seven

279 37 13
                                    

sonraki gece, jeonghan alışılmadık derece sessizdi. yeni işi hakkında kulaklarımı kapatacak kadar çok konuşacağını sanıyordum ama yapmadı. işten geldiğindeki selamlaşmamız haricinde sessiz kalmaya devam etti. 

yatak odamıza girip pijamamı giydim. arkamı dönüp kapının orda sessizce duran jeonghan'ı görünce sıçradım. 

"jeonghannie? bir şey mi oldu?" diye endişeli şekilde sordum. 

soruma cevap vermek yerine odaya girip elimi tuttu. 

beni oturma odasına doğru götürmesine izin verdim sonrasında da beni yanındaki kanepeye oturttu.

"sana anlatmam gereken bir hikayem var." dedi. uzun süre sonra sesini duymak iyi hissettirmişti. 

onu onaylarcasına bir el hareketi yaptığımda titrekçe iç çekti. ağlayacak gibi görünüyordu ve bu hiç hoşuma gitmemişti. annesinin ölümü için hala kendini suçlamamasını umuyordum. 

"hayatım boyunca sadece ebeveynlerimin ve benim bildiğim bu hikaye tüm gün beni rahat bırakmadı." diye başladıktan sonra kafasını boynuma gömdü. ağlamasını görmemem için hep bunu yapardı. 

"şimdi senin benim için ne kadar önemli olduğunu farkettiğim için bunu bilmen gerektiğini düşündüm." yeniden iç çekti, "ben tam bir duygusal enkazım  bana fazla bağlanmanı istemiyorum tamam mı?"

kalbim mahvolmuştu. beni bırakmayı mı düşünüyordu? onsuz yaşayamazdım çok geçti  çünkü ona çoktan bağlanmıştım.

"senin için ve herkes için mutlu ve mükemmel göründüğümü biliyorum ama değilim. çok berbat biriyim ve bunu kimse düzeltemez sen bile."

"her ne kadar beni buna değer hissettirsen de işe yaramadı. kendi annem bile beni sevmiyorken ben kendimi nasıl sevebilirim ki?"

"anne ve babam gay bir çocuk istemiyorlardı benim asla olamadığım normal bir çocuk istiyorlardı."

"ama jeonghan normal demek nedir ki?"

"bilmiyorum ama onların istediği buydu ve ben hiçbir zaman yeterince iyi değildim." kendini benden uzaklaştırdı, gözleri kızarmıştı. "anlamıyorsun değil mi çünkü sen mükemmelsin!" 

"bana mükemmel diyorsun ama asıl mükemmel olan sensin, ben seni hak etmiyorum biliyorum ki bir gün benden ve hatalarımdan bıkacaksın ve benden ayrılacaksın."

"senden asla bıkmam." dedikten sonra ona sarıldım. "sen benim her şeyimsin." 

"şimdilik.."

"kes şunu!" hala kollarımdayken azarladım onu. 

birden fısıldadı. "şey.. 13 yaşındayken kendimi asmaya çalışmıştım."

gözlerim şaşkınlıkla büyürken onu bana bakması için zorladım.  bitkin ve acı çekiyormuş gibi görünüyordu ama hala çok güzeldi. 

"başaramadım çünkü komşumuz bizden aldığı tabağı geri vermek için geldiğinde beni bulmuştu." önemli bir şey değilmiş gibi omuz silkti.  "annem hastaneyi aramaya bile zahmet etmedi, beni orda öylece bıraktı."  

"komşumuz annemden iğrendiği için 2 hafta sonra taşındı." ben ona inanamayarak bakarken o ise sakince güldü. "düşünsene şuan ölü olabilirdim." 

"o zaman tanışmamız bizim kaderimizdi."  isteksizce gülümsedim. 

jeonghan  göğsüme sarılıp gözlerini kapatmadan önce başını salladı. 

"seni her şeyden çok seviyorum." diye mırıldadı, "bunu asla unutma."

ileride baya etkili bir şey  yapacağını düşünmeden duramıyordum. korkuyordum ama fazla endişelenmemeye de çalışıyordum.  jeonghan beni cidden seviyorsa mantıklı bir sebep olmadan beni bırakmazdı. 




he was perfect ➳ jeongcheol [tr]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin