha sonra da zamanla, parmaklarım arasından hafif hafif dökülen kumlar gibi ayrılıyorduk birbirimizden. Her bir kum tanesi sevgimiz, aşkımız, güvenimizdi. En başta güven kayboluyordu ve o kaybolduğunda diğer duygular da gidiyordu. Hepsi peşinden.

En son elinde çok az bir kum kalıyordu. İşte o da son kalan, aşk, acı ve özlemdi. Dayanamayıp tüm kumları özgürlüğüne kavuşturduğumuz zaman, bu onu unuttuğumuzu ya da vaz geçtiğimizi gösterirdi. Ama sonradan fark ederdin üzerinde, mutlaka bir kum tanesinin hala var olduğunu. O zaman anlarsın onun yerini. O zaman gerçekten tadarsın tüm duyguları.  İşte o zaman, unutamadığını anlarsın. Hayat buydu. Döngü buydu. Ne kadar inkar etsek de buydu işte.

Ne kadar kaçmak istesek de aşk kaçınılmazdı. Fark etmesek bile bulurdu bizi.

Ağzımı açınca hiçbir kelime çıkmıyordu. Kupkuruydu. Sesimi bulamıyordum. Ayaklarımda ki tüm güç çekilmişti. Hissetmiyordum. Yine aynısını yaşıyordum. Bu sefer olmayan bir şey için suçlanmıştım ve onun gözünde tamamen bitmiştim.

Acıdan kaçamıyordum. Ne kadar hissetmesem de buluyordu beni.

Özgürlüğünü ilan eden gözyaşlarım çeneme ulaştı. Şuan burada olsa, gözyaşımı siler ve öperdi.

Lanet olsun ki aklımdan çıkmıyordu. Hiçbir şeyi. Tüm anılar aklıma hücum ediyordu. Kokusu her taraftan burnuma ulaşıyor,  kulaklarımın her tarafında sesini duyuyordum. Ben bu değildim.

Biz bu değildik.

-Can'dan-

"Oğlum ne demek lan ben evde değilim? Saatlerdir kapıda bekliyorum abicim. Gönder bana anahtarı bir şekilde."

"Ulan Can, evde değilim lan değilim. Göktuğdan filan bul bende anahtar filan yok. Olmadı onlarda kal. Uğraştırma beni." derin bir nefes aldım.

"Ne demek uğraştırma lan? Oğlum sen gerizekalı mısın? Anahtar yok ne lan? Gebertirim seni. Bak yarım saat içinde evin önünde olmazsan, doğduğuna pişman ederim seni. Ulan piştim sıcaktan."

"Can, ha-yır. Bak uğraştırma. Sonra konuşalım. Git Dilay'ınla kal abicim napıyım?" 'Dilay' ismini duyunca yüzümü buruşturdum.

"Ulan Ozan. Dilay konusu bitti. Şimdi yarım saat içinde gelmezsen cenaze işlemlerine başla." bir şey demesine izin vermeden kapattım telefonu.

Beynini siktiğim. Uğraştırma diyor ya. Vallahi tam dayaklık.

Bavulu yan yatırıp üzerine oturdum. Evet, İzmirde'ydim. Geç gelmiştim ama erken gitmeyecektim.

İzmirli Meteor *Düzenleniyor*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin