Bana göre kısa olan -uyuduğum için- yolun sonuna gelmiş, arabadan iniyordum. Hala uyku sersemiydim. Ayaklarımı yerde sürterek evin kapısına ulaştım. 1 yıl sonra gelince, anahtar bende değildi tabi.
Anahtarı almaya gidersem Anıl'ın bana 'enayi' lakabını damgalayacağına adım gibi emindim. Adım emin değildi, olsundu.
Omzumu kapıya yaslayıp bavullarla boğuşan arkadaşlarıma baktım. Hepsi gerizekalının teki. Bundan hiç şüphem yok. Evet, arkadaşlarımlaydım.
''Umay, yardım etsen diyorum.'' Altında çeşitli tehtidler içeren cümlesini kuran Anıl, 'Yiyorsa gelme' moduna bürünmüştü. Nezaketten yardım edeyim dedim. Ne korkması, nazaket.
-
Akşama doğru, 6 kişi birlikte sahile doğru yürüyorduk. Denize girmeyecektik, kumsalda oturup eğlenecektik. Önde 'Dokunmayın yaralıyım' modunda ilerliyordum. Hemen arkamda, Anıl ve Damla, onların yanında Mert ve Umut ve en arkada 'Coollar salaklar ile takılamaz' moduna bürünmüş Baran vardı. Aramızda ne sevgililer vardı, ne sevgilisi olan. Bu bizi daha çok birbirimize bağlıyordu.
''Ayaklarım ağrıdı, oturalım artık bir yere.'' 5'imiz birden Damla'ya dönünce, ''Ne var ya? Ben insan değil miyim yani? Yorulamaz mıyım?''
Herkes birbirinden bağımsız bir şekilde ''Yo'' deyince, Damla durduğu yere çöktü. ''İyi gidin siz, gelmiyorum ben.''
Birbirimize bakıp kahkaha attıktan sonra Damla'nın oturduğu yerde, çember oluşacak şekilde oturduk. ''Beyler, kuzenim geliyor. Bir şeyler almış haberiniz olsun. İyi çocuk değildir kendisi, sevmezseniz söyleyin yüzüne.'' Umut'un açıklamasından sonra kafamızı salladık. Durumdan çok uzak olan Baran, ''Kim geliyormuş duyamadım tam?'' diye merakla sorunca , Anıl konuyu başka yerlere çekip Baran'ı sinir etti. Klasik biz işte.
Kahkahalarımızla geçirdiğimiz dakikaların sonrasında, Umut'un bahsettiği kuzeni bulduğu boş yere çöküp, ''Selam'' dedi. Güzel bir ses tonuna sahipti.
''Ulaş ben,'' Güzel sesli çocuk. ''Aranıza girmek istemezdim, kusuruma bakmayın.'' Güzel sesli çocuk konuştuktan sonra Umut, ''Ulaş, nazik olmaya çalışma oğlum. Çarpacağım şimdi burnuna.'' Ulaş kahkaha atıp gözlerini Umut'tan çekti.
Kimseden tanışmak için bir ses çıkmayınca sırayı ben devraldım. ''Umay ben,'' Gülümsedim, gülümsedi. ''Tanıştığıma memnun oldum Umay.''
Karışık bir şekilde herkes ismini söyledikten sonra kendi halimizde takılmaya başladık. Ulaş öyle güzel uyum sağlıyordu ki bize, sanki o da yıllardır bizimleydi. ''Abi gerizekalı mıyız biz? Açın bir konu hep birlikte konuşalım.'' Anıl, Mert'in söylediklerini sevmemiş gibi kafasına geçirdi. ''Sensin lan gerizekalı. Artist.''
''Bence, benim sizi tanıyabileceğim bir şeyler yapalım.'' Anıl bunu da beğenmemiş gibi, ''Baran vursana Ulaş'a ya, elim yetişmiyor. Çok saçma bunlar.'' Baran, Ulaş'ın kafasına vurunca Ulaş kahkaha attı.
''Mert bize şarkı söylesin, gitarı evden getiremeye gönüllü olurum.'' dedim. Nasıl bir hevesle söylediysem, Mert bana dönünce ''Tek gitme.'' dedi. Kabul etmezdi normalde. Canım benim.
''Ben geleyim mi seninle?'' deyince Ulaş, ona dönüp omuz silktim. ''Sen bilirsin.''
''Oğlum bu kız sağlam gelmezse gitarı müsait gir yerlerine geçiririm.'' Ulaş, Anıl'ın tehdidine kahkaha atıp oturduğu yerden kalktı. ''Emrin olur paşam.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İzmirli Meteor *Düzenleniyor*
RomantizmDeniz gibi gözlere sahipti. Kahverengiydi ama deniz gibiydi. Bir okyanus gibi... "Gözlerine baktığımda sonsuzluğa ulaşıyordum. Huzuru buluyordum. Yine İzmir'deydim işte. Her zaman ki sahilde. Gözlerim denizde, seni arıyordu. Deniz yerine senin gözle...