Elim buz gibi soğuk toprakta benim kontrolümün dışında hareket ederken gözlerimi bir an olsun mezar taşından ayırmıyordum.Alya Kılıçbey.
Güzeller güzeli annemin yüzü gözümün önüne geldikçe ağlamam şiddetleniyordu ve ben bunu istemiyordum. Ağlamamalıydım. Güçlü olmalıydım.
Toprak bulaşmış ellerimle gözyaşlarımı silip oturduğum mezar taşında biraz kayıp arkama baktım. Sevdiğim adam, annesinin mezarının başında sarsılarak ağlıyor, bir yandan da sardunyaları toprakla buluşturmaya çalışıyordu.
Onun bu halleri yüzümde küçük bir tebessüme sebep olmuştu.
Olduğum yerden kalkıp annemin mezar taşını son kez öptükten sonra Bulut'un olduğu yere yürümeye başladım. Annemin mezarından iki mezar ileride olan annesinin mezarının başına ulaştığımda biraz durup onu izledim.
Sardunyalarla resmen boğuşuyordu.
Yanına gidip gitmemek arasında kalmışken çok da düşünmeyip kararsız adımlarla yanına yürümeye başladım. Biraz daha düşünürsem vazgeçer geri dönerdim çünkü.
"Yardım edebilir miyim?"
Alelacele bir şekilde gözyaşlarını silip kafasını salladığında küçük adımlarla yanına gidip mezar taşına oturdum.
Yani, çok saçmalamamıştı. Şimdiye dek diktiklerinde bir sıkıntı gözükmüyordu.
"Sardunyalar ne menekşe gibi nazlı, ne de gül gibi narindir. Çok su da istemez aslında. Haftada 2 kez bile yeter."
Tüm sardunyaları diktikten sonra ellerimi birbirine vurup elimdeki toprakları silkeledim. Bulut'a döndüğümde ise transa geçmiş gibi sardunyalara bakıyordu.
"Annen mi?" Sanki cevabını bilmiyormuş gibi sorduğum soru bana dönmesini sağlamıştı.
Dudaklarını birbirine bastırıp kafasını salladığında ben de onun gibi mezar taşına bakmaya başladım. Onu bu kadar iyi anlıyor olmaktan nefret ediyordum.
"Senin?"
"Annem."
Sonrasında hiç konuşmadık. Zaten tanımadığı biriyle ne konuşacaktı ki? Ya da neden ben burada oturuyordum hala?
Tam kalkmak için hamle yapacakken onun kalkmasıyla ben de kalktım.
"Eyvallah."
Kaşlarımı çatarak ona baktığımda devam etti. "Yardım için."
Göz devirmek istesem de yapmadım. Eşeğe altın kemer de vursalar, eşek yine aynı eşektir. Önemli değil anlamında gülümsememden sonra hızlı adımlarla benden uzaklaşmaya başlamıştı.
Benden tamamen uzaklaşıp gözden kaybolduğunda tekrar mezarın yanına oturdum.
"Çiçek abla..." Gözlerim hızla dolmuştu. Özlem duygusu zordu, hem de çok.
"Seni hatırlayınca, bir çocukta bir kadın hayaleti görüyor gibi oluyorum biliyor musun? Umarım bir gün ben de senin gibi olabilirim. Umarım bir gün Bulut beni de seni sevdiği gibi sevebilir."
Mezar taşına bulaşan toprakları temizlerken konuşmaya devam ediyordum.
"Sana öyle minnettarım ki, Bulut'u bana bahşettiğin için, annemi yaşatmaya çalıştığın için, onu ölürken bile yalnız bırakmadığın için..." Derin bir nefes aldım.
"Seni hep anacağım."
***
Bilinmeyen Numara: Nasılsın?
Bulut Beyoğlu: Kim olduğunu söyle çok uzattın
Bulut Beyoğlu: Bak birkaç saat önce boşluğuma geldin tamam mı
Bulut Beyoğlu: Kimsin, adın sanın ne bilmiyorum
Bulut Beyoğlu: Hakkımda bu kadar şey bilmen de saçmalık zaten
Bilinmeyen Numara: Derin
Bulut Beyoğlu: Ne?
Bilinmeyen Numara: Adım, Derin
Bilinmeyen Numara: Adımı biliyorsun artık
Bilinmeyen Numara: Değişti mi her şey şimdi
Bulut Beyoğlu: Sıktın
Bu numaraya artık mesaj gönderemezsiniz.
Bilinmeyen Numara: Ya gerçekten mi ya (Gönderilemedi.)
Bilinmeyen Numara: Su faturasını daha yeni ödedim yeni hat aldırtma bana (Gönderilemedi.)
Bilinmeyen Numara: Allahım sabır ver, sabır! (Gönderilemedi.)
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SHE | Texting
Phi Hư CấuÖmründen bulutlar dağıldı, derin denizlere açıldı de benim için sevgilim.